Hep taşar mı yaşadıklarım
Aşamadıklarım
Suskun sularda
Kafamın karanlıklarında
Yorgun düşmüş dallarım
Zamanın geçmediği yerler var hala
Hiç yitirmediğim
Sonsuzlaşmasını istediğim anlarımda var elbet
Yok artık kalabileceğim sessizlik
Kuruyan çiçeklerde eziklik
Bulup bulabileceğim sessizlik
Yitik zamanlarda yankılar içinde geçmişte kalmış
O yalnız çamın çevresini kuşatmış
Ne ateşböcekleri
Ne kelebeklere dolanmış
Neşe dolu şarkılarını dinlediğimiz
Ağustos böceklerinin arasında bir bahçe
Yalnızca bu bir metrelik hücre
Güneş görünmeden geçti gün
Gezgin güvercinleri
Senin güzünde gelecek
Güneşe devrilirken ağaçlar
Titreyen hüznün payına
Düşen acı değil
Belirsizliğe dalmamış ışıltılı hüzün
Ne sevinçli
Ne de hüzünlü yerleri olsun
Aradığın gelecek yüklü günlerin
Sevinci üzüntüden ayırımadıklarını seç
Göğsümde rüzgar serin
Güneşte ısınan yağmurda ıslanan
Rüzgarda kıpırdanan
Kıyıya yığılan yosunlar
Acıya çekilen rüzgar
Kuruyup döküldükçe
Kargalar artık sustular
Duman ve sis
Aklıklar
Yaprakların ucundaki tohumlar
Pusun ardından küçük aklıklar
Avucumun içindeki ufacık damarlar gibi
Yeşilden mora kuşlar gibi geçip gittin
Veriyorsan bana kanatlarını
Kanatma acılı haykırışlarımı
Gölgeli beyaz martı
Maviligi aşıp geçen
Bir cevap yazın