Özgürlükse eğer gökyüzü, bu özgürlüğün tadına en çok varanlar, kuşlardır. Kuşlar, hürriyet aşkıyla kanat açarken göğe doğru, dillerinden dökülen namelere kulak verseniz, size yeni bir dünyanın kapılarını aralamak istediklerini anlarsınız.
Kuşlar da bizden farklı değil aslında. Kederleri, mutlu anları, hüzünleri, hasretleri, kırgınlıkları, sevileri, ayrılıkları var. Sık sık terk etmek zorunda kalsalar da yuvaları var. Onların da “dost” dedikleri, kendi türlerinin dışında kuşlar, başka hayvanlar, kırlar, ağaçlar, insanlar var.
Ve en önemlisi de bizim için cansız birer nesneden ibaret olsa da kuşların kendince anlam yüklediği binalar, direkler, viraneler var kuşlara dostluk eli uzatan.
Bu nedenle kuşların çıkardığı her sesin, yüreklerinden dökülen her hecenin derin anlamlar içerdiğini bilirim. Bilirim diyorum çünkü kalpten kalbe yol vardır ve kuşların kalbi insandan daha merhametlidir, daha naiftir..
Göklerde inşa ettikleri kutlu medeniyetten yer yüzüne güzellikler yollayan kuşların sesine kulak vermeli insan…
Türkülerimizin haberci kuşu olan turnanın sinesinde tutuşan közü görmeli, feryadını anlamaya çalışmalı;
“Bilir misin sevda neden turnanın
Diyarından kaçıp giden turnanın
Yükseklerden feryad eden turnanın
Sinesinde köz görünür sevdiğim” (Aşık Sefai)
Yada binlerce yıldır huzur ve mutluluk kaynağı olan huma kuşunun yükseklerden seslenişini duymalı;
“Huma kuşu yere düştü ölmedi
Dünya Sultan Süleyman’a kalmadı
Dedim yare gidem nasib olmadı
Ağlama gözlerim Mevla Kerimdir” (anonim)
Türküsünde ifade edildiği gibi ümide sımsıkı sarılmalıdır insan.
Türkülerimiz gibi şiirlerimizde de dile gelir kuşlar;
“Garibim dünyada garip nafile
Gelse boynuma dolansa da bahar
Kendi hoş kendi masum sesinizle
Siz söyleyin garipliğimi kuşlar” diyerek kuşlara söyletir Cahit Sıtkı Tarancı yürek gergefinde dokuduklarını…
Mevsim değişmelerine aldırmadan, ilkbaharda göklerimizi şen eyleyen kuşlar; yazın sıcağına aldırmadan sürdükleri yaşama sevincini, son bahar rüzgarlarına rağmen kesintiye uğratmazlar. Ve mevsim kışa döndüğünde kuşlar, kar ve fırtınaya direnerek yaşam türküsünü söylemeyi sürdürür.
Kuşlar, hal diliyle insanlara, onurla ve umutla yaşamak gerektiğini anlatırlar.
Alfred Capus der ki; “Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun, martı sevdiği denizden asla vazgeçmez.”
Göklerde inşa ettikleri kutlu medeniyetten yer yüzüne güzellikler yollayan kuşların sesine kulak vermeli insan…
Vermeli ki; kuşların hürriyet tutkusunu taşımalı yüreğine, sevi’siyle doldurmalı gönlünü, yaşamın sadece kanat çırpmak olmadığını anlamalı, haksızlıktan kaçmasını, bir ekmek kırıntısı için diz çökenin sonunun kafeslere mahkum olmak olduğunu bilmeli…
Bilmeli ve kuşlar gibi merhametli, kuşlar gibi başı dik, kuşlar gibi sade yaşamalı insan.
Selam, dua, aşk ile…
Bir cevap yazın