Yıldız,
Nedir bu üşenme parıldamaktan?
kutlamayacaksan eğer
doğuşunu bir İnsanın
yalnız şeytan
olmaz mı yıldız
övüp ululadığın? (1)
Vladimir Mayakovski
7 Temmuz 1893 veya 1894 (tarihten ne kendisi ne annesi ne de babası emin değil) Bağdadi Köyü, Kutays İli, Gürcistan’da bir orman bekçisinin oğlu olarak dünyaya geldi. Asıl adı Vladimir Konstantinoviç’dir. Çocukluğunun bir kısmının geçireceği Kafkaslar bir sürü anı bırakmıştır dimağında. Öğrenime başlayan ozan yavaş yavaş kitaplarla tanışmaya başlar.
İkinci okuduğu kitap “Don Kişot”, ona okumayı sevdirir. Lise öğrenimine devam etmek için Bağdadi’den Kutays’a taşınırlar. Kutays Lisesi’nde öğrenim görmek üzere imtihana girer. ‘”Bir soru sordular çapa üstüne (kol yenimdeki çapa, bende de gerektiği gibi yanıtladım. Ama papaz “oko” ne demektir deyince, üç libre dedim .( Böyledir Gürcü dilinde). Papazlar, “oko” eski kilise Slavcasında göz anlamına gelir dediler. Az kaldı çakıyordum. Bu nedenle eski her şeyden Slavca ve kiliseyle ilgili her şeyden nefret etmeye başladım. Belki gelecekçiliğimin, Tanrı tanımazlığımın ve enternasyonalciliğimin kaynağı da budur.” Jules Verne’i okuyor ve düş gücü zengin bütün yazarları.
Evlerine gelen gazetelerden politik hareketleri takip ediyor. Müthiş bir hırsla politik kitaplar okumaya başlamıştı. Ozan artık politik hareket içinde yerini bulmuştu. Şiirden önce siyasetle tanışması, onun ilerdeki yıllarını belirlemeye başlayacaktır. Kendi tarihinde şiddetle tanışmasını, karikatürize ederek şöyle anlatıyor; “18 Ekim 1905’te Bolşevik Partinin ünlü üyelerinden Bauman’ın öldürülmesi üzerine, çara karşı büyük çapta gösteriler düzenleniyor. Bu gösterilere katılıyor ozan, “Bauman’ı anma gösterisinde çıkan panik sırasında, kafama kocaman bir trampet yemiştim (yerdeydim) Korkmuştum doğrusu. Sanki ben değildim yaralanan.”
Öğrenci odalarından illegal yayınlar, sokak savaşının incelikleri, Lenin’in “ufuk mavisi” diğer liselerde çıkan illegal yayınları gördükçe “Eller yazıyor bense” diyerek, coşkuyla bir şeyler yazma isteği canlanması, O dönem, ‘Dökümhane” diye adlandırılan ve işçi şairlerin bir araya getiren edebiyat akımının kurucularından Vladimir Kirilov etkisi altında yazmayı deniyor. Bu denemelerin sonucunda karşılaştığı lirik bir söylem oluyor. “Tek dizesini hatırlamıyorum. Böyle işteki yılmazlığın sosyalizme olan saygımla bağdaşmayacağını düşünerek bıraktım her şeyi.”1908 yılında bir yer altı merkezinde sınava girerek, illegal Bolşevik Parti’ye yazılır. İlk genel toplantıda Merkez Komitesi’ne seçilir. (2)
İlkin Kafkasya’da daha sonra Moskova’ya taşınan bir ailenin çocuğu olan Mayakovski daha ondört yaşındayken Kostantin Yoldaş adıyla Bolşevik Partiye girdi. Kısa bir süre sonra yakalandı. Kendi otobiyografisinde ” Bir polis devriyesinin içine bomba gibi düştüm” diyor. Ben Kendim (1928) ” Bizim yasadışı basımevimiz not defterini yiyip yuttum, adresleriyle ve cildiyle birlikte. Polis karakolu, Ochranka( Çarlık gizli polisi) Komiser Woltanowski bana kendi ağzından zaptı yazdırdı: Bir bildiri kaleme almakla suçlanıyordum. Yazdırılan metni umutsuzca bozdum ‘sozi jahdimokratisch’ diye yazdım, onlar bu tuzağa düştüler.”
