“KADIN HAKLARI MI? HANİ?”
İnsan bazı kitapları anlatmaya nasıl başlayacağını bilemez. Aklında bir sürü kelimeler varken ağzından çıkan olmaz sus pus kalakalır.
Rüzgâr eser buluttan bir damla, ağaçtan bir yaprak düşer ama senden düşmez o kelime. Gözün görmez, kulağın duymaz olur ama gene de ses vermek istersin. Sesin çıkmasa da bağırmak kulaklar duymasa da duyurmak istersin.
Farkındayım aşırı duygusal bir giriş oldu!
Çünkü ülkemizde hem çok konuştuğumuz ama yeterince konuşamadığımız, çok savunduğumuz ama yeterince savunamadığımız, hakları olmayan, sözleri olmayan, sayılardan ibaret olan kadınlara yönelik nasıl bir giriş yapacağımı bilemediğimden duygusallaştım.
“Kadın” denince mangalda kül bırakmayan erkeklerin o kadar çok söyleyecek sözleri var ki, asıl yaşanmışlığıyla kadınlara, kadınların sözlerine, kalemine yer kalmıyor. Sözleri olanların sesi çıkmıyor, sesi çıkanların etkisi olmuyor. Çizmek istesen gören gözler görmüyor, yazmak istesen tozlu raflarda çok satan aşk romanlarının gerisinde kalıyorsun!
Bazen biri çıkıyor, dile getirilmeyen dile getirilmiş duyulmayan, duyulmayanı bağıran biri çıkıyor. Gerçekleri bir bir söylüyor, söylerken yazıyor, yazarken de sınırları aşacak şekilde, büyüklükte yazıyor.
“Kadın hakları mı? Hani?”
İşte bu kitap, adı olmayan rakamlardan ibaret olan kadının adını koyuyor.
Neşe Doster, kaleminden sizleri uzanan bu kitap hem uzakları hem de oldukça yakını anlatan bir kitap. Bir sayfasında dünyanın bir ucunda kadını yaşarken bir sayfasında çok uzaklara gitmeden hatta evinizden mahallenizden çıkarmadan hayatın gerçeklerini yüzünüze çarpıyor. Duru Türkçesiyle sade ama bir o kadar da dolu bir kitap.
Kadınlar bizim kadınlarımızı konu alan bu kitapta, Neşe Doster sadece ülkemizden değil tüm dünyadan kadınların, adı olmayan sayılarla sayılan kadınların sorunlarını anlatıyor. Olmayan olamayan haklarına değinirken dünya üzerinde ilk defa kadınları yücelten büyük atamızın emanetini bizi hatırlatıyor. Unutmamamız gereken ama unuttuğumuz gerçekleri harflerden kelimelere doğru bize uzatıyor.
Neşe Doster, kendisine gururla sevgili arkadaşım ve dostum diyeceğim insan. Birçok kimliği bir arada bu kitabı yazarak bir kere daha beni şaşırtıyor. Bir sayfada karşınıza bir kadın, bir sayfada yazar, bir sayfada anne, bir sayfada eş, bir sayfada öğretmen, bir sayfada aktivist, bir sayfada gazeteci, bir sayfada araştırmacı oluyor. Ezilmiş kadını anlıyor ve anlarken de bize anlatmayı da çok iyi başartıyor.
Kitapta, çok farklı zamanlarda çok farklı ama aynı konularda yazılmış birçok makale görüyorsunuz. Her bir içerikte geçmişten günümüze süregelen sürdüre gelen sorunları karşımıza çıkıyor. Neşe Doster, konuşmadıklarımız, konuşamadıklarımıza, yazmadıklarımıza yazamadıklarımız, görmediklerimizi göremediklerimiz, duymadıklarımızı duyamadıklarımızı bu kitapla biz aktarıyor.
