Vladimir Vladimiroviç Mayakovski
D:19 Temmuz 1893
Ö:14 Nisan1930
Rus şair, oyun yazarı, film ve tiyatro aktörü.
19 Temmuz 1893 tarihinde Gürcistan’ın Bağdadi şehrinde Ukrayna kökenli bir anne-babanın en küçük oğlu olarak dünyaya gelen Vladimir Mayakovski, Kutays Lisesi’nde okurken, orman bekçisi olan babasının ölümü üzerine Moskova’ya göç etti. (1906) Lise öğrenimini Moskova’da tamamladıktan sonra yüksek öğrenimini Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu’nda yaptı.
1908 yılında Yasadışı Bolşevik Partisi’ne girdi. On bir ay hapis yattı. Devrimden sonra sosyalizmi halka anlatmak için büyük çaba sarfetti, afişler hazırladı. Şiirde ise, fütürist bir dönemden geçtikten sonra; bu akımın teknik imkanlarını kitleleri coşturacak yeni bir şiir anlayışında kullandı. Böylece devrimin en önemli şairlerinden birisi oldu, kitapları peşpeşe yayınlandı.
Şiirlerinin yanı sıra oyunlarıyla da çağdaş devrimci tiyatronun yeni yönelişlerine büyük katkısı olan Mayakovski 14 Eylül 1930 tarihinde Moskova’da intihar ederek yaşamına son verdi ve Nâzım Hikmet’in de mezarının bulunduğu Novodeviçi Mezarlığı’na defnedildi.
Şair İşçidir
Bağırırlar şaire:
‘Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni.
Şiir de ne?
Boş iş.
Çalışmak, harcınız değil demek ki…’
Doğrusu
bizler için de
en yüce değerdir çalışmak.
Ve kendimi
bir fabrika saymaktayım ben de.
Ve eğer
bacam yoksa
İşim daha zor demektir bu.
Bilirim
hoşlanmazsınız boş lâftan
kütük yontarsınız kan ter içinde,
Fakat
bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:
Kütükten kafaları yontarız biz de.
Ve hiç kuşkusuz
saygıdeğer bir iştir balık avlamak
çekip çıkarmak ağı.
Ve doyum olmaz tadına
balıkla doluysa hele.
Fakat
daha da saygıdeğerdir şairin işi
balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü.
Ve doğrusu
işlerin en zorlusu
yanıp kavrularak demir ocağının ağzında
su vermektir kızgın demire.
Fakat kim
aylak olduğumuzu söyleyerek
sitem edebilir bize;
Beyinleri perdahlıyorsak eğer
dilimizin eğesiyle…
Kim daha üstün, şair mi?
yoksa insanlara
Pratik yarar sağlayan teknisyen mi?
İkisi de.
Yürek de bir motordur çünkü
ve ruh, onun çalıştırıcısı.
Eşitiz bizler
şairler ve teknisyenler.
Vücut ve ruh emekçileriyiz
aynı kavganın içinde
Ve ancak ortak emeğimizle
bezeriz evreni
marşlarımızı gümbürdeterek
Haydi!
laf fırtınalarından
ayıralım kendimizi
bir dalgakıranla.
İş başına!
Canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu.
Ve ağzıkalabalık söylevci takımı
değirmene yollansın dosdoğru!
Unculuğa!
Değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla
Çeviri: Utkun Olgun
// Kimin hıncıdır dünyayı ikiye bölen? Yoksa bir tek güneş yetmiyor mu herkese ? //
“şu yaşamda
en kolay iştir ölmek
asıl güç olan
yeni bir hayata
başlamak..
/***/
PROLETER ŞAİRLERE MESAJ
Yoldaşlar, izin verin
maskesiz
gösterişsiz
yoldaşça konuşmama.
Sizden daha yaşlı bir
yoldaşınız olarak.
Aptal ve duyarlıksız
biri olmadığımı
söylemem de gereksiz.
Bezimenski yoldaş
Svetlov yoldaş
Utkin yoldaş
taştışmaktan
kalayı döküldü
gırtlaklarımızın.
soluk soluğa kaldık
sahne utkularından.
Benimse, yoldaşlar
pratik bir önerim var:
gelin, donatalım
bir sevinçli sofra!
Serelim altımıza
güzel sözlerden halılar
çok uzamış dişleri
keselim testereyle.
Lunaçarski’nin dağıttığı
defne çelenklerinin
katalım yapraklarını
kardeşlik çorbamıza.
Ve karar verelim ki
haklıdır herkes kendince.
Her şairin
kendine
özgü bir sesi var.
Bölelim bir güzel
ortak şan tavuğunu
dağıtalım herkese
eşit parçalar!
Kinayeli sözlere
bir son verelim artık
zarif söz incileri
üretelim yoldaşlar.
Ve söz sırası
bana geldiğinde
kalkıp diyeceğim ki:
- Size, burnu havada
bir şiir allamesi
gibi gelmekteyim, öyle mi?
Ve sözüm yabana
hokkabazıymışım
içinden çıkılmaz şiirlerin.
Oysa bana, kardeşler
gerçekten
tek bir şey
gerekli:
Çok olsun iyi şair
çok olsun
ve çeşitli.
Kendine daha parlak
paye kazanmak için
hoş geliyor çoğuna
“napostu”(1) şamatası - Biz, diyorlar, biriciğiz
proleteriz çünkü.
Peki, ben neyim sizce
döviz kaçakçısı mı?
Kardeşler ben aslında
zanaatçıyım sadece
bu usanç verici felsefeden de
hoşlanmam.
Sıyırdım mı kollarımı
çalışmaksa çalışmak
kavgaysa kavga
buyurun
hodri meydan!
Önümüzde dağ gibi
bir çalışma alanı.
Her insana bir şiir
ustası gereklidir.
Çalışalım kardeşler
canımız çıkasıya.
Niceliği artırmak için
yükseltmek için niteliği.
Ben komünle ölçerim
türünü şlirlerin.
Gönlüm, komüne
sevdalıdır, çünkü
komün en yücesidir
yükseltilerin bence
en derinidir
derinliklerin.
Ve bağdaşmaz şiirle
ne dostluk, ne akrabalık
uyak lifleri örülemez
başkasının kanatları altında.
Yoldaşlar, bırakalım
paye ve ödül dağıtmayı
yafta yapıştırmayı
bırakalım artık.
İstemem böbürlenmek
yeni bir düşünceyle
uzak olsun benden
yazarlık kibiri de.
Savım şudur ki benim
kalkacaktır komünde
memur kalabalığı
orda türkü ve şiir
olacaktır sadece.
Bir çift uyak gördük mü
hayrete düşüyoruz
bir şiir dehası bu
diyoruz mucidine.
Kimimiz kızıl Byron
adını takınmışız
kimimiz olmuşuz
en kızıl Heine.
Korktuğum bir şey var
sizler ve kendim için:
ruhumuzun sığlaştırılması.
Layık görülmemeli
komünist ünvanına
yalınkatlığı beyitçinin
ve manzumecinin safsatası.
Aynı davaya gönül verdiğimizden
kuşkunuz olmasa gerek:
yürek hattında
ayrılığımız yok.
Eger siz
değilseniz
bizden yana
ve biz
sizinle
birlikte değilsek
ne gerek var
bunca çabaya?
Ve eğer size
çıkışıyorsam bazen
sitemle kalkıyorsa
hani, derler ya
kalem tutan elim
hani, derler ya
bunu ben
alnımın teriyle hakettim
sizden daha çok
uyak rendelemişliğim var.
Yoldaşlar, bırakalım
şu tüccar kafasını - Şiirim dükkânımdır
küflü anlayışım –
Ne yaptımsa ben
sizindir hepsi:
uyak
konu
söyleyiş
ses tonu!
Ün denen şeyden
daha kaypak
ve daha çürük
ne var şu dünyada?
Onu mezarıma mı
götüreceğim öldüğümde?
Tüküreyim içine
en yüksek derecede
şöhretinin de
parasının da
ve o türden ne varsa!
Şiir iktidarını
paylaşacağız diye
niye dövüşmeli ki?
Yığmak varken üst üste
okşayan
kamçılayan
sözcük dizilerini
Ve gelin, kıskançlığı
adımızı, sanımızı
bırakıp dışarda
bir bir yerleştirelim
komünün yapısına
o söz kerpiclerini.
Yoldaşlar, gelin
uygunlaştıralım
adımlarımızı.
Ne işimize yarar
homurdanan bir kelin
uyduruk takma saçı! (2)
Dileğiniz sövmekse
düşman çok, bakın
öte yanında
kızıl barikatların.
1926
Çeviri: Ataol Behramoğlu
(1) “napostu”: o dönemin sekter nitelikli proleter yazar örgütlerinden birinin dergisinin adıdır. “Görev Başına” anlamına gelir.
(2) Bu sözle, RAPP sekreteri Averbach’ın amaçlan- dığı anlaşılıyor
Sanat Emeği, Nisan 1980, S: 26, S. 20-23
/***/
Bir cevap yazın