Yazmak ve okumak. Boyamak ve görmek. İnşa etmek ve yıkmak. Sevmek ve nefret etmek. Söylemek ve dinlemek. Yemek yemek ve çıkarmak. Köpek maması ile beslenmeye karar verdiğim de bunları düşünüyordum. İlk sabah sucuklu ve sarı dilim peynirli yarım ekmek sandviçimi lokmalara ayırarak köpek Bulut’a sonuna kadar yedirdim. Sonra da evin içerisinde bir çok meşgaleyle kendimi avuttum durdum.
Kitaplarımı karıştırdım, salondaki Kilis’ten aldığım kilimi balkondan silkeledim. Yarım avuç çekirdek kabuğu kilimden kurtuldu, bir müddet uçuştu boşlukta . Karşı apartmanın üçüncü katındaki ev hanımı çamaşır asıyordu. Siyah kolsuz tişörtünden parlayan plastik pembe sutyen askıları dikkatimi çekti, çaktırmadan izledim. Buzdolabını bir kaç kez açtım kapadım. Dünden kalan donmuş tas kebabına dokunup parmağımı Bulut’a yalattım. Kayıp tv kumandasını bulamamaktan huzursuz oldum. Kanepelerin altında kumanda bakınırken yosunlanmış tozlardan iğreti oldum. Terliklerimi kokladım, eski fotoğraf albümlerini karıştırdım. Eski playboy sayılarından birini sakladığım yerden tesadüfen buldum. Yılları önceydi, ne zaman ve nasıl sakladığımı hatırlama işine giriştim, lakin bunda muvaffak olamadım. Yedinci sayfadaki doksanların seksi bakışlı iri memeli Sandrasına yıllar sonra aşık oldum. Resimde elinde bir hortum vardı ve araba yıkıyormuş gibi su damlacıkları ve köpükler içerisindeydi Sandra. Objektife dudağının üzerindeki tatlı ben ile seksi bir poz veriyor adeta gözlerimin içine bakarak neden beni becermiyorsun ifadesini doksanlı yıllardan günümüze gönderiyordu.
Onunla sevişmemizin hayalini kurdum. Otuz bir çektim sonrada kanepede uyuya kaldım .Ne vakit sevişsem göz kapaklarıma önlenemez bir uyku çöker . Uyandığımda Bulut dergiyi parçalıyordu. Cânım dergi perte çıkmıştı. Sandra’nın dudağının yarısı bir yerdeydi ve diğer benli yarısı bir başka yerde. Duş almak için soyundum. Sular kesilmişti, tekrar giyinmek zor geldi. Denizli işi beyaz pamuklu bornozumu kuşanıp, Romalı bir asilzade rolüne soyundum .
Aynanın karşısında olmak ya da olmamak repliğini bir kolumu kaldırarak denedim, beğenmedim. Aktörlere saygı duydum bunun üzerine, oyunculuk zor sanattır fikrini kabullendim. Kapının dürbününden kapıcının çöpleri toplamasını sırtımda bornozla izledim. Hulisi Kentmen oldum çıktım bir başıma evde. Bulutun kakasını eldivenle aldım,öğğğ’leyerek klozete bıraktım. Sifonu çektim ahmakça. Sular kesilmişti ve hacet giderme ihtimalimde son sifon cephanemi kullanmış olduğumun pişmanlığıyla dudağımı ısırdım, dizime dizimle saldırdım. Bağırsaklarımı dinledim. Neyseki İdare ederdim sular gelene kadar. Plastik eldiveni çıkardım. Elim plastik kokuyordu. Islak mendile koştum. Fakat kapağını açık bıraktığımdan hepsi kurumuş ve pörsümüştü. Götümü bunlar ile silebilirim diye teselli oldum, mutlu oldum. Tv’yi açtım. Sandra’nın yaşlanmış halini andıran bir kadının yemek programındaki İrlanda usulü domuz yahnisi tarifini izledim. Ulen Müslüman mahallesinde salyangoz satıyor bu pezevenkler diye içerlendim. Kendimi eski zamanlarda boğazına kadar toprağa gömülü bir yosmaya taş atıyormuş gibi ayıpladım sonra. Nihayetinde memlekette gayrimüslimlerde vardı ve onların da İrlanda usulü domuz yahnisi tarifini öğrenme hakları vardı. Hem ben artık köpek maması ile yaşayacaktım ,bana neydi o yemeğin bu yemeğin tarifinden. Bulut’un mamasında domuz eti ve yağı olabileceği aklıma geldi bu sıra. Ambalajda kuzu etli, köpeğiniz için leziz formüllü yazıyordu. 12 kilosunu Migros’tan indirimli 69 liraya almıştım . Kuzu etinin kilosu doksanliraydi oysaki. Bunda bir bityeniği olduğunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktu. Bu konuyu fazla kurcalamamaya karar verdim.
