hep
güne
güneşe hasret
ölen bizdik
ateşe
değerken elleriniz
yanan bizdik
sen
kızımın suskunluğunda
oğlumun sıkılmış dişlerinde
eşimin son gülüşünde
gözyaşlarına sarılı tabutumda
kapkara saltanatımda
bugün gördün beni
elinde kahve fincanı
seyreylerken
göçen bizdik
şimdi
her kuşun gagasından bin ah yükselir arşa
her çığlıkla sallanır yerküre
ruhlar dökülür
yürekler gömülür içine
kırık kırık
sen
tavaf et kendi değerlerine
yer arala bencilliğinin cennetinden
gelmişine geçmişine…
Bir cevap yazın