Kuşkusuz önce Turgut’u gördüm, Büyük Saat’in yanında Tevfik Fikret’le duruyorlardı, hiç şaşırmadım. Cemal, Edip, Melih, Tomris ve diğerleri katıldı onlara… Can Baba doğal olarak oradaydı, Aziz ağabeyle yeni küfürler, espriler arıyorlardı Gezi Parkı ile kafiyeli.
Birden Kemal Türkler’e takıldı gözüm. Kederli bakıyordu nedenini sