Kâinatta Kaybolmayanlar: Ses, Görüntü ve Yaşam
Kâinatta hiçbir şey kaybolmaz. Ne ses, ne görüntü… Bizim kayboldu dediklerimiz, aslında sadece madde veya enerji bazında saklanmışlardır. Bu durum, evrenin temel yasalarından biri olan enerjinin korunumu yasasını hatırlatır. Enerji ne yaratılır, ne de yok edilir; sadece bir formdan diğerine dönüştürülür.
Yaşam dediğimiz de bir madde, bir enerji hâlini almak değil midir? Canlı organizmalar, çevrelerinden aldıkları maddeleri ve enerjiyi kullanarak büyür, gelişir ve çoğalır. Bu süreçte, maddeler ve enerji sürekli bir dönüşüm içindedir.
‘Kün’ emri, tek kelimeden ibâret bir emirdir. Ancak ‘kün’ kelimesi, iki harften meydana gelmiştir; ‘kâf’ ve ‘nûn’… Kâf sıfâtı, nûn ise nûr’u temsîl ettiği için, emir kısaca zâtın sıfât elbisesine bürünerek görünmesidir.
‘Kâf’, ‘akl-ı kül’ü temsil ederken, ‘nûn’ nûr’u temsil eder. ‘Kâf’ın ortaya çıkmasıyla beraber, gölgesi yâni, ‘nefs-i küll’ de kendini göstermiştir. Bu durum, varlığın hem maddi hem de manevi boyutlarını ifade eder.
Kâinat için, “meyvesi insân olduğuna göre, aslı da insândır” demek doğru olur. İnsan, evrenin hem maddi hem de manevi boyutlarını içinde barındıran bir varlıktır. İnsanın varlığı, evrenin tüm yasalarını ve sırlarını keşfetme potansiyelini taşır.
Sonuç olarak, kâinatta hiçbir şey gerçekten kaybolmaz. Her şey, bir formdan diğerine dönüşür ve bu dönüşüm süreci, evrenin ve yaşamın dinamik doğasını yansıtır. ‘Kün’ emri, bu dönüşümün ve varlığın sürekli değişim ve dönüşümünün bir sembolüdür. Bu nedenle, kâinatın ve yaşamın anlamını daha iyi anlamak için, bu dönüşüm ve değişim süreçlerini daha derinlemesine anlamamız gerekmektedir.
Aşk’la
Abdal Yesari
Bir cevap yazın