Burası size garip gelebilir. Bu pahalı, mavi takım elbiseyi giyinen birinin neden size
burada. Onbeşinci katın merdivenlerinde buluşma teklif ettiğini anlamanız için lütfen
böyle gelin. Şu manzaraya bir bakın. Boğaz. Ilık, ne yüksek ne alçak, inci, ince. Onuncu
kattaki pahalı restaurantlara bu kadar para verilmesini anlamıyorum. Girişte, sağda,
yapay fiskiyenin karşısındaki restorandan yarım ekmek arası dönerimi alırım. Aklınızda
bulunsun, yangın merdivenleri romantik bir akşam yemeği için de uygun. Kışın soğuk,
yazın hafif rüzgar ve serinlik. Manzarası her daim harika. Kahve içmek ister misiniz?
Öyle ise, yirmi ikinci katta spor salonun karşısındaki kahveciye çıkalım. Yirmiyedinci
kattan kendinize bira veya başka alkollü içki de alabilirsiniz. Yirmi sekizinci katın sigara
içilen bölmesinde birer sigara ile beraber kahvelerimizi içelim. Sigara sağlığa pekala
zararlı olabilir. Öyle ise sağlık da hayata zarar vermiyor mu? Yani neden sağlık yüzünden
keyiflerimizi erteleyelim. Sağlığımız bizi neden yarı yolda bırakıyor. Bu taraftan…
Sağlığınızı sigara içmeyerek kontrol altına alamazsınız. Sağlığınızın tek antitezi vardır.
Ona hükmetmek. Şimdi bir sigara iyi gider. Havalandırma iyi. Duvarda ağzında sigara
olan Elvis Presley, Hendrix, John Wayne ve Faruk’un fotoğrafları var. Yüzünüzü
ekşitmeyin. Dairemde fazla bir gömlek var. Sigaramızı söndürelim ve çıkalım. Bu koku!
Evet, bu kat hayvanlar için. Köpek, kedi, at, midilli. Hayvanlar başka bir ulus. Tıpkı
insanlar gibi. Bence tavuklar uçmak için olumlu şartların oluşmasını bekliyor. İsterlerse
şuan uçabilirler. Ama buna gerek görmüyorlar. Genç insanlar dikkatinizi çekti demek. Bir
üst katta, üniversiteye ait bir kampüs var. Evet, burada her şey düşünülüyor. Şimdi
gözlerinizi kapatın, bunu görmek istemeyebilirsiniz. Otuz altıncı kat. Şans oyunlarıyla
zengin olmuş yaklaşık yirmi kişi kalıyor burada. Sonradan görmeler. Hala kapının önüne
ayakkabısını bırakanlar var. Abarttığımı düşüneceksiniz. Ama katın boşluğuna gerilmiş
iplere çamaşırlarını asıyorlar. Bazen sizinle aynı yerde yemek yiyorlar ve kahkaha
atıyorlar. Camii! Evet, Araplar kalıyor. Ali Baba ve Kırk Haramileri. İyi espri. Dikkatlisiniz.
Kırkıncı kat. Petrol zenginleri. SelamınAleyküm. Aleyküm selam. Dilleri gibi, her şeyleri
bana ters. Ölecek insanların inançlı olmasını anlamıyorum. Biri Allah’a inanmalıysa
benim gibi ateistler olmalı. Mescid var. Döviz bürosu var. “İyi akşamlar.” “iyi akşamlar.”
İyi akşamlar diyenler. Kırk altıncı katın sakinleri. Orospular. Yani affedersiniz. Zengin iş
adamlarının kapatmaları filan. Severler beni. Pardon. Onlarla genelde burada
karşılaşırım. Kırk üçüncü katın tuvaletlerinin önünde. Müzik! Affedersiniz. Telefonum
çalıyor. İzninizle açmam gerekiyor. – Merhaba – İyi günler beyefendi. Camda asılı kiralık
ilanı için aramıştım. – Nereden aramıştınız? – Isparta uçağından – Harika, beyefendi
dünyanın hiçbir yerinde buradan daha iyi ölünemez. Şehir ayaklarınızın altında. – Ailece
kiralayacağız. – Müthiş bir dram. Sizin için basındaki birkaç arkadaşımı rahatsız
edeceğim. Ve ertesi gün herkes gazetelerde bu dramı okuyacak. Tamamen ücretsiz. –
Dönüşümde anlaşmayı yaparız. – İyi yolculuklar. Özür dilerim. Hızlıca odaya çıkalım. Bir
bakın, anlaşamazsak, anlayışınıza sığınarak arayan müşterim için birkaç ufak detayı
gözden geçirmem gerekiyor. Yalnız şimdi biraz dikkatli olun. Sağa sola çok dikkatli
bakmayın lütfen ve laf atan olursa cevap vermeyin. Kırk dokuzuncu kat. Meksika
sokaklarına benziyor. Kurtarılmış bölge. Birşeye mi ihtiyacınız var. Hemen karşılarlar.
