Ortada bir masa ve sandalye. Beyazdı. Oturdu. Elini şöyle üzerinde gezdirdi. Pürüzlüydü. Eski olduğu her halinden belli diye düşündü. Niye gezdirdim ki elimi üzerinde. Ne aradım. Pürüz, hep bir pürüz var mı diye yoklarım her şeyi. Bir masa olur, bir elbise bir saç veya bir hayat. Hep elimi gezdiririm.
Etrafına bakında, gelmek üzereydi. Onunla bu konuşmayı uzun süredir yapmak istiyordu. Neden uzun süre bir aramaya gelemediler. Neydi onları engelleyen. Kendini sorguladı ilk önce. Geçmişe döndü. Hayatının gidişatını belirlemek üzere olduğu dönemler.
Sınava hazırlanıyor. Kendisi gibi ailesinin her ferdi buna odaklı. Hele babası. Kazanacaksın, okuyacaksın. Bu en iyi okul olacak, en iyi notları alacak, en iyi öğrenci olacak. Sonra. Sonrası geliyor tabi, en iyi ailenin en iyi kızı alınacak, en iyi para nasıl kazınılacaksa onu kazanacak. Hep en iyisini o yapacak. Babası bunu istiyor. O da buna uğraşıyor. Sınav dönemi yaklaştıkça, kendini halsiz ve yorgun hissetmesi gittikçe artmaya başladı. Geceleri bir üşüyüp bir yanıyor. Bağırma nöbetleri. Belki de bir imdat çığlıkları. Ama duyan yok.
Artık, okuduklarını anlayamaz oldu. Bu nasıl olur, tekrar tekrar deniyor olmuyor işte. Anlamıyor soruları. Amcası derdi hep, soruyu anlamak cevabı bulmaktır diye. Anlamıyordu işte. Yapamıyorum. Babam ne yapar sonra sorusu karşısında kusmaya başladı. Hep ders çalışıyor göründü ailesine.
Bu durumdan nasıl kurtulabilir diye kafa yoruyordu aslında. Günlerdir buna çare bulma için düşündü. Buldu da. Hemen Efe’yi çağırdı. Çabuk gel görüşmemiz gerekli. Efe yanlarında çalışan yardımcılarının oğlu. Geldi Efe. Sarıldı ona sıkaca:
“Ne oluyoruz, Demir”
Demir’de ses yok.
“Demir”
“Çok zor durumdayım. Yardımına ihtiyacım var.”
“Ne yapabilirim.”
“Biliyorsun haftaya sınav var. Ben soruları okuyorum ama anlamıyorum.”
“Bu ne demek Demir. Nasıl anlamazsın.”
“Anlamıyorum işte. Ne olur yardım et bana, yalvarırım.”
“Ne yapayım? Dersine mi çalıştırma mı istiyorsun. Ben de tek çalışıyordum. İkimiz çalışırız.”
“Yok öyle değil”
“Nasıl?”
“Yerime sen gir sınava”
Durdu kaldı Efe öylece. “Ya ben ne yapayım.”
“Sen gelecek sene girsen ne olur sınava, bir şey kaybetmezsin.”
“Saçmalama Demir, ben sınavıma gireceğim sen kendi sınavına, olmaz öyle şey.”
“Bunu yapmazsan, kendimi öldürürüm. Zaten kazanamazsam babam öldürür.”
“Sen kazanmasan ne olacak, durumunuz çok iyi, geçersin babanın işinin başına”
“Böyle demesi kolay. Babamın hava atması gerekiyor. Benim oğlum şuralarda okudu, şurada şöyle başarıyla mezun oldu ve bu donanımla işimin başına oturdu diye.
“Kendi ilkokul mezunu”
“Sorun burada zaten, en iyi okullarda okuyamadığı için benim okumamı istiyor.”
“Kendi niye okuyamamış?”
“Fakirlikten, şimdi para var oku diyor.”
Demir kolunu sıkıca tutmuş sanki Efe elinden kaçıverecek gibi.
“Efe bir sene geç gitsen üniversiteye, bir şey kaybetmezsin. Ben hayatımı kaybederim. Babamın güvenini kaybederim”
“Sen bunu istiyor musun?”
“Mecburum başka bir seçeneğim yok”
“Var”
“Nasıl?”
“Apaçık söyle”
“Sen hayatıma uzun yıllar şahitsin Efe. Babamın yıllarca tuttuğu özel öğretmenler, dersaneler ne olacak. Özel kolej başlı başına masraf.”
“Babana söyleyecektin, bunların altında eziliyorum kalkamıyorum diyecektin”
“Kafamda sorun olduğunu düşünürdü. Ben her olanağı ona sağlıyorum, o bana ne diyor derdi”
“Aslında hakkında var, biliyorum bey amcayı. Kabul etmezdi.”
