Kapılar
“bir bir açıldı kapılar
Buruşmuş eliyle kapattı tavlayı Orhan
-Öğren de gel, oğlum
Kemal, suratını astı. Bu ihtiyarı bir türlü alt edemiyordu. Oysa bugün üzerinde bir dalgınlık vardı. Sırasını takip etmiyor, dakikalarca düşünüyordu.
-abi, neyin var?
-kemal, halletmem gereken işler var.
-peki, dedi. Yardımlık bir şey olursa
-sağol, aslanım
Gelen müşteriyle Orhan içeri girdi. Renk renk, biçim biçim kapılarla doluydu içerisi. Sol tarafta dolapları, masası duruyordu. Solgun bir de çiçek vardı. Oldum olası ölüyordu o çiçekler masada.
Müşteri bakındı etrafa. Kararsız görünüyordu. Ne istediğini bilen insanları daha çok severdi.
-broşürünüz var mı?
Orhan, çekmeceyi açıp müşteriye açtı broşürü. Aynı anda geçmişi açılıyordu adamın. Tertemiz kapılara inat küf kokusu doldurdu genzini. Çürümüşlük. Çocukluğunun geçtiği sokaklarda başka bir kokuya yer yoktu. Akşamları kapılar kapanır. Herkes kendi derdiyle uğraşırdı. Dışarısı tehlikeliydi. Hırsızı, huysuzu bu vakitte dolaşır. Sabah olunca ışık görmüş hamam böcekleri gibi kaybolurlardı. Akşamları kadınlarla kavgalı adamların, kanları kaynayan delikanlıların, yasaların ulaşamadığı sokaklarda dolanan güvenlik adamlarının sığınağı olurdu, Eleni’nin Meyhanesi. Konuklarını güler yüzle karşılayan kadın onları dinler, ikramlar, onlara nasihat ederdi.
-şunu beğendim. Montaja geliyor musunuz?
-tabi, bayan
-yarın uygun olur mu?
-olur
Bu son işi olabilirdi. Hislerine güveniyordu. Önceden yanıltmamıştı kendisini. O varoş sokaktan çıkıp kendini temize çıkarmayı becermiş. Sıfırdan başlayıp kendi düzenini kurmuştu. Ama her gece yatağa yattığında kendisini suçlayan o küçük çocuk. İşte, onu temize çıkaramamıştı.
-ne demek gidiyorum?
-burası küçük adamların yeri. Dışarıda daha güzel hayat olmalı
-bok ye. Birlikte yaşayacağımızı söylüyordun. Ne değişti?
Göz bebeklerini kanatırcasına dumana boğulmuştu oda. Düşünmeden yaptığı onca şeyin ardından ilk defa kendisi için bir adım attığını hissediyordu Orhan. Bundan sonra hayatının vazgeçilmezi olacak mide yanmaları da başlamıştı. Çeşmeyi açtı. Bardağın dolmasını bekledi. Ve ilacını yuttu.
Sabah olduğunda dükkanı açtı. Yapılacak işleri temiz bir kağıda yazdı. Alacaklarını, vereceklerini hesapladı. Kapı montajından dönen çırağına
-bak Kemal. Ben çıkıyorum. Burası sana emanet. Ne zaman dönerim bilmiyorum. Gözüm arkada kalmasın, oğlum.
Kemal ustasının gidiş gelişlerine alışıktı. Üstüne söz söylemedi.
-bir şey söylemedin
-ne diyebilirim?
-adam mısın sen, oğlum. Hamileyim diyorum
-bana mı sordun?
-seni…
O zaman bavulunu alıp gidiyordu. Şimdi geri dönüyordu bulunduğu yere Orhan. Hesabını kapatmaya gidiyordu. Hırsızlıktan içeri girip çıkan oğluna artık bakamayacağını söylemişti kadın. Gerçek şuydu ki bu saate kadar dayanması bile mucizeydi. 15 yıl, dile kolay. Onu alıp eğitip dükkanı da ona bırakmayı düşünüyordu. Kolay bir iş olmayacaktı bu.
Arabadan indiğinde herkesin gözü üzerindeydi. Böyle fiyakalı arabalar girmezdi her zaman içeri. Çoluk çocuk döküntü evlerine yapışık vaziyette onu dikizledi. Kimdi, neden gelmişti.
Tanıdık bir yüz arıyordu. Ama nafile. Çoktan sildiği yüzlerdi bunlar. Hepsi aynı geliyordu. Aynı boşluk.
Eleni’nin Meyhanesine gittiğinde susadığını hissetti. Eskiden favorisini istedi. Eleni onu tanımıştı. Sally’nin ona ulaşmak için ne kadar uğraştığından bahsetti. Onu yargılamadı. Sanırım en çok buna ihtiyacı vardı Orhan’ın. Çünkü ipler zaten Sally’nin eline geçmişti. Bir kaç saat sonra Sally geldi. Yıllar onun üzerinden geçtiğini belli edecek izler bırakmıştı. Daha yorgun ve daha güzeldi.
-Uzun zaman oldu
-evet
-beni özledin mi?
Kocaman, yalancı bir gülüş attı. İçinin boşluğuna bunlardan bırakıp kaçıyordu her gün. Orhan cevaplamadı. İkisi de aralarında böyle bir ilişki olmadığını biliyordu.
-çocuk 14 yaşında. Burada huzursuzluk çıkarmaya başladı. Beni buradan kurtaracağını söyleyip duruyor. Senin gibi hayalci. Ah, ama sen beni kurtarmadın zaten.
Bunu bekliyordu Orhan. Ruhunu nasıl acıtacağını biliyordu bu kadın. Burnuna kan kokusu geliyordu.
-bak, yavrum. Çocuk sadece benim çocuğum değil. Bundan sonra da sen bak biraz.
Çocuğu o gece uyurken seyretti Orhan. Kendine benzetmeye çalıştı. Sally’yi düşündü. Onu, burada bırakmak, hiç bir şey olmamış gibi geri dönmek için geç miydi? Çocuk gözlerini açtı.
-hey!
Orhan, çocuğun ağzını kapattı. İkisi birlikte debelendiler. Gürültüyü başkasının duymasını istemiyordu Orhan. Ama Sally uyanmıştı çoktan. Yanan ışık sonrasında tiz bir kahkaha sesi duyuldu.
-ooo, iyi anlaştınız demek baba oğul
-benim babam öldü
-istesen de istemesen de baban
Kapı kapandı. Önce oturdular hiç konuşmadan. Orhan anlatmaya başladı daha sonra, başından geçenleri. Onu alıp gideceğini söyledi en son.
-yalancı
Çocuk dışarı fırladı. Peşinden çıktı Orhan. Bu saatte dışarda olmanın korkusu doldurdu ciğerlerini. O kadar hızlı koşuyordu ki çocuk yaşlandığını hatırladı. Yaşlandığını ve avcunun içi gibi bildiği sokakların artık avcunun içi gibi olmadığını.
-yaşar
Cevap gelmedi
-yaşar
Islık sesinin ardından boğazı yanmaya başladı. Devrildiğinde ceplerini yoklayan adamların suratını seçemiyordu.
Kemal ustasının oğlu olduğunu öğrendiğinde çok şaşırmıştı. Ama geldiği gibi ortadan kaybolmasına daha da şaşırdı. Kapılar açılmıştı oğlana. Dükkanı satıp gitti. Kapılar kapanmıştı Kemal’e. Burada olsaydı da ustasına bir daha yenilseydi tavlada
.z
Bir cevap yazın