
Aşk bu kadar güzel anlatılır. Sabahattin Ali’nin romanı trajik bir aşk hikayesinin romanı. Kendi kaderini kendi eline alamamış bir insan hakkında bir roman.
Almanya’da aşık olup Türkiye’ye dönen, aile sorunlarından dolayı aşkını kaybeden ve zorunluluktan dolayı da bir şirkette çevirmenlik yapan bahtsız bir insanın günlüğünden çıkan bu roman, belki de talih denilen olguyu çok güzel anlatıyor bize. Sonuçta kendi çocuğuna bile sahip çıkamamış bir adamın hüzün dolu hikayesi, onu hayata küstürmüş. Benzer bir küskünlüğü trajik bir kaza sonucu aşkını kaybeden Kemal’in hikayesinde, Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’nden okuyanlar bilir.
Kürk Mantolu Madonna o kadar akıcı ki, bir çırpıda okunabiliyor. Almanya ve Türkiye’de geçen roman İkinci Dünya Savaşı sonrası uzun bir zamana yayılmış.
İlginçtir Sabahattin Ali’nin yaşamı da trajik bir ölümle sonlandı. Belki bu romanı, kendisinin trajik sonunun habercisiydi. Neden olmasın? Metafizik düşünceye inanlar buna da inanabilir.
Ben bu romanı okuyalı bayağı uzun bir zaman oldu. Ama hala etkisinden kurtulmuş değilim. Bu romandan sonra Kuyucaklı Yusuf ve İçimizdeki Şeytan ile devam edilebilir. Her üçü de Yapı Kredi Yayınları’ndan yayınlandı. Öyküleri konusunda yorum yapabilecek durumda değilim.
Kürk Mantolu Madonna’yı okurken ister istemez Zülfü Livaneli’nin Serenad’ında Karadeniz kıyısında keman çalan Profesör sahnesi geliyor insanın gözünün önüne. Benzer çağrışımlar yapıyor. O da trajik bir hikaye değil miydi?
Sabahattin Ali bize bir hediye bıraktı: Filiz Ali. Türkiye entelijansının sahip çıkması sevindirici. Ayrıca Sabahattin Ali bize kitaplarını miras bıraktı, ama yeni dönem gençliğinin tanımaması üzüntü verici. Yazılarının daha fazla tanıtımının yapılması gerekiyor. Elbette medya market olgusu sadece yaşayan son dönem yazarlarını içeriyor. Televizyon ve radyolar onları kapsıyor.
Kitaplarındaki bazı benzerlikler mi, bilemiyorum; ama son dönem yazarlardan kıyaslayabileceğim yegane yazar Zülfü Livaneli. Çok yönlü bu sanatçımız bazı hatalarıyla beraber kaleminin hakkını veriyor.
Tekrar Kürk Mantolu Madonna’ya dönecek olursak; roman bizi okuma akışı içinde hiçbir yerde koparmıyor. Olayların akışı peş peşe geliyor ve romanı elden bırakamıyorsunuz. Romanın bu kadar uzun bir zaman aralığında ve farklı kültür periyodlarında okunuyor olması bu yüzden. Roman bittiğinde de “Allah kahretsin böyle bir talihi!” demekten kendinizi alamıyorsunuz. Halbuki yaşadığımız dünyada bundan daha acı talihsizlikler olabilir ki, “Bu ne ki?” diyebilirsiniz. Ama bunlar belgelenmediğinden pek farkında olamıyoruz. Ancak dikkatinizi çekerim; Kürk Mantolu Madonna, sizde kurgu olmaktan çok, gerçek bir yaşam öyküsü okuyorsunuz izlenimi veriyor. Her romancı bunu başaramıyor. Sabahattin Ali’nin gücü de buradan geliyor.
Şimdiye kadar roman okumadıysanız, bu romandan başlayabilirsiniz. En iyisi demiyorum, başlamak için iyi bir roman diyorum. Size roman okumayı sevdirecektir. Bu görüşümü dikkate almanızı tavsiye ederim. Sanatta farklılıkları ihtiva etmek gibi bir hususiyet olmasına rağmen ortak kültür alanında bulunduğumuz için benzer zevkleri alıyoruz. Bu yüzden doğru isabet.
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Bir cevap yazın