Sonra ki kez daha tutuklandı. Birkaç aylığına cezaevine kapatıldı Daha on sekiz yaşında olmadığından, reşit değil diye serbest bırakıldı. Ama göz hapsine alındı. Polisten iyi hal kâğıdı istemeyen bir sanat okuluna kabul edildi. Parti çalışmalarına ara verdi. Burliyuk, Chlebnikov, Erik ve diğer arkadaşlarıyla birlikte devrimci sanat icat etmeye koyuldu. Kısa zamanda bu sanatın adı İtalyan Fütüristlerinden etkilenerek Fütürist oldu.
1911 yılında Rus gelecekçilerinin önemli isimlerinden biri olan David Burliyuk’la (1882-1967) tanışır. Hayatının önemli kilometre taşlarından biri olacak Burliyuk ozan için şunları söylüyor: “Birbirimizi görür görmez anlaştık. Yalnız anlaşmak değil, dost olduk Sonra da çevremizi saran savaşımda ölümle yaşam ve eski sanatla yeni sanat ve yaşam içinde silah arkadaşı olduk.” Mayakovski, Burliyuk’un önemini fark eder. Bütün gece dolaşarak konuşurlar ve birbirlerini tanımaya çalışırlar. ” Ertesi gün bir şiirin hakkından geldim. Bir şiirin parçaları demek daha doğru” Ozan yazma cesareti kazanmıştır. Burliyuk’un kaçınılmaz etkisi, onu geri dönüşü olmayan bir yola sokmuştur. “Sretenski Bulvarında Burliyuk’la buluşuyoruz. Bir iki dize okuyorum ona ve ekliyorum: “Bir arkadaş verdi de…” David duruyor. Yüzüme bakıyor. Gür sesle bağırarak: ‘Sizsiniz bunu yazan! Dahi bir ozansınız siz!’ Hak etmediğim bu sözleri sarf etmesi çok heyecanlandırıyor beni. Dizeler arasına gömülüyorum. Beklenmedik bir biçimde ozan olup çıkmıştım o zaman.”
Rusya’yı etkileyecek yeni akımın öncüleri yavaş yavaş bir araya gelmeye başlamışlardır. Burliyuk’la düşünce birliğine varmaları işlerini daha da kolaylaştıracaktır, Burliyuk’un edebiyat çevresine girerek, kendiliğinden gelen bir oluşumun temellerini atacaklardır. Kısa süre içinde Moskova’da gelecekçilerin kurmaylarından biri olacak Velimir Hlebnikov’la tanışırlar.(3)
Reddediş
Yıldızlara bakmak uzun uzun
Bir ölüm hükmü imzalamaktan
Çok daha hoş gelir
Çiçeklerin sesini dinlemek
“İşte Hlebnîkov!” diye mırıldanan sesini
Bahçede dolaşırken
Çok daha hoş gelir evet
Benî öldürmek isteyenleri öldüren
Tüfekleri görmekten.
Niçin hiçbir zaman
Yönetici olamayacağımı
Anladınız mı şimdi?
V.V. Hlebnikov
Çev. Atilla Tokatlı
1905 Devriminden umduğunu bulamayan Rus sembolistlerinin yıkılışım görüyoruz. Reel dünyaya rağmen estetiğe dönük gizemsel bir söylem tutulan Rus sembolistleri yaşanan kargaşanın içinde umutsuzluğa düşmüşlerdir. Aleksandır Blok’un başı çektiği bu akım, reel yaşamdan alınacak değerlerin yerini dolduracak yeterlikte olmadığına inanan ve yenilgiyi kabul etmeyen genç aydınlar arasında tepkiyle karşılanmaya başlamıştır. Sembolizmi yadsıyan bu gençler, entelektüel ve ruhsal kısıtlamalardan kurtularak, kendilerini doğru dürüst ve zengin yaşantılarını modern yansıtmak istemişlerdir.
