Miracolo a Milano
( Milano’da Mucize)
1951- İtalya
Yönetmen: Vittorio De Sica
Zavattini’nin 1943 tarihli “Totò il buono” (İyi Yürekli Toto) adlı romanınından uyarlanmış
Vittorio De Sica nın, film konularını gerçekçilik (İtalyan yeni gerçeklik)üzerine kurduğunu biliyoruz.
Savaş sonrası italya’da ve dünyada en yalın gerçeklik ,günlük hayatta ve sokaklarda en bariz ,türlü halleriyle görülen yoksulluk ve faşizmin izlersiniz.
De Sica nın bu filminde diğer filmlerinden farklı olarak,gerçeklik(birinci bölüm)ve gerçeküstü/fantastik unsurlar(ikinci bölüm)bir aradadır..
Aslında De Sica nın fantazmi bir tür veya dönemin sinemasına bir soluk ,anlatımda bir farklılık/alengirlik olsun diye yapmadığını söyleyebiliriz, çünkü katı gerçeklik karşındaki bir tercihtir ve bir mesaj içerir.
Fantazma ,gerçeklik karşındaki çaresizliğe bir umut ve çıkış yolu olarak belirir. Birinci bölümde yokluğun ve yoksulluğun üstesinden gelme biçimi,saf iyimserlik(dayanma/varolanla mutlu olma) ve dayanışmadır.
İkinci bölümde, hayatın başka bir gerçeliği,sermaye ve güç,saf iyimserliğin üstüne bir sis olup çöker(bu sahneleri dramla değil/zaten dram olandır ekstra bir anlatıya ihtiyaç duymaz / olanın içindeki kıvrak mizahı ve absürt gülünçlüğü ortaya çıkararak anlatır..filmi kült yapan da budur.
Devreye fantastik unsurlar girer.Toto’ya , saf iyimserlik yoluyla hayatla baş etmeyi öğreten ve kısa süre sonra ölen anne dediği kişi onu filmin başında bahçede,lahanaların arasında ağlarken bulmuştur..
Filmin sonlarına doğru anne, bir meryem gibi gökyüzünde belirir ve Toto’ya olağanüstü güçler bahşeder.toto bir nevi isa ya dönüşür.
Yoksulların tüm isteklerini yerine getirir…hayattan tek istedikleri (filmde tekrar eden ve birlikte söylenen şarkının sözleri) kafalarını sokacakları bir ev ve geleceğe inanmaktır …
Evlerinden yurtlarından çıkarılan ve yeryüzüne sığdırılmayanlara Toto nun son vaadi ise gökyüzü cennetidir.(İyi günün gerçekten iyi olduğu bir diyara gitmek)
içinde bulunulan çaresizliğin en yalın hali,komedi içerir, De Sica bunu çok iyi yansıtmış , Roy Andersson in “insanları seyreden Güvercin”fiminde de rastlarız bu saflığın komedisine.
De Sica nın bu filmdeki ,zorluklar karşısındaki saf iyimserlik yaklaşımı ve bazı unsurları Charlie Chaplin’i ve
Frank Capra’nın (1946) “Şahane Hayat” filmini akla getiriyor hatta aynı yaklaşımla ve anlatım tarzıyla yine bir İtalyan yönetmen yönetmen Roberto Benigni nin La vita è bella(hayat güzeldir) filmine ilham olmuş gibi…
Fİlmin sahneleri,şehir sokak insan görüntüleri ile Milano’nun o dönemine çok yönlü bir kayıt düşmüş.anlatım, yalınlık,özgül mizahıyla BİR BAŞYAPIT.
Sinemaseverlerin kaçırmaması gerekir.
Bir cevap yazın