Alevî irfânında yer alan “Dört Kapı Kırk Makam”
üzerine söz söylemek, yazı yazmak elbette zor
iş… Âcizane, biz bu çalışmamızla, Ehl-i Beyt bağlısı canlarımıza,
irfan mektebi bağlısı müminlere ufacık bir katkı
sunalım istedik.
Birçok Alevî klasiklerimizde yer alan, Dört Kapı Kırk
Makam esasları, yaptığımız araştırmalarla gördük ki, tıpa
tıp birbirinin aynısı değil… Bazı eserlerde ve tarikat oluşumlarında
“Kırk Makam”ın içeriği ufak tefek farklılıklar
arz etmekte. 1 Elimizdeki eser, akademik bir çalışma olarak
ve ‘sanat sanat içindir’ anlayışı içerisinde hazırlanmayıp, aksine,
aşk ehli için temel kaynakları tanıma ve onlardan faydalanmaya yardımcı olması amacıyla yazıldı.
Bu sebeple ayrıntılar ve farklılıklar üzerindeki tartışmalar üzerinde
fazlaca durmadık. Genel anlamda zâhirî ve bâtınî
içeriği kapsayacak şekilde her makamın Ehl-i Beyt kaynaklarında
ne şekilde yer aldığını, Ehl-i Beyt ve On İki
İmamlar’ımızın buyruğunda ilgili mevzularda nelere değinildiğini
özetle ortaya koymaya çalıştık…
Aktardıklarımız, deryadan damla mesâbesindedir.
Çalışmamızın amacı “Dört Kapı ve Kırk Makam” anlayışının
tarihi arkaplanını ortaya koymak değildir. O nedenle
bu konuya değinmedik. Ancak şu kadarını belirtelim
ki, araştırmacılar, bu anlayış ve uygulamanın yazılı
belge olarak ele alındığı ilk dökümanın Ahmed Yesevî’nin
Fakrnâme’si ile Hacı Bektaş Veli Hünkâr’ımızın Makalât
adlı eseri olduğunu belirtmekteler.
Eserimizde şüphesiz ki, hatalarımız, eksikliklerimiz,
fazlalıklarımız olmuştur. Sürçü kalem, sürçü kelâm eyledik
ise af ola. Biz; bir söyledik, siz; bin anlayın…
Eserin hazırlanmasında ve basılacak duruma gelmesinde;
yazılı belgelerinden, sanal ve reel âlemdeki bilgilerinden
faydalandığımız cümle canlardan, okuma ve yol
gösterme zahmetine katlanan ve her türlü yardımlarını
esirgemeyen Dört Kapı yayın kurulundan, kitabı hazırlamaya
yoğunlaşmamdan dolayı kendilerine fazlaca zaman
ayıramadığım ve üzerime hakları geçen sevgili eşimden,
can kızımdan, tüm dost ve arkadaşlarımdan, velhâsıl
aktif-pasif emeği geçen herkesten; Hak razı olsun diyor,
kendilerine teşekkür ediyorum.
Hak, Muhammed, Ali elimizden tuta. Elimiz, dilimiz,
yüreğimiz, tüm benliğimiz bu yola fedâ ola. Ayaklarımız
hak ve hakikat üzere sabit kala.
Önsözümüzü Hak ehlinden İmam Rıza’nın bir buyruğu
ile noktalayalım:
İmam Rıza (a.s) 2 şöyle buyurdular:
“Mümin, kendisinde üç haslet olmadıkça mümin olmaz:
Rabbinden bir sünnet, Peygamberinden bir sünnet ve
İmamından bir sünnet. 3 Rabbinden olan sünnet, sırrı gizlemektir,
Peygamberinden olan sünnet, halkla iyi geçinmektir,
İmamından olan sünnet ise sıkıntı ve zorluklarda sabırlı
olmaktır.” 4
Gerçekler demine… Hû…
http://www.dortkapiyayinevi.com.tr/
Bir cevap yazın