Ümitler, her biri inci tanesi. Diziliyor hüzün kolyeme ve birikiyor boncuk taneleri. Sığmıyor kırıklarım bedenime. Gözlerimden sevgi damlıyorken kalbimde hüzün demleniyor ince ince. Şiirlere dökülüyor vakti gelince. Her dize bir bilmece. Varlık deryasına düşen her damla kalbimdeki yaradan akan hüzün gözyaşları. Umudum hayallerimin yol arkadaşı. Duraklarda sıkışıyor nefesim, inmiyorum hüznün yolundan. Vazgeçmiyorum, kalemim yoruluyor beni bana anlatmaktan. Nokta kadar küçük delikten yansıyor ışık. Önümü göremiyorum, her yer karanlık. Yollar bir belirsizlik diyarı. Hüzün, kalbimin ritminin ilk adı. Beklemek, kapılarımın kör anahtarı. Odalarını yeniden boyadığım, cananı kaybolmuş, içi boş bir kan pompasına dönüşüyor günden güne kalbim.
Şüphe aklın veziri. Söz hakkı bu kez onda belli ki. Güneş kör aydınlığında ısıtmaya çalışıyorken buz gibi bedenimi, üşüyorum hiçbir sıcak geçiremiyor gönül serinliğimi.
Merak haritasının başkenti mi benim adım, saatler neden bu kadar kalabalık? Baştan ayağa kırgın bedenim. Yalnız kendim için aldığım nefes. Umudumun başrolü benim. Güldüren, ağlatan, kızdıran, yoran, sorgulayan, çalışan benim. Kalemi tutan da geri yerine koyan da benim. Bana beni buldurana hayran olan benim. Yolumu şaşırdığım sokaklara adım adım geri dönen benim. Yorgunum, biliyorum yorgunluğumu ben dindirebilirim. Sokak lambalarımın feri sönmüş lambalarını bir ben aydınlatabilirim.
Yalnızlık kalabalık bir kelime. Her gün bir yeni anlam yüklediğim tek başına kocaman bir sözlük. Yollar beni beklemekte. Geçiyor saatlerimden bir ömür. Hazır değilim terk etmeye. Yaşamaya alışkın değilim. Anlaşılmak bir ihtimalken artık belirsizlikte yolunu kaybetmiş “eski ben” değilim. Dağıldı her bir yana cümlelerim. Yok oluş ve varoluş çizgisinin eşiğindeyim. Loşlukta gözlere inen perdeden yansıyan gölgeyim. Merak edilen, aranan, bulunamayan, bir türlü yakılamayan yokluk ateşiyim. Parçalanmış kalbine dünyayı aşan sevgileri sığdıran, en büyük özlemini bir mermer üzerinde su içen kuşların gözlerinde arayan hafıza cetveliyim. Kağıttan sızı dökülüyor parmaklarımdan. Sebebi kırgın düşlerim. Yüreği geniş, deprem yıkıntılarının altında kalan sonbahar gecesinin soğuk bakışlarının sahibiyim. Korkuları her zerresinin kapısında kilit olmuş bilinmezlik abidesiyim. Hatırlamak rüzgarında savrulan bir yaprak tanesinin hüznünü duyan dünya seyircisiyim.
Bir cevap yazın