Edebiyat dünyasında Bronte Kardeşler olarak geçen Anne, Charlotte ve Emily Bronte yaşadıkları dönemde ilk başlarda yazdıkları eserlere yayımcı bulamamış ve takma adlarla eserlerini yazmaya başlamışlardır. Ancak öldükten sonra eserleri yayımlanmaya başlamıştır.
Arkalarında birçok gizem bırakmış olan bu kardeşlerin, eserlerinin halen hangi kardeşe ait olduğu tam olarak belli değildir. Ama Uğultu Tepeler’in Emliy’e, Jane Eyre’nin ise Charlotte’a ait olduğu düşünülmektedir. Anne ise arkasında önemli bir eser bırakamamıştır. En çarpıcı ortak özellikleri ise üçünün de hastalanarak erken yaşta ölmüş olmasıdır.
Bu kadar ön bilgiden sonra Jane Eyre’ye gelecek olursak, Charlotte Bronte kendi yaşam hikayesi ve anılarını romanlaştırarak bu kitapta anlatmıştır. Romana ismini veren Jane Eyre, erken yaşta anne-babasını hastalıktan kaybetmiş ve amcası John Reed’in himayesi altına girmiştir. Ancak amcası John da kısa bir süre sonra ölünce yengesi Bayan Reed’in himayesine geçer.
Jane için acı, hüzün, korku yılları bundan sonra başlar. Yengesinin çocukları ile geçinemez ve sürekli onlardan dayak yer. Bir de üstüne yengesi Bayan Reed tarafından amcasının öldüğü kırmızı odaya kilitlenip cezalandırılır. Artık Jane’e daha fazla katlanamayan yengesi onu yatılı bir okula gönderir. Jane gittiği okulda sekiz yıl eğitim alır. Aldığı bu eğitimin yeterli olduğunu düşündükten sonra iş aramak için gazeteye ilan verir.
Yaklaşık iki hafta kadar sonra verdiği ilana cevap gelmiştir. Gerekli referansları aldıktan sonra Bay Rochester’ın konağında mürebbiye olarak çalışmaya başlar. Bu noktadan sonra Jane’nin hayatı tamamen değişecek, kendisine yeni bir dünyanın kapıları açılacaktır. Gittiği bu evde gerçek aşkın ilk izlerini bulacaktır.
Jane Eyre’yi okumak için sadece çocukluk yıllarındaki anıları okumak bile yeterli diye düşünüyorum. Jane’nin maruz kaldığı aşağılanmalar, kötü muamele okurken insanın içini parçalıyor. Okul yılları ve daha sonra gittiği Rochester konağı daha sakin ve daha medeni geçiyor. Bu nedenle biraz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Bunu farklılık arayanlara söylüyorum. Klasik bir okuyucu iseniz sonunu rahatlıkla kestirebilirsiniz.
Ben daha farklı bir son, daha sıra dışı bir şeyler beklerdim. Ne yazık ki beklediğim gibi sonuçlanmadı. Tabii bu roma kötü demek değildir. Jane’nin yaşamındaki tecrübesizliği düşündüğümde hat verebiliyorum. Hatta yaşından daha olgun davrandığı bir çok olay da vardı.
Bir cevap yazın