Uyuşturucu, kadın, erkek her şeyi hemen bulabilirler. İyi iş çıkarttınız. Bazen haraç
veriyorum. Bundan sonrasında merdiven yok. Asansör. Müzik çalıyor. Başka bir şey yok.
Tabii, parfüm kokuyor. Bazen sevişen çiftlere denk geliyorsunuz. Gülümseyip, kapının
kapanmasını bekliyorum. Evet, şuan en yukarıdayız. İsrafil’in müziğini, o hafif mırıltısını
duyabileceğimiz kadar yüksekteyiz. Bulutları görüyor musunuz? Dairem şu. Kapıdaki
yazı sizi korkutmasın. Kapıdaki yazı! Her canlı ölümü tadacak. İntihar dairesi. Hol dar.
Solda banyo. Birkaç tabela. Birincisi ayna’nın yanında. Nasıl bulmak istiyorsanız, öyle
bırakın! İkincisi küvetin karşısında. Lütfen kan sıçratmayın! Burayı sadece kırk altıncı
katın sakini olan orospulara hatır için kiralıyorum. Zengin adamlar bir süre sonra
bunlardan sıkılıyorlar ve kızlar çıkmaza giriyor. Küvette bileklerini kesiyorlar. Ya da
manken kızlar filan. Tabii çocuk aldırmak zorunda kalan, fakir ailelerin sekreter kızları.
Bunu patronları karşılıyor. Hatır işi sayılır. Tuvaletin çaprazında çocuk odası var. Hayır.
Bu oda çocuğunu dikkatsizlik yüzünden kaybetmiş anneler için. Komodinde haplar var.
Girişin hemen karşısındaki iki kapıdan sağdaki, fabrikatörler için. Çekmecede tabanca
var. İflas edince kaçınılmaz. Ama konforu inanın bana kendi ofislerinizden iyidir. Hatta
duvarında bir adet Picasso tablosu var. Gerçek de soru mu? Sizi temin ederim. Soldaki
oda, aşağıya atlamak isteyenler için. İçeride bir adet yatak var. Bazıları uykusunu
almadan ölmek istemiyor. Aslında insanı öldüren şey Kapitalizm! Burada yaptığımız
aslında son aşama. Sizi sıkan şey karınızın esmer bacağı değil. Ya da borsanın iniş çıkışı
değil. Sizi öldürmeyen şey, sizi güçlendirmez. Sömürmeye devam eder. Bu yüzden
ölmenizi istemez. Sizin için küçük kaçamaklar hazırlıyorum. Camdaki yazı mı? Kiralık! Bu
kadar yüksekte olan bir yerde tabii ki uçaktan arayanlar oluyor. Zengin iş adamları,
bakanlar, bakan çocukları, futbol takımı başkanları, gözü yüksekte olan kim varsa. Gelin
buraya, şununla camdan aşağıya bakın. Dürbün. Şu yoksul esmer kadını görüyor
musunuz, çocuğunun eline nasıl yapışmış.. Simitçiye bakın, kafasını kaşıyan bilet
satıcısına. Otobüs durağındaki ilana. İlan. Düşük faizle yüksek kredi. Ve yanındaki afişe.
Afiş Biji Yek Gulan. Şu sol taraftaki inşaata bakın. Onuncu kattaki ameleyi görüyor
musunuz? Ne yaptığını biliyor. Sizleri buraya tıkıyor. Onlar elle tutulmayan şeyler için
ölüyorlar. Tanrı gibi. Canınız sıkıldı. Neyse ilginizi çekecek başka bir şey daha var.
Duvardaki resimler! Onlar hizmet verdiğim bazı ünlüler. Evet, o da burada öldü. Sabah
sporu için gittiği ormanda yanındaki köpeğine birkaç uyuz köpek… O da bunalıma giriyor.
Evet, doğru. Eski başbakan. Bakın şurada ilginizi çekecek biri daha var. Mussolini’nin
torunu. Dünyada oradan oraya uçan bir Süpermen yok. Sağda solda ölen insanlar var.
Kimse onları kurtaramaz. Yaptığım şey, onların son dileklerini yerlerine getirmek. Size
ölüm satıyorum. Hizmet almak isterseniz, bu numaradan beni arayın. Lütfen yaşamadan
önce bir kez daha düşünün.
Bir cevap yazın