Henüz mamanın tadına bakmamıştım ve beni bu yeni beslenme tarzımdan sekteye uğratacak düşüncelerden uzak durmalıydım. Sandra’nın emeklilik haline benzeyen aşçı kadın tatlı tarifine geçince ben de kanalı değiştirdim. Aklım salonda parçalanmış bir şekilde yatan Sandra’da çakılıp kalmıştı. Adı gerçekten Sandra mıydı? Vaftiz olurken rahip bu isimle mi başını sulamıştı? Şimdi kaç yaşındaydı ve neredeydi? Yaşıyor muydu, yaşıyorsa ne iş yapıyordu? İsteğe bağlı bağkur, ssk benzeri bir sistemden mi emekli olmuştu bizdekine benzer? Muhtemelen ellili yaşlarındaydı şimdi Sandra. Resmine hacetlendiğim yıllarda çok revaçta, peşinden zamparaların koşuşturduğu bir hatundu besbelli. Ama şimdi belki de sürekli altına işeyen torununun pesinden koşuşturuyordur bir yerlerde. Kilo almıştır muhtemelen. Kocasından boşanmıştır ve mature porno film prodüktörlerinden teklifler alıyordur. Fakat buna direniyordu diye düşüncelerim Sandra’nın özünde iyi biri olduğunu beni ikna etmeye çalışıyor, zihnime bunu fısıldıyordu. Karnı doyan Bulut balkonun kenarına düşen güneş de biraz keyif çattıktan sonra bacağıma sürtünmeye karar vermişti. Karnı tok ve sırtı pekdi tâbi. Dizlerimde hacetine gidermesine izin verdim. Ne yapsın it, onu eve kapatan bendim ve buna katlanmak zorundaydım. Hem giren çıkan bir şey de yoktu bana. Vücudunu titreyerek ve nefes nefese kalarak işini bitirip bir köşeye suçlanarak çekildi sonra Bulut. Haksiz da değildi hani. Sahibin yemeğini seninle paylaşsın, aşılarını neyim eksiksiz yaptırsın, kaloriferli ev, ondan iş isteyen yok; kalk sen bunların üstüne gel de sahibini becer. Ne alâ… Yüzüne baktım üstüne gider, yüzüne vurur gibi. Bakışlarını kaçırdı benden. Sonrada aletini ve toplarını temizleme ayağına yalanmaya beni görmezden gelmeyi uygun buldu .Şu köpek mamasıyla beslenme düşüncesi. Koyun bokuna benzer kupkuru taneler. Bulut’a ipnelik yapıp yediğimden vermediğim zamanlarda zike zike yemek zorunda kaldığı ilginç yemek. Hep tadını merak etmişimdir köpek manasının. Bugüne kadar tatmak nasip olmadı. Küçükken böylesine benzer bir merakla çişimin tadına bakmışlığım da vardı hani. Fazla kilolardan kurtulma yöntemlerini uygulamaktan sıkılmış, bu fikirde uzunca bir süre saplanmış kalmıştım. Ama cesaretimi toplamak kolay olmamıştı. Yani köpeğim bile zorunlu olmadıkça bundan yemiyordu. Bir bildiği vardır diye ona saygı duyuyordum. Gerçi ne olacaktı hayvanın bir bildiği? Tadını sevmiyordu besbelli. Ama mecbur kaldığında da eşek gibi yiyordu keçi boku vari sözüm ona kuzu etli mamasını. Sen 12 kiloluk mama yap ve buna kuzu etli nefis formül propagandasıyla piyasaya sür, ama 69 liraya da kampanya yap. Yemezler. Ama yiyor işte hayvan, mecbur kaldıkça . Bokunun da tadına baktın mı ey yazar merakınıza biraz gizem katıp cevap vermemeyi uygun buluyorum. Fakat kendi dışkısını sürekli yiyerek yaşayan ve bu devridaim sisteminde akşama ne yesek derdi olmayan uzaylarının varlığına da inanmıyor değilim. Fakat ilk öğün de kaliteli şeyler yemek gerekiyor bu durumda diye düşünüyorum. Ne bileyim; ıstakoz, havyar, yıllanmış şarap, rosto falan. Bir kere paraya kıyacak sonra sefasını süreceksin. Böyle bir yöntem de kimse salça ekmekten vuku bulan bir dışkıyla ömür çürütmek istemez. Kapı çalındı bu arada fakat bakmaya lüzum yok. Yanlış zildir. Pek ziyaret edilmem ben. Apartmanda bir pavyon konsomatrisi yaşıyor. Ona gelen hergeleler de önce benim zili çalıyor ne hikmetse. Kimse kapımı çalmıyor bunlardan başka anlayacağınız.
Depresyona girip köpek maması deneyimlerimi youtube’ dan paylaşıp sıkı hayranlar edinme projemde bana başarılar dileyiniz. Ah Sandra ah, ne sevmiştim seni be, orospu…
Bir cevap yazın