Önce “Ben” Olmak
Bir başkasının kalbine, düşüncesine, hal ve tavırlarına bağlı olan her şey zarardır. Önce kendine
dayanmayan insan, gelen her rüzgarla yolunu şaşırır. Bu yüzden her durum ve koşulda kendi olmaya
çalışmak, bu yolda olmak kişisel bir devrimin en güçlü basamağıdır.
Somut Dünya ve Anlaşılan Dünya
İnsan için hayal ettiklerinden fazlası var mıdır? Hisler ve düşler hayata ayna tutan, onu yaşanılır kılan
unsurlardır. Hayalleri olmadan yaşayan insan hayatını kısır bir döngüye sokarak düşünmekten mi
kaçmaktadır? Kaç milyar insan yaşadı ve yaşıyorsa o kadar farklı yol var dünyada. Hiçbiri birbiriyle
aynı değil. Dünya somut ortak mekan olabilir fakat anlaşılan dünya bambaşka bir şey.
Özgün İnsan
İnsan hem benzeyen hem de benzetendir. Birbirimize yaklaşmak, özelliklerimizi bir ayna gibi
yansıtmak eğilimindeyiz. Daha çocuk yaşlarda başlayan bu içgüdü ölüme kadar devam eder. Yine de
bu kadar benzerliğe rağmen benzersiz olmayı başarmak gerekir. Bahsettiğim içgüdülere savaş açmak
ya da kendini soyutlamak değil. Tam tersine aynada yansıyan ve diğer insanların gördüğünün; “öz”de
ve “göz”de olanın birleşimiyle özgün bir insan olmak çabası.
Tesadüfler öylesine midir?
Hiçbir tesadüfe öylesine dememek için sebeplerim var. Yaşamak karmaşık bir mesele. Dünyadaki tüm
akıllar birleşip anlatmaya kalksa, yine de eksik kalan bir şeylerin hep var olacağı bir konu. Derin bir
kuyuda karanlıkta kalmak gibi bir şey yaşamak. Hiçbir zaman tam olarak görünmeyen ve
bilinmeyecek olan… Hep bir gizi bulunan bir kavram. Bu kadar karmaşık bir yaşamak olayının
yolcuları da birbirine yine karmaşık şekilde bağlı olduğundan her karşılaşma öylesine değil. Tesadüf
içi dolu bir kelime.
Kendine Rağmen Yaşamak
Kendine rağmen yaşamak sanattır. Hem de anlaşılması ve uygulanması en zor sanat. Yaşamak
istediklerinin önündeki engeli kaldırmak için önce aynadakinin tabularını yıkmakla başlamalı.
Kendimizin düşmanı değilsek de dostu da sayılmayız büsbütün.
Suç var mı, suçlu kim?
Çoğu zaman sınırları çizen insandır. Kendini özgürken tutsak bırakan, hayatı güzelleştirebilecekken
başını gömdüğü kötümserlik çukurundan kaldır(a)mayan insandır. Fakat tek suçlu her zaman insan
mıdır? Bir suçlu ya da suçlular aranmalı mı? Belki de suç hayattadır. Ya da hayatı kabullenmeyen
insandır yine suçlu olan. Bir kısır döngüde sonuca varamıyoruz. Çünkü bir son yok, tıpkı bir başlangıç
olmadığı gibi…
Kaç kişilik yalnızlık?
Yalnızlık eğer onu paylaşacak karaktere sahipseniz harika ötesi bir şeydir. Kendiyle arası iyi olmayan
yalnızlığı derininde hisseder fakat kendiyle arkadaş olan hiç kimse yalnız değildir.
Korkularımızla yaşamak
İnsan korkularının üzerindeki tesiri kadar daha az yaşar. Her insanın korktuğu, endişe duyduğu, onu
olduğundan geriye çeken faktörler vardır. Fakat kimi bunları ön plana koyar kimi de varlığını fark edip
yoluna bakar. Bunda da bir denge var ve zaman zaman bu denge bozulabiliyor. Bu normal bir durum
olsa da yeniden denge sağlanmazsa insanı fiziki ve ruhen etkileyebilecek bir unsura dönüşebiliyor.
Şu An
Yaşam şu an’da yaşananların sıraya dizmesiyle oluşur. Sıra numarası diğerlerinin gerisinde kalana
geçmiş; ilerisinde olana gelecek demişler. Fakat sahip olduğumuz tek numara elimizde. Şu andan
başka bir an yok. Fark etmek lazım.
İnce Çizgi
Beklentiler bazen yaşamın doğal bir sonucu bazense insan beyninin oyunları gibi. Birçoğunun ortak
noktası ise genelde zarar verme potansiyelinde olması. Peki hayatın, duyguların kendiliğinden sonucu
olan bu durum her zaman yok sayılmalı mı? Gerekli mi yoksa zehirli mi… Beklentiye girmemek her
zaman insanın elinde mi? Zarar verdiğini düşünüp beklentilerden uzaklaşmak aynı zamanda duyguları
susturmak demek değil mi? Belki de hissiz olmak en güzeli. Peki hisler olmadan geçen ömre yaşamak
denebilir mi? Çözüm yine dengeyi sağlamakta gizli galiba. Ne beklentiyle ne de tamamen
beklentisizlikle hareket etmeli. Bu, o kadar ince bir çizgi ki bir adım atılsa çok derin bir kuyuya
düşülebilirmiş gibi. Üzmeden, üzülmeden, üzdürmeden yaşamak… Hislere yakın ama gerçeklerden de
uzaklaşmadan. Çizgiyi fark edip üzerine de basmadan.
Yaşamak ve Hayatta Kalmak
Kendin olduğun, aynadakine güvendiğin, umuda inandığın ve korkunun hayatını yönetmesine izin
vermediğin zaman hayat anlamlıdır. Akıl, sınırlarını kendisi çizer. İnsan önce kendi ruhuna dayanır.
Aldığı nefesle hayatta kalır, kalbindeki sevgiyle de yaşar.
Büyük Resmin Parçası Olmak
Alışkanlıklarımız konfor alanını oluşturur. Bu alan gelişime açık bir insanın önünde aşılması gereken
kalın bir duvardır. Düzenin dışında olmak, öteki olmak, farklı olmak cesaret gerektirir. Hepimiz büyük
resmin parçasıyız fakat bulunduğumuz parça bize ait mi değil mi bilmiyoruz.
Zülal Nimet Demirel
Bir cevap yazın