Ruhumu hastalıklı kentlere perçinleyen keder,
Karınca ağzında biriken birkaç yazın tadıyla
Dökülecek derimden ölü deriler gibi.
Kaburgana kokusunu bıraktığım hüzün
Dilimdeki hışırtıların arasında sıcacık bir sevişmeyle
Çoğalacak ağzımızdaki ıslak mevsimler
Sözcüklerin çiftleşip varlığına evrildiği
Büsbütün bir tablo, dudaklarında yeşile dönüşen kış
Gecenin içinde buruşan yollardan silik evlere doğru uzayan sonsuzlukla
Kanıma karışır nefesin
Ses tellerimde ötüşen ağızların biçimsiz ifadesi,
Bozacak bulutlardaki sessizliği, kuru benizli bir gök
İçimde oynatırken uzuvlarını gecenin
Bir kağıt kadar kolayca kıvrılacak gövden,
Sığacak avuçlarıma sinsice geçerken kollarımdan.
Ateşin topraktaki devinimiyle özleşen birliğimiz
Bütün dillerin ortak nesnesi gibi var olacak aynı anda ve her yerde.
Gözlerimde buğulanan tekilliğinin büktüğü fanilik,
Boşalsın usulca, kocayan etçillerin kanından .
Bir sızıntıdır aramızda beliren boşluk
Zehrini akıtan parmaklarımla karalanan portreler, yokmuşçasına ürkünç
Mürekkebi emen ruhumun kalktığı geceden,
Uyanacak varlığın dost bir esintiyle
Aşk, kınımdaki beyaz ölüm
Sesimdeki gölgenin kırılgan ruhu
Deliliği üfleyen dudaklarından sıyırdığım aklımın köşelerinde
Şehvetle düşlüyorum ellerindeki celladı.
Bir cevap yazın