“Şüphesiz ki Allah, adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder. Kötülükleri ve azgınlıkları
yasaklar. Umut edilir ki düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.” (Nahl suresi 90. Ayet ) Şüphesiz ki kişisel
gelişim uzmanları da insanlara aşağı yukarı aynı şeyleri söyler. Belki de denemenin başlığı son din olarak kişisel gelişim olmalıydı. Dikkat ettiniz mi bilmem, kitapçılarda da DİN-MİTOLOJİ- KİŞİSEL
GELİŞİM reyonları genellikle yan yanadır. En azından benim gördüklerim hep öyleydi. Zaten kökleri
aynıdır. Soy kütüğünde kronolojik olarak, Mitoloji, din, felsefe ve kişisel gelişim olarak sıralanırlar.
Bilimi ayrı tutuyorum.
Samimi olarak bir dine mensup olan insanların temel kederi, benim “örtülü borç ıstırabı” adını
verdiğim bir ruhsal durumdur. “Tanrı ve kralın iktidarlarını sürdürebilmek için tebaalarının kederine
ihtiyaçları vardır.” der Spinoza. Tanrının ve kralın buna ihtiyacı var da kişisel gelişimcilerin yok mu
sanıyorsunuz? Evet, onun da okuyucusunun, bir anlamda tebaasının kederine en az ötekiler kadar hatta
daha fazla ihtiyacı vardır. Burada kederin rolü, bir duygu olarak, tebaanın enerjisini azaltıp düşünmek ve
yaratıcı eylemler yapmaktan alıkoymaktır. O kederi duymadığınız sürece, ellerinizi, kişisel gelişim kitabı
sayfalarını çevirmek için kullanmazsınız. Zamanınızı ve emeğinizi bunun yerine muhtemelen, sanatsal
yani yaratıcı eylemlere ayırırsınız.
Dinler verdikleri emir/öğütlerle Tanrı’ya, yasalar verdikleri emir/öğütlerle iktidara, kişisel gelişim
kitapları da verdikleri emir/öğütlerle öze gönderirler. Kişi, buyruğun geldiği yere göre Tanrı için, İktidarın
devamı için veya kendim için der. Bu dakikadan sonra, tebaanın “örtülü borç ıstırabı” dediğimiz kederi
başlar. Bu ıstırap, bilmeye her zaman aç olan bilinçli öznenin, Tanrıya, iktidara veya kendi özüne, ne
kadar borçlu olduğunu bilmemesinden kaynaklanan bir anomalidir. Anomalinin etkisinde, Tanrı’ya ne ve
ne kadar borçluyum? İktidara ne ve ne kadar borçluyum? Kendime ne ve ne kadar borçluyum? Soruları
hep havada kalır. Zar ölümüne atılmış, iki bir gelmiş ve kasa kazanmıştır. Özne borçlandırılmış fakat
borcunu neyle ve ne kadar ödeyeceği ondan saklanmıştır. Açık olan tek şey borcun vadesidir; ölene kadar!
Borçlandırılmış özne artık tebaa olmuştur. İlk ikisini burada bırakarak, yola kişisel gelişim olgusu ile
devam edelim.
Kişisel gelişimin bence en büyük hokus pokuslarından birisi, tebaasını kendi kendine borçlu ve
doğal olarakta kendi kendisinden alacaklı moduna sokmasıdır. Böyle yaparak, alacaklı ve borçluyu tek
öznede toplamış olur. Artık eylem, sağ cepten alıp sol cebe koymaya dönüşmüştür. Bu sayede tebaa çifte
haz yaşar. Mesela “Canım kendim!” diyen bir tebaa, hem iltifat etmenin hem de iltifat almanın hazzını
aynı anda yaşar.
Kişisel gelişimin en büyük öteki hokus pokusu ise sürekli olarak, “Ben değerliyim.” gibi
söylemlerle tebaasında bir kavram kargaşası oluşturmasıdır. Mesela, bir günde, bir hafta da veya bir ayda
kaç kere “Ben değerliyim!” dersem sahiden değerli olurum. Burada tebaanın düştüğü hata, “DEĞER VE
ÖNEM” ayrımını yapamamasından kaynaklanır. Kişisel gelişim kitapları tebaalarının bilerek, değer ve
önem aynı şeylermiş gibi düşünmelerini sağlarlar. Yoksa hiç kimse o kitapları okumaz. Değer, araba
tekerleklerindeki havadır ve sadece araba için anlamlıdır. Önem ise atmosferdeki havadır ve tüm canlılar
için anlamlıdır. Bir otomobili ayakta tutmakla, bir gezegenin canlılığını ayakta tutmak asla aynı şey
değildir. İşte kişisel gelişimciler, tekerlekteki havaya sürekli, “Ben değerliyim.” dedirterek, onun kendisini
atmosfer gibi hissetmesini sağlar ve otomobili ayakta tutarken daha istekli olmaya motive ederler.
Ben değerliyim derseniz, insanlar bunu pek önemsemezler ve “Yav he he!” diyerek sessizce
dinleyip geçiştirirler fakat “Ben önemliyim.” derseniz, komik duruma düşer ve hadi oradan cevabını
alabilirsiniz. Her insan değerlidir fakat her insan önemli değildir.
Bugün kişisel gelişim sektörü, dinleri taklit ederek ve sanatı, kadim öğretileri, edebiyatı hatta başta
psikoloji ve kuantum fizik olmak üzere değişik bilim dallarını yağmalayarak yayılmaya devam
etmektedir.
KİŞİSEL GELİŞİM ÜZERİNE BİR DENEME – HAKAN YAKICI
Yorumlar: 4
-
Ali Ekber Yılmaz1 year ago
” örtūlū borç ıstırabı” çok gūzel bir tanımlama. Borçlunun ve alacaklının bir tūrlū ödeşemediği ; denkliğin sağlanamadığını , iyi açıklıyor. Iktidar olma özneyi yok etme, çabasının din ve kişisel gelişimin ortak çalışması, yeni bir bakış açısı suuyor. Tutarlı mantiksal açıklamalarla bu tespit doğrulanmış. Her halde “örtū borç ıstırabınden kurtulmak için iflasi ilan etmek, kendi yolunu kendin çizmen gerekir.
Yanıtlaİptal
Bir cevap yazın Cevabı iptal et
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal