Mutluluğu damarlarımda akan kanda coşkuyla hissettiğim yerdeyim hep burada kalsam hiç insan tanımasam, bütün duvarlarımı griden petrol pembesine boyasam. Kaçsam hiç dönmesem. Aydınlansam hiç karanlığa bürünmesem. Hiç durmadan bu sefer mutluluktan ağlasam; mavi gözyaşları akıtsam. Karlarda yürüyüp hiç iz bırakmasam, ay çekirdeği tarlalarına dalsam korkuluklara bir kalp taksam, hırçın sulara yelken açsam, yerin beş kat altına inip ateş küre ile sıcak temas kursam, yüksek dağlara çıkıp karacalara sarılsam, ceylanlarla oynayıp sonra çağlayanlardan aşağı atlasam, ıssız bir bataklıkta kendimi dibine kadar batırsam, toz bulutları içerisinde atomlarıma ayrılsam sonra tekrar toplansam, bir melodinin içine girip bir notayı oynasam, bedenime geri dönüp kemiklerim kırılıncaya kadar kontrolsüzce dans etsem.
Savaş alanına inip kurşunları pamuklara sarsam. Bütün dilleri öğrensem ama hiç konuşmasam, egoları şişirip şişirip çuvaldızı ben batırsam, Diplomatik toplantılarda şaklabanlık yapsam. Her dişinin ruhuna bürünsem. Hatalar yapıp yapıp hiç ders çıkarmasam, bir süpernova ile arkadaşlık kursam üzüntülerimi olduğu gibi aktarsam, kuzeyle güneyi, habil ile kabili, beyin ile kalbi barıştırsam, güneşin üzerine soğuk su döksem, ayın yüzünü değiştirsem.
Uzay boşluğunda savrulsam sonra kara deliklerden geçip moleküllerime ayrılsam bilime bir katkıda ben bulunsam. evrende bir saha kursam yıldızları tribünlere doldursam dünyayı top gibi sektirsem, kendimi hiç tanımasam bedenimi dar ağacında assam. Duvarlar yıksam sonra tekrar duvarlar kursam petrol pembesinden griye boyasam.
Kaçmak istiyor canım, gitmek, ayrılmak istiyor
Bir cevap yazın