“Evet, aynen, onun için bu durumdan kurtar beni. Karşılığında bir sonraki sınava sen gir, ben senin tüm masraflarını karşılayayım. Ayrıca bir araba alayım sana”
“Okuma masrafını karşıla yeter aslında”
“Tamam, ayrıca kardeşini özel okula göndereceğim.”
“Atıyorsun, nasıl yapacaksın bunları”
“Babaannemden isteyeceğim, o beni kırmaz, pazarlığımızı anlatacağım.”
“Kabul eder mi diyorsun?”
“Eder etmesine de, sana üzülür ekstra, onun için tereddüt eder ama sen gelir benimle gelir konuşursan bu iş tamam, kabul ediyor musun?”
“Sınavda yakalanırız, sıkı kontrol var.”
“Fotoğrafım benim gözlüklü, perukla falan benzetiriz bana”
“Ya seni burada herkes biliyor, sen olmadığımı hemen anlarlar”
“Merak etme, sınav sorumlusunu tanıyorum ben, kabul edersen onunla konuşacağım, salona ses çıkarmayacak birini koymasını isteyeceğim, tabi karşılığı ödenecek.”
“Öyle olsun bakalım başaramazsak hayatımız kayar ikimizin de”
“Bu olmazsa beni de sen ölmüş bil Efe”
Böylece kararlaştırdılar Demir ile Efe uygulayacakları planı.
Sınav günü geldi çattı. Efe sınava gidiyorum diye erkenden çıktı evde. Demir’in babaannesinde buluştular. Babaanne huzursuz: “Yapmayın etmeyin oğlum, ben konuşurum babanla senin yerine, vazgeçin bundan, sonu kötü olur”
“Olmaz babaanne olmaz. Bunu yapmazsam ben ölürüm. Durdurmaya çalışma bizi.”
Babaanne sessiz kalır.
Efe’yi benzetmeye çalışırlar Demir’e ama asıl başarı sınav sorumlusunu ayarlamalarıydı. Sorumlunun kardeşi fabrikalarında şef olarak çalışıyordu, kendilerine yardım ederlerse fabrikaya genel müdür atayacaklardı. Tabi ilk başta, müdür sonra genel müdür.
Adam ilk başta kükredi, ne oluyor diye. Bir gün geçti. Aradı Demir’i kabul ettiğini söyledi. İş kolayca halloldu yani.
İş sınava girmek kaldı.
Efe girdi sınava başardı. Ülkenin en iyi mühendislik okulunu kazandırdı Demir’e.
Tüm herkes mutlu oldu. Efe’nin ailesi şaşkın. Efe kazanamamışım dedi.
Babası “oğlum iyi bak, bir yanlışlık olmasın.”
“Yok baba yok, defalarca baktım.”
“Senin notların iyiydi, niye olmadı oğlum.”
“Cevapları işaretlerken, kaydırdım heralde”
Babası ve annesi çok üzgün. Annesi “Oğlum üzülme seneye bir daha denersin, ölüm yok ya bunun ucunda “ dedi.
Efe üzgün değildi. Üstelik ailesine bu yılda çalışarak katkıda bulunacağına çok seviniyordu.
Demir’in ailesi oğlunu göklere çıkara çıkara bir haller oluyorlardı. Arada Efe’ye laf çarptırarak, bak her şey not değilmiş, iyi notlar aldında ne oldu. Bir sınavı alamadın, ah oğul diyorlar ve arkasından üzülme üzülme , seneye kazanırsın diyorlardı.
Bu sözler karşısında Efe, Demire’e bakıyor, Demir, başını kuma sokmuş deve gibi oraya buraya saklanmaya çalışıyordu.
İşte yıllar geçti. Okudu Demir, tam babasının istediği gibi. Geçti fabrikalarının başına, yine babasının istediği bir kişiyle evlendi. Ve babasının istediği kişi oldu.
Şimdi o baba çok hasta, hayatından çıkacak. İşte bu zamana kadar Efe’yle görüşme fırsatları olmadı, konuşamadı onunla artık zamanı gelmişti dedi.
Ne olmuştu Efe’ye. Bir sene sonra sınava niye girmedi. Evden niye ayrıldı. Bunca zaman ortalarda niye görünmedi. Hep bunları soracaktı ona.
Odanın dışında kıpırtılar oldu. Kapı çalındı. “Gel” dedi Demir.
Kapı açıldı. Hafif bir esintiyle beraber, yıllardır kendisinden haber alamadığı arkadaşı Efe içeriye girdi.
Ayağa kaktı Demir ve fısıltı şeklinde “Efe nerelerdesin?” diyebildi.
Yaklaştı Efe, elini Demir’in omzuna koyarak “İyi misin” diyerek soruya soruyla cevap verdi.
“İyiyim. Senin sayende, nerelerdesin uzun zamandır?”
Efe baktı, ses çıkarmadı. Biraz bekledi, eliyle sandalyeyi göstererek “Otur Demir, rahatsız olma”
“Cevap vermiyorsun, bana gücendiğin için mi, bir sene sonra sınava girmedin, bizden niye kaçtın Efe?
“Ben kaçmadım Demir, hep senin yanındaydım.”
“Yoktun, yıllarca aradık hepimiz seni. Bulunmak istemez gibi hep saklandın. Yeni geldiğini söylediler. Üstelik tam babamın ölmek üzere olduğu bir dönemde, yoksa babama mı kızgındın?”
“Demir, babanın bir aydır rahatsız olduğunu beraber öğrendik biliyorsun. Dünde ölüm haberini aldın, haberi ben sana söyledim. Hatırlamadın mı?”
“Efe, sınava niye girmedin?”
“Ben sınava girdim Demir, sen giremedin?”
“Nasıl olur? Sınava benim yerime girdin, istediğim okulu okudum, evlendim, eşim çocuklarım var, Babamın istediği gibi işlerin başındayım, bunlar ne peki?”
“Doğru söylüyorsun, sen bunları yaptın Demir ama hayal dünyanda, gerçekte bunlar yok”
“Sen neler diyorsun?”
“Bu soruyu sormanı uzun zamandır bekliyordum Demir. Sonunda sordun. Ta ki babanın öldüğünü öğrendikten bir gün sonra.”
Demir’den bir ter boşanır, nefes alamıyormuş gibi olur,” pencereyi aç Efe”
“Senin, penceren, kapın her zaman açık Demir, yeter ki sen onların var olduğunu bil.”
“Yerini nasıl bulacağım?”
“Onların yerini sen belirlersin, ister bir adım önüne koyarak, ayağa kalkar çıkar gidersin, istersen yıllarca yaptığın gibi bulunmayacak yere koyar yıllarca saklanırsın”
“Saklanmıyorum ben. Ayrıca niye sınava girmedin onu söyle bana?”
“Ah ah Demir, sınava girdim ben, doktor oldum. Hem de psikiyatri. Kendi memleketime geldim. Sen buradaydın.”
“Yalan söyleme bana”
“Sen beni çağırdığın zaman geldim Demir, sarıldın bana sıkıca, bırakmadın. Hiçbir şey de demedin, Ta ki doktor gelip de sana iğne vurulunca bıraktın beni. O zamandan bu zamana hastanedesin. Bende on senedir buradayım. Hep senin yanında.”
“Benim hayatım var. İyi olmasa da bir hayat bu. Hayal kursam, babamın istediği gibi değil kendi istediğim gibi bir hayat hayal ederdim. Babamın yanında olmam, resimle uğraşırdım. Niye bunları hayal etmedim o zaman.”
“Baban hayal kurmana dahi engel oldu.”
“Nasıl?”
“ Çok mükemmel hayal kursaydın ve kazara hayal olduğunu fark etseydin, babanın eli yine boğazında olacak sana nefes aldırmayacaktı. Sende bundan kaçış için herkesin başına gelebilecek hayal ortamı yarattın. Hayalde olsa babanın isteği bir hayat kurdun, çünkü o seni gerçek hayattan mahrum bıraktı ve suçluydu, hayalinde de istemediğin hayali kurdurduğu için onu suçladın aydı gerçek hayatta ki gibi.”
“O suçlu.”
“ Bunu hep duyurmaya çalıştın bizlere. Duyduk Efe. Fakat sen bizim duyduğumuzu duymadın. Ta ki dün beklediğin haber gelinceye kadar. ”
“Ya bu da hayalimin bir parçası ise!”
“Buna sen karar vereceksin. Bak, odan ve eşyalar bembeyaz. Bunları artık renklendirmen ve odanda sadece bir tane olan sandalyeni çoğaltman gerekmez mi?”
“Bunlara ben mi karar vereceğim.”
“Evet.”
“Yardım et bana, yol göster.”
“Yol önünde, sadece adım atman yeterli ve bende senin yanındayım.”
“Uykum var. Uyumak istiyorum. Giderken ışığı söndürür müsün?”
“Memnuniyetle” diyerek doktor odadan çıkar.
Odasına giderken onu dışarıda bekleyen yardımcısı sorar: “Bugün nasıl arkadaşınız?”
“Çıkacak oradan”
“Nerden anladınız?”
“Bunca yıl, hayal dünyasında tek renk beyazı kullandı. Artık bunu sonlandırmak ve diğer renkleri görmek istediği için bana çıkarken açık olmayan ışığı kapat dedi. Kapattım, yarın istediği renkleri hayatına sokmaya başlayacak”
“Babasının ölmediği öğrendiğinde ne olacak?”
“Bakıp göreceğiz”
Bir cevap yazın