En sonunda beklenen çıkışın gümbürtüsünü 1908’de İtalya’dan gelir. Empresyonistlerin ve kübistlerin arasında bir ayrım yapmadan değerlendiren, Marinetti’nin başı çektiği bir grup genç adamın yaşamı ve sanatı değiştirip daha canlı kılmak isterler. Arayış içinde olan genç Rus sanatçıları için kaçınılmaz bir fırsattır bu. Tepkilerini göstermek için fütürizm onlara uygun düşmektedir. Peki neden İtalya ve Rusya sorusuyla karşılaşıyoruz? Bu sorunun cevabını Troçki’nin sözlerinde buluyoruz. “Tarihte birkaç kez yinelenen bir olgu, bir kez daha görülüyordu: Herhangi bir kültür düzeyine ulaşamamış geri ülkeler, ileri ülkelerin gerçekleştirdiklerini kendi ideolojilerinde daha büyük bir güç ve parlaklıkla yansıtıyorlardı. 18. ve 19. yüzyılların Alman düşüncesi, İngiltere’nin ekonomik, Fransa’nın da politik başarılarını yansıtmıştı, aynı şekilde, fütürizm, en parlak anlatımını Amerika ya da Almanya’da değil de, İtalya ve Rusya’da buluyordu,”(4)
Rus fütürizmi, İtalyan fütürizminin aksine akışını proleter devrimine doğru sürdürmekteydi. Bunda da en büyük etken V.Mayakovski’nin şairlikten önce politik bir geçmişe sahip olmasıydı, italyan fütürizminin tekniklerinden haberdar olan dört kişilik bir genç grup, başkaldırının ilk hazırlıklarının yapmak üzere toplandılar. Bu toplantıda gözüken iki önemli isim David Burliyuk ve Vladimir Mayakovski’ydi. İtalyan fütürizminin tekniklerinden yararlanmak istediler, ama içlerinde bulunan sosyalist devrimci kimlik, özünde tamamen onların karşında bir yol olmalarına sebep olacaktı.
‘Toplandığımız üç beş gecenin sonucunda bir bildiri doğurdu.
Hepsini Burliyuk derledi ve dergiyi bastırdı, ,
‘Halkın Beğenisine Şamar’.”
Okuyucularımıza İlk Yeni ve Beklenmedik.
Zamanın yüzü biziz. Zamanın borazanı bizim sözcük sanatımızda çalışıyor.
Geçmiş boğucudur. Akademi ve Puşkin, hiyerogliften daha anlaşılmazdır.
Puşkin, Dostoyevski, Tolstoy vb. gibilerini yeniliğin gemisinden atın denize,
İlk aşkını unutmayan son aşkını tanıyamaz,
Kim son aşkım Balmont’un kokulu orospusuna verecek kadar aptal olabilir.
Bu, günün erkesi ruhunu yansıtabilir mi?
Kim savaşçı, Briussov’un frakının kâğıttan zırhını yırtmaktan çekinecek kadar korkaktır? Onda bilinmeyen güzelliklerin bir doğuşu mu var?
Sayısız Leonid Ardreyev’ler tarafından karalanmış pislenmiş ellerinizi yıkayın,
Bütün bu Maksim Gorki’ler, Blok’lar, Sologov’lar, Çernikevski’ler, Kuzmin’ler vb., vb. bunların bütün istekleri ırmak kenarında bir villa. Yazgı, terzileri böyle ödüllendirir.
Onların basitliklerine gökdelenlerin tepelerinden bakıyoruz.
Şairin,
1. Seçmeli ve türetme sözcüklerle sözcük dağarcığını genişletme-neolojizm;
2. Bugüne dek kullanılagelmiş dile duyulan nefreti sürdürme
3. İşe yaramaz ünlülerin banyo fırçasından yapılmış tacını gururlu başlarında nefretle koparıp atma
4.Yuhalamalar ve öfke denizinde ‘Bizsözcüğü üzerinde ayakta kalma haklarına saygı istiyoruz.
Ve bizim dizelerimiz sizin ‘sağduyu’ve ‘uygun beğeninizin’ kirli izlerini taşıyacak olursa, yetkin sözcükle Güzelin Yeniden Doğuşu’nun İlk şimşekleri dizelerimiz üzerinde titriyor demektir.
V.Mayakovski, Viktor Hlebnikov
D.Burliyuk, A.Kruçyonik
(Moskova, 1912 Ekim).” (5)
Fütürist komünist beyannamenin İmzalayıcısı(l9l2) vahşi bakışlı, uzun boylu, limon sarısı gömleği ve kocaman siyah kravatıyla bütün alımlı kadınlara aşk ilan eden, devrimin en itibarlı edebiyatçılarından Vladimir Mayakovski (1893-1930). Pasternak onu şöyle anlatıyor: ” ‘Bir motosikletin üstüne çıkarcasına iskemlesine oturur, öne eğilir, Viyana Şnitzelini ufak ufak doğrar, çabucak midesine indirir, kâğıt oynar, gözlerini çevresinde başını döndürmeden çevresinde dolaştırırdı, Kusnetzki Bulvarında gösterişli gezintiler yapardı, özellikle derin anlamlı mısralarını usulüne uygun boğuk, burundan gelen bir sesle bir dua kitabının bölümlerini gibi okur, kaşlarını çatardı, birden ortaya çıkar, oraya buraya gider ve herkesin içinde kendini gösterirdi. Kendini bir şeye vermesi, bu tarzının arkasından sonuçları değişmeyecek gibi duran şeyleri değiştirmeye kararlı bir duruşu hissederdiniz. Onun dehası böyle bir karardı, o bütün dönemlerin gerçekleşmesine kendini acımasız teslim ettiği bir konu olarak görürdü.”(6)
Mayakovski çevresinde her zaman aksiyon isteyen heyecanlı bir insandı. O şiir okuduğunda dinleyiciler gürlüyor, nükteler, ıslıklar, kıpırdanmalar, küfürler havada uçuşuyordu, O ise kalabalığın ortasında kıpırdamadan duruyor, kısık sesle bağırıp çağırıyor, tempo tutuyor, gürültünün tadını çıkarıyordu.
Pantolonlu Bulut (1912) Çarlık sansürüne rağmen burjuva sosyetesine meydan okuyordu; “sevginizle, sanatınızla, düzeninizle, dininizle çekip gidiniz” bu dört bölümünden oluşan, dört tür çığlığıdır.
“Onlar kendilerine şair diyorlar
Çağımızın şairleri
Ve bıldırcın jestleriyle cıvıldaşıyorlar
Dünyanın kafatası
Bugün çelik bir halkayla
Varılmalıdır !”
Marx’da belirtiği gibi “kuram da kitlelere mal olunca maddesel bir kuvvete dönüşür.”(7) Sanat da bu bakımdan bir kuvvettir. Gerçek sanatçı, imgeleriyle yığınları ele geçirir. İşte o zaman o, tarihin terazisi dışında, değer biçilmesi olanaksız bir nesne olur. Önce karşı çıkan fütüristler yavaş yavaş bunu anlarlar, Mayakovski’nin İlk girşimleri ne denli içtenlikle devrime tutkun olurlarsa olsunlar, gerçekte acemicedirler.
Lunaçarski’nin belirtiği gibi Mayakovskİ tipik bir fütürist de değildir. Biçim belki çoğunlukla gürültü ve yaldızlıdır onda ama, “İnsan” “Savaş” ya da “Omurgalılar” başlıklı şiirleri iyi okunursa fütürist ara nağmelerde askerliği sevmezdik ile aşkını birkaç meteliğe satın alan kapitalin arka plana ittiği bir genç şairin protestosu görülür. (7)
Çarlığın yıkılmasından sonra konferanslar verdi: “Sanatın Bolşevikleri” Ekim Devrimi üzerine otobiyografisinde şöyle bir not düştü: “Tanımalı mı, yoksa tanınmalı mı? Bu soru benim ve diğer Moskovalı Fütürüsitler için mevcut değildir. Bu benim devrimim.”
Kışlık Sarayın Asker Sovyetlerince kuşatılmasını anlattığı “Sol Yürüyüş” şiirinde;
“Vatandaş muz ve çil tavuk ye
Yakında son nefesini vereceksin!
Sen
Söz sende
Konuş mavzer yoldaş
Adem çağlarında kalma kanun gerekmez bize
Tarihin kocamış beygiri topallıyorsun
Lagar beygiri çatlarçasına
Koşturmak istiyorlar
Sol
Sol
Sol!”
1919’da bir kitapçık yayımladı. ” Vladimir Mayakovski’nin kitabın önsüzünde dedi kî: “Şimdiye kadar yazdıklarımı bir ekollere bırakarak onlardan ayrılıyorum. Eğer onları aşarsam, büsbütün yeni bir kitap yazacağım.” Böyle söyleyerek politikanın gürültüsüne, patırtısına katıldıysa da parti üyesi olmaktan kaçındı. “Neden partide değilim? Komünistler cephede çalışıyorlar, sanat ve halk eğitiminin alanında şimdiye kadar onlardandım. Beni muhakkak balık tutmak için Astrachana göndereceklerdi.'”
Fütüristler halk eğitim komiserliğinde iyice yerleştiler ve “kendi” ihtilallarını kültür hayatında iktidarını ele geçirmekte kullandılar. Kabiliyet ve muazzam bir faaliyet gösterdiklerinden, bu onlar için de geçici olarak mümkün oldu. Mayakovski ülke içinde tüm fabrikaları gezerek şiirlerini okuyor, devrimi yapan kitlelere bayramlarda okunmak üzere Mysterium Buffo (1918) şiirini okuyordu.
Halk Komiseri Lunaçarski onunla ilgili şunları söylüyordu; “Onun kahramanca ihtiraslı olan birinin zekice ve cesurca saldırgan eseridir.” Bu eseri dana sonra Meyerhold tarafından devrimin ilk yıldönümünde sahneye konuldu. Aleksander Block bu gösteriyi; “Hayranlıkla izledim” diyordu.
Mayakovski film senaryoları kaleme aldı, filmlerde çeşitli roller oynadı. Kinayeli, beyazlara yönelik plaketlerde yan çizenleri, ümmiliği, tifüsü konu edinen şiirlerle donatılmış, baskı imkanları yüzünden mukavva klişelerin üzerine çoğaltılan vitrinlerde sergilenen aşağı yukarı üç bin plaket ve ardı ardına çifter kafiyeli altı bin dize yazdı.
Yeni Ekonomi Politikası(NEP) kabulünden(192I) sonra ticaret yeniden cani andırıldı ğında, Mayakovski Devlet Ticaret Teşkilatı için reklamlar hazırladı. “Ben herkes için her şeyi Mosselprom Mağazalarında en yüksek kalitede şiir için tutuyorum,” Mayakovski Fütürizm akımının gerektirdiği niteliklerde teşkilatlar kurdu, yayınevleri ve dergiler meydana getirdi.
Bir Amerika yolculuğundan yurduna döndüğünde Eve (1926) şiirinde aşağıdaki mısraları kaleme aldı;
“Ben istemiyorum
Çiçekçikler olarak tarlalarda açmak
Buketçikler olarak
Kelebek çiçeği, muhabbet çiçeği ve gelincik
Ki onları toplarlar
Günlük çabalardan sonra
Ben istiyorum ki
Devletin plan komisyonu
Ödevimi her yıl
Şiddetli tartışmalarla
Kararlaştırsm göz yummayan
Kontrol kadranına
Ben istiyorum ki
Kalemimi silahların fihristine daldırayım
Süngü ve kalem
Sembol bu olmalı!”
Lenin’in karısı Krupskaya’nın “İşte Lenin” adlı Lenin’in hayat hikâyesini anlattığı kitabında; “1918 yılında bir toplantıda bir kadın oyuncu Mayakovski’nin “Bizim Yürüyüşümüz” adlı şiirini okumuştu. ‘Tanrımız,/ ileri yürüyüş, Yüreğimiz trampet” pasajını okurken, doğrudan doğruya ilk sırada oturan Lenin’e doğru yürümüştü. Her türlü gösterişli konuşmayı ve kibirli olanı sevmeyen, onlara iltifat etmeyen Lenin tamamen şaşkınlaştı ve artist klasik edebiyattan bir şiir okuduğunda ancak o zaman kendine gelebilmişti.”
Birkaç yıl sonra Lenin Wchutemas (Yüksek Teknik Atölyelerini) ziyaret etti. Krupskaya diyor ki: ” İliç(Lenin) gençlere baktı, onu kuşatan genç sanatçıların ve sanatkâr kızların sevinci kendi yüzüne yansıdı. Onlar ona naif resimlerini gösterdiler, anlamını açıkladılar ve bir sürü sorular sordular. Lenin güldü, soruları cevapladı, onlara karşı sorular sordu. “Ne okuyorsunuz? Puşkin’i okuyor musunuz?” fakat aralarından biri, ” Hayır o bir burjuvadır, biz Mayakovski okuyoruz” diye cevap verdi. Lenin gülümsedi ve “görüşüme göre Puşkin daha iyidir” dedi. (8)
Mayakovski 1920 de Lenin’e 150 Milyon adlı poemini gönderdi. Lenin aşırı övgü dolu bu poemi beğenmedi. Sonra ki bir dönemde Lenin “Toplantılara Gönül Verenler” şiirini beğendiğim belirtmişti. 1922’de Lenin Maden İşçileri Birliğinin toplantısında işçilere ve partililere karşı şöyle demiştir; ” Dün rastlantıyla İzvestiya da Mayakovski’den politik konulu bir şiir okudum. Ben onun şiir kabiliyetim hayranlarından değilim, bu alanda yetkimin olmadığını kabul etmekteysem de, durum budur, ama uzun süredir politik ve yöneticiliğin süresince bu kadar hazzı hiçbir şekilde duymamıştım. O şiirinde yapılan alıntılarla esaslı bir şekilde alay etmekte ve toplantılar durmadan toplantılar yaptıkları için Komünistleri alaya almaktadır. Bunda şiir değerinin ne durumda olduğunu bilmiyorum, ama politikaya gelince söylediklerinin büsbütün isabetli olduğunu temin edebilirim.” (9)
Lunaçarski bu konuya ilişkin, Mayakovski’de bütün abartmaların, süslemelerin altında duygusal, canlı bir içerik yatar. Bundan dolayı, kendisini sürükleyen modayı bırakması ve bakır çalgılarından, gür sesinden vazgeçmeksizin bağırıp çağırması, borazanıyla anıtsal güzellikte havalar çalması onun için -bir başka şaire oranla- daha kolaydır. Ondan bunu beklemek de bizim hakkımızdır Hangi edebiyat bize daha yakın olabilir: Burjuvaların ucuz estetiği mi, yoksa fütüristlerin emek verdiği ve kavga şarkılarıyla çınlatmaya başladıkları edebiyat mı? Kuşkusuz, Fütüristler. Elbette, gürbüz fütüristler bize tiridi çıkmış, çökmüş burjuvaziden daha çok şey verebilirler. (10)
Mayakovski Lenin’in ölümünden sonra Vladimir İliç (1924) ve İyi ve Güzel (1927) her iki poemlerinde devrime ilişkin tatlı hayallerin ışıldayan şarkılardır. İnsan varlığının güzelliğini ve iyi yaşamaya olan inanç yoğunlaşmıştır.
1929’da Mayakovski çalışma odasının duvarına asılı duran Yoldaş Leninle Muhavere’ye girişir;
“…kişi yorulur
Sahteciler takımıyla boğuşmaktan
Siz gittiğinizde beri
Ayaktakımı muhakkak
Çoğalıyor
Çok sayıda
Her türden alçaklar
Koşuyorlar
Toprağımızda oraya buraya
Ve her yerde
Tipleri
Sayısız
Ve adları belirsiz
Bizim için
Bir resimli sayfa
Açılıyor:
Bürokrat,
Muhavereciler,
Ve besili köy ağaları,
Tarikatçılar
Dalkavuklar
Ve ayyaşlar
İşte yürüyorlar,
Şişkin
Ve kibarlar,
Donatılmış
Dolmakalem ve rozetleriyle
Oraya buraya
Şüphesiz
Onları bütün gücümüzle hizaya getireceğiz
Ama hepsinin
Hakkından gelmek
Son derece güçtür
…
İşlerin,
Olayların, planların
Tufanı içinde
Gün yavaş yavaş karardı
Ve kayboldu
Odada kim varız:
Ben
Ve Lenin
O fotoğraf olarak
Beyaz duvara asılı”
Mayakovski’nin son eserlerinde yeni sınıfa yüksek mevkiye erişmiş parti kodamanlarına karşı hemen hemen bağnaz bir kin duyulmaktadır. “Son saray adamları, son çiftlik sahipleri ve kıpkızıl kapitalistler devrimi berbat ettiler” diye not etmiştir. Yükselen bencillik ve kişisel konfora karşı çıkarak İyi ve Güzel şiirine karşı Kötü şiirini yazdıysa da ölümünden sonra gizli polisçe el konulan şiirlerindendir. Ütopik satırları olan Tahtakurusu ( 1928) ve Banyo(1929) Parti bürokratlarıyla yaptığı hesaplaşmadır. Meyerhold tarafından parlak bir şekilde sahneye konulmuş ve bürokratlardan büyük tepki çektiği için alelacele oyun kaldırılmıştır.
Tüm bu sıkıntılar ile köşe sıkıştırılan şair 1930 Şubatında genç edebiyatçıların ve hayranlarının desteği ile Yirmi Yıllık Çalışmalarım adıyla sanat hayatının hesabım veren bir sergi açmıştır. Burada Bütün Sesimin Gücüyle şiirim okumuştur. Gelecekteki takipçilerine bir amentü bırakmak istemiştir:
“Ben de kışkırtıcı propaganda sanatından
Son derece bıktım
Ben de yazdım
Altın yaldız ve leylak buketini
Bu
Çek defteri ve ruh için bir şeydir
Ama
Kendimi yendim
Titreyen soluğumla
Kendi şiirimin boğazını sıktım
…
Ben bir zaman gelir de
Işıklı gelecekte
Parti mahkemesinin huzuruna
Çıkarsam
Şiir söyleyen
Dolandırıcıların, karaborsacıları, dalkavukların
Karşısında
Kaldıracağım
Bolşeviklerin parti kitabı olarak
Yukarıya ışığa
Partiye sadık yüzlerce kitabımı”
14 Ağustos 1930’da ölümünden sonra Stalin’in Sovyetler Birliğinin “en iyi ve en kabiliyetli şairi” diye değerlendirdiği Mayakovski kalbine bir kurşun sıkarak canına kıydı. Bıraktığı son mektubu şöyleydi:
“Herkese!
Ölümümde kimsenin suçu yoktur, lütfen bunu mesele edinme!
Ölen ben sevmezdim bunu.
Annem, kışkardeşlerim ve yoldaşlarım beni bağışlayın.
Bu bana yakışan bir davranış değil (başkalarına böyle bir ölümü tavsiye etmem) ama benim için başka çare kalmadı.
Hükümet yoldaş, ailem şunlardır, şu kişiledir: Lilya Erik Annem kızkardeşlerim ve Veronika Witoldovna Polonskaje eğer onlara katlanılır bir hayat sağlarsan, buna teşekkür ederim. Başlamış olduğum mısraları Erik ailesine verin, onlar bunlarda kendilerini bulacaklardır;
Denildiği gibi:
Bu iş burada bitmiştir
Aşk yelkenlisi hayata çarparak parçalandı,
Hayata hiç borcum yok
Kişisel varlığımın çektiği acılar
Sancıları
Ve düş kırıklarını
Sayıp dökmek gereksizdir:
Elveda(l)
Kaynaklar:
(1) İnsan adlı uzun şiirinden ozanın çeviren Sait Maden
(2) Edebiyat ve ihtilal Jürgen Rihle Almancadan çeviren Sedat Ümran Milliyet Yayınları Ekini 1990
(3) Mayakovski ve Fütürizm Yiğit Tuncay Nazım Kiiltürevi Sanat Broşürleri Dizisi
(4) Leon Troçki Edebiyat ve Devrim Çev, II, Portakal
(5) Mayakovski ve Fütürizm Yiğit Tuncay Nazım Kıiltürevi Sanat Broşürleri Dizisi
(6) Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisinde Marx şöyle der; “Elbette, eleştiri silahı, silahların eleştirisinin yerini tutamaz, maddesel kuvvetin ancak maddesel kuvvette alt edilmesi gerekir, ama eleştirisi sanatı kitlelere mal olunca maddesel bir kuvvete dönüşür.”
(7) Sosyalizm ve Edebiyat Anatoli Lunaçarski Çeviren: Asım Bezirci Evrensel Kültür Kitaplığı 1998
(8)İşte Lenin Krupskaya İnter İsmail Yarkın
(9) age
(10) Sosyalizm ve Edebiyat Anatoli Lunaçarski Çeviren: Asım Bezirci Evrensel Kültür Kitaplığı 1998
(11) Mayakovski ve Fütürizm Yiğit Tuncay Nazım Kültürevi .Sanat Broşürleri Dizisi
Şiirler-VIadimir Mayakovski çev. Sait Maden
Mehmet Özgür ERSAN
Bir cevap yazın