
Geceden beri yağan kar taneleri, yeryüzünü beyaza boyamıştı. Gün ağarmak üzereydi. Gökyüzü kızıl bir tondaydı. Öğrenciler okulların tatil edilip edilmeyeceğini merak ediyorlardı. Hasan, işe gitmeden önce okulların tatil edilip edilmediğini öğrenmek için televizyonu açtı. Haberler, okulların bir günlüğüne eğitime ara verdiğini söylüyordu. Hasan, “Ömer gel evladım okullar tatil edildi!” diye bağırdı. Ömer, uykulu gözlerle babasının yanına gitti. Annesi Azize de oğlunun peşinden salona geldi. Herkes heyecanla televizyona bakıyordu. Tatil haberini duyan Ömer’in bir anda bütün uykusu kaçmıştı. “Yaşasın!” diyerek pencereye koştu. Kar tanelerinin tek tek yeryüzüne inişini seyretti. Azize, “ne vardı ki bugün işe de ara verselerdi.” deyip eşine baktı. Hasan da gülerek televizyonu kapattı. Azize, evden çıkmadan önce oğlunun yanına gitti. “Ben gelene kadar evde uslu uslu otur e mi oğlum. Yabancılara da sakın kapıyı açma. Bütün gün boş boş oturma, biraz derslerine bak.” dedi. Hasan da “çocuğu rahat bırak. Biraz arkadaşlarıyla oyun oynasın. Akşam dersini çalışır. Biraz tatilin tadını çıkarsın.” dedi. Azize, kocasına kötü kötü baktı. İşareti anlayan baba, oğluna dönüp, “dışarıda oynarken fazla uzaklaşma.” diye ekleme yaptı. Ömer, “tamam.” deyip kestirip attı. Azize, dolapta yemek olduğunu, acıkınca yiyebileceğini söyledikten sonra oğlunun yanağına bir öpücük kondurup evden çıktı. Henüz kimse kara ayak basmamıştı. Azize, heyecanla kara ilk kez ayak bastı. Onun ardından da Hasan bastı. Karşılıklı gülüştüler. Yolları orada ayrılıyordu. Hasan devlet dairesine gitmek için sağa döndü. Azize de hastaneye gitmek için düz devam etti. Hava çok soğuktu. Genç kadın, paltosuna sarıldı. Neyse ki hastane evine uzak değildi. İnsanlar yolda tek tük yürüyordu. Herkes soğuktan kaçıp kendini evine kapatmıştı. Azize, kendini hastaneye zor attı. İlgilenmesi gerektiği bir sürü hastası vardı. Soluklanamadan işinin başına geçti. Genelde yaşlılar gelirdi. “Doktor hanım buram ağrıyor,” diye şikayet ederdi çoğu. Genç kadın, her hastasıyla tek tek ilgilendi fakat aklı hep oğlundaydı. Bir ara dayanamayıp komşusunu aradı. Ondan oğlunun durumun iyi olduğunu öğrenip rahatladı. Akşam, büyük bir yorgunlukla hastaneden çıktı. Kar yağışı durmuştu ama soğukluk devam ediyordu. Azize ellerine cebine koyarak yoluna devam etti. Etraftaki evlere baktığında neredeyse her evin ışığı yanıyordu. Yollar bomboştu. Genç kadın, önüne bakarak hızlıca yürüdü. Eve geldiğinde kocası daha gelmemişti. Oğlu da televizyon izliyordu. Annesini görünce koşarak sarıldı. Azize biraz oğluyla ilgilendikten sonra gidip üstünü değiştirdi. Ardından sıcak bir çorba yapmak için mutfağa geçti. O sırada Hasan geldi. Birlikte sofrayı kurdular. Ardından afiyetle çorbalarını içtiler. Ömer sofrada bütün gün arkadaşlarıyla nasıl oynadığını anlattı. Onlar da heyecanla dinlediler. Sıcak çorba içlerini ısıtmıştı. Hasan yemekten sonra televizyonu açtı. Haberler, kar yağışının yarın da devam edeceğini bu sebeple okulların yarın da tatil edildiğini söylüyorlardı.
Bir cevap yazın