Kitabın her bir sayfasında bir hayatı kolayca buluyorsunuz. Önsözünden başlayarak sonsözüne kadar sizi etkileyen bu kitabın önsözü bile koca bir kitaba sığacak kelimeleri barındırıyor.
Size tavsiyem önsözü yavaş yavaş okuyun. Bir defa yetmezse bir defa daha okuyun. Yetmezse iki, üç defa daha okuyun. Çünkü önsözünden başlayarak son olmayan sözlerine kadar kadını odak noktasına alan bu kitapta aradığınızdan daha fazlasını bulacaksınız.
Dedim ya oldukça duygusalım! Kadın denince olabildiğim en duygusal halimle karşınızdayım.
Neşe Doster’in kalemi ile karşınızda olan bu kitap size farklı temalarda kadını anlatıyor. Kadını kelimelerde, sayılarda, anılarda, görüşlerde okurken geçmişten şimdiye şimdiden geleceğe uzanan hem değişen hem de değişmeden kalan halimizi gözler önüne serilmesini okuyorsunuz. Ancak sanmayın ki sadece karamsar bir tablonun içerisini sizi hapsediyor.
Bu kitap öznesine kadını alıyor. 29 harften oluşan kelimelerin arasında kadını görüyorsunuz. Gülerek, ağlayarak, kızarak, hüzünlenerek, sevinerek. Kitabın her sayfasında, ülkemizden dünyadan, geçmişten günümüzden ve gelecekten kadın karşımıza çıkıyor. Birçok makalenin derlendiği bu kitapta görmediğimiz bir gerçekliğe tanıklık ediyorsunuz.
Neşe Doster, duru bir Türkçe ile size bu kitabı neden yazdığını da anlatıyor. Kadını, bizleri kendini nerede nasıl gördüğünü anlatırken ötekileştirmeden yalın gerçekleri dile getiriyor ve diyorki;
“Bir yanda; hayatımıza ulusal, küresel, evrensel, belgesel ölçekte katkı sunan kadınları, diğer yanda hayatındaki ilkokulu evi ve annesinin öğretileri olan, içindeki incecik mizahı, derinlerde yatan ince sızıyı dile getiren, yazdıklarını güvenli gözlere teslim ederken, güldüren, düşündüren, ağlatan güçlü kadın yazarları gördüm… Bir yanda; şiddete uğrayan, korkutulan, susturulan, yakılan, boğulan, yalnızlaştırılan, camdan atılan, katledilen kadınları, diğer yanda beklentilerini, isteklerini, arzularını, endişelerini, korkularını, kaygılarını, hayallerini dayatmalar karşısında rafa kaldıran kadınları gördüm…”
Kitap okumanın gün geçtikçe azaldığı ülkemizde hele ki göz ardı edilen kadınlarla alakalı bir kitap satmanın zorluğunu da dile getirmeden geçemeyeceğim. Ülkemizde kadın olmak zorken kadınlarla ilgili kitap yazmak daha zor. Kadın haklarının yılmaz savunucusu olmak ocağında, çevresinde, ülkesinde ve dünyada olmak daha da zor.
Çünkü Türk millet olarak acı gerçeklerin yüzümüze vurulmasını sevmiyoruz. Sorunları halıların altına süpürmek görmezden gelmek, susmanın konuşmaktan daha kolay olduğu bu zamanlarda kadın denilen mahlukatın hakları ve sorunlarını dile getirmek neden önemli olsun ki.
Masallarımızda ve efsane ve anlatılarımızda bile eril düşüncenin önde geldiği, Atatürk’ün kadına verdiği önemin unutulduğu bu zamanlarda Neşe Doster’in dediği gibi “Kadın kimliğimizle var olmanın altını çizmek zorundayız.”
Kadın sınırlarının ötesine geçmek zorundayız.
“Bıçağın, kurşunun, pompalının, ateşin, kezzabın kadınların çilesinin araçları olduğunu hiç akıldan çıkarmamak gerek…”
Bu kitap aslında sen ne yapabilirsin kitabı da diyebiliriz. Artık anlaman gerek, artık anlatman gerek, artık dile getirmen ve artık susmaman gerek kitabı da diyebiliriz. Suskunluğumuzun altından ezilmeden ayağa kalkmamızı söyleyen kitap da diyebiliriz.
“Ülkemizde çok yoğun yaşandığı için şiddete, baskıya, dayağa, tacize uğrayanlar baskı gören, yaralanan öldürülen, sır olan, sesi duyulan, sesini duyuramayan kadınların öykülerini de yazarak, paylaşarak “ben ne yapabilirim?” sorusunu gündeme taşımış oluruz…”
Senelerin getirdiği sıkışmışlığa bir kitapla çözüm bulmanın güçlüğünü biliyorum. Ama gene de farkındalığın bu kadar düşük olduğu bu zamanlarda çıplak gerçeği yüzümüze vuran, bas bas bağırarak ‘kral çıplak’ diyen bu kitap hepimize farklı bakış açısı sunacak biliyorum. Hepimize yüklenen rollerinden çıkmamızı sağlayacak, bakış açımızı evimizden sokağımızdan daha genişe çevirmemizi sağlayacak bu kitabın raflarda aşk romanlarının buram buram kadını aşağı çeken bir meta gören kitapların önüne geçeceğine inanıyorum.
“Toplumda kadına yüklenen ve biçilen roller vardır. Hayal kurmak yasak, çizilen alanın dışına çıkmak yasak, evlenmek ve çocuk doğurmak mecburi! Her daim hazır ve nazır olmak mecburi”
Uzun yıllar boyunca eşitsizliğin odak noktasını olan kadınları öznesi yapan bu kitapta, kadınların hakları için adımlarını, milim milim ilerlemelerini de göreceksiniz. Ayrıca henüz çözülmemiş çözülmek istenmeyen sorunları, çözülmüş ama çözüldüğünden kimsenin haberi olmamış sorunları ve daha nicesini göreceksiniz. Diyeceğim odur ki hazır olun çok şey göreceksiniz.
Neşe Doster, yazılarında hem araştırmalarını hem de deneyimlerini siz aktarırken güçlü bir anlatı sunmaktan da geri kalmıyor. Atatürk kadını olarak, Atamızın kadına verdiği önemi gözler önüne sererken ona olan bağlılığını da size gösteriyor. Atamızın emaneti olan Cumhuriyetimizin 100.yılına hediye olan bu kitabında bir Atatürk kızı olarak gururla, yürekle dimdik ayakta dile getirilmemiş olanı dile getiriyor.
Tarih boyunca susturulmuş kadının sesi olmak için savaşan Neşe Doster’e selam olsun!
“Ülkemizde kadın olarak doğmak suç mu?” diye soran kelimelerinde verecek cevabı olmayan bizlerin yapacağı en temel şey kitabı okuyarak unutmamak ve hatırlamak.
Özgecan’ı hatırlamak, Neslihan’ı hatırlamak, Kader’i hatırlamak, Nazlı’yı ve burada ismini yazamadıklarımı hatırlamak.
Ama, Büşra ve Tuğçe’nin katilini serbest bırakan hakimin ismini de hatırlamak!
Kalemini cebinde taşı Neşe Doster, yaz ki bizde hatırlayım söyle ki biz de sesimizin çıktığının çıkabileceğinin farkında olalım.
Teşekkürler, kitap için, kelimelerin için, düşüncelerin için ve her şey için…
Teknolojimiz geliştikçe medeniyetimizin de geliştiği yanılsamasında bize kadın hakları ve sorunlarını tüm çıplaklığıyla yansıtan Neşe Doster’e selam olsun.
Funda Ergenekon
Kirpi Edebiyat ve Düşün Dergisi
Yazı İşleri Müdürü, Editör
Bir cevap yazın