Nevres
hanım ailemizin babaannelerinden biriydi, soğuk bir günde tek katlı
bahçeli göçmen evine gittiğimde beni sıcacık, yüksek ve parlak pirinç
başlıkları olan,nakışlı bol yastıklı bir karyolanın durduğu tek göz
odasına aldı, duvarda kocaman bir saat tiktaklarıyla,köşede döküm soba
kızarmış kapağıyla , büyükçe bir ekranı olan o zamanların meşhur markası
sony renkli televizyonuyla ! bir anda başka bir dünyaya adım atmıştım,,
rengârenk
işlemelerin neredeyse tüm duvarları kapladığı, arada bulgar ikon
izlerini taşıyan süslemelerin serpiştirildiği ve kendimi Alice gibi
hissettiğim bir oda,,,,,
hayatımda yediğim en lezzetli yemekleri yapmış,
doyurdu,sırtımı sıvazladı,
sandıktan çıkma hediyeler verdi , anılarla bezenmiş,,,,
kömürlerin kıpkırmızı koruyla uyuklamaya başladığımda bana halâ öyküler anlatıyordu;
yaklaşık
kırk yıldır oturduğu bu mahallede sabahları gevrek satan bir çocuk
varmış, sonrasında da okuluna gider, ertesi sabah ayazda yine sokaklara
çıkarmış ekmek parasına..
her sabah o çocuktan bir gevrek almış Nevres hanım,ama her sabah,,
her bayram gelip elini öpmüş babaannemizin,harçlığını mendilini şekerini almış o çocuk,,,
Yıllar yılları kovalamış, çocuk büyümüş , okumuş, iyi bir iş adamı olmuş,,
Bir bayram günü yanında kocaman bir renkli televizyonla kapısını çalmış Nevres hanımın,,
İşte dedi , bu televizyonu O hediye etti bana…”
Sevgili
Nevres babaanneyi yitireli çok zaman oldu ama ne zaman üşüsem hayalimde
o sıcacık odaya gider, ellerimi uzatırım sobaya…
/
Ruhsar Ünsal
Bir cevap yazın