Düşmüyorsa bakışları senin pencerelerinden öte zemine,
Sorar mısın onlara,
Bahçelerinde,balkonlarında,
Pencerelerinin önünde büyüttükleri
Sardunyaların,kaktüslerin, orkidelerin ne manası var!
Ne manası var ezilmiş gül yaprağının,
Dalları budanmış dut ağaçlarının!
Bak bir gün daha düştü,
Göz göre göre
Akşamın siyah, eflatun, kızıl kuyularına…
Cebi delik ceketin bir tarafında karınca çoğulu hikayeler,
Diğer tarafında tütün sarısı parmakların kar küresi, cigara!
Bilirim, kederi de baştan defetmek ucuz değil bu topraklarda!
Bile isteye ömür yorar, bir gün daha!
Adından eylemine, edatından adılına
Yine bir tek sen tutunakalırsın aklımda!
Zamanın girintili çıkıntılı koylarına inat!
Sakın derim sakın, kırılmasın sesin
Batmasın kemikten cam parçaları yüreğime!
Bir gökyüzü ki bu, mavisi mutlak
Vurunca devrilmez mi zannedersin,
Bir balyoz duvarlara.
Sorma, hangi gediğinden fırlatıldım bu acuna bilmem;
Yağmurlardan bu kadar da korkulmaz.
Evvela,
Yakışmıyor pencereler duvarlara;
Hüzün emniyetli soğuk odaların,
Umuda kağıt inceliği aralık,
Ruh bağlamı iç yüzeyler dururken!
Söyle şunlara!
Ne durursun öyle,
Dünyanın en ücra köşe duvarında,
Göğün pelerinini örtünmüş, çakıl taşı!
Saksılarda şiirler,
Büyümek için seni bekler!
Bir cevap yazın