“Masallara büyüklerin daha çok ihtiyacı vardır.” dedi. Zamanın çok ötesine gitmek istediği belliydi. Bilemiyorum şimdi tam vaktini ama galiba ikimizin de kendini en güzel, en nadide hissettiği zamanlardaydık. Hafif giyinmiş , masamın öbür ucuna oturmuş beni süzüyordu. Zamanın birinde dedi, zamanın birinde bir sık Longoz ormanının içinde yüksek tavanlı bir evde bir kız yaşardı. Bu kız hemen her gün bir sanatçının albümünü dinler, hemen her gün yastık kenarlarına danteller, kanaviçeler yapardı. Saçlarını betimlemekle uğraştırma şimdi beni. Ellerini, saçlarını, bacaklarını, dirseklerini sen tasavvur et. Yalnız biraz asil olmalı, biraz durgun ama derin. Bu kız çarşamba günü saat ikide yine el işini eline almış , Bustan Abrahım’ın Solaris’ini dinlerken yağmur yağmaya başladı, Solaris’i Abadai’ye çevirdi. Kapıyı açtı, göğe baktı, göğe bakarken önünde bir köpek olduğunu fark etti. Köpek masala birden atlamıştı. Aslında köpeğin masalda işi yoktu ama bu mecburi bir iş oldu çünkü şu anda gördüğün gibi masal bir süre sonra benim kontrolümden çıkmaya başladı. Köpeğin o kapıda ne işi vardı bilemiyorum. Uzun uzun kızı süzdü, sonra beş defa -sonuncusu yarım olmak üzere- havladı içeri girdi, kızın yaptığı kanaviçelerin yanına oturdu. Kanaviçe ve dantelleri almak istediği belliydi. Kızın onları bitirmesini istiyordu köpek. Kız bunu anladı , ince ipi, ören bayan ipini işaret parmağına hızlıca doladı, Abadai bitmişti sıra -Yasmin Hamdan’dan Hal’a- gelmişti onu açtı. Müziğin etkisiyle odaya esrar çekmiş bir kurbağanın edasıyla, şarapçı bir atın dumanlı hali yayıldı. İçeri karanlıktı. Kanaviçeyi bitirdi, köpeğin gerdanına dolayıp, onu dantellerle, incik boncuklarla süsledi. Ve köpeğin kulağına bir küpe taktı. Küpe, biri bordo olan diğer ikisi kahverengi üç küçük boncuktan , bir fildişinden ve ince, narince uçuşan bir tüyden oluşuyordu. Köpek bu haliyle Hindistanlı ya da Beyrutlu, yerel giysiler giyinmiş bir geline benziyordu. Kız ,heybetli , Beyrut güzeli köpeğin sırtına atladı. Kendisi de çiçekli, hafif bir basma etecik ve askılı bir bluz giyidi. Beraber bu ormandan daha sıcak , daha kuru bir ormana göç ettiler. Yavaş yavaş hiç acele etmeden. İşte bu hikayeden sonra gelinler önce at sırtına, sonra deve sırtına binmeye başladılar. Köpekle kızın huyuna, ruhuna daha da yaklaşabilmek için.
Bir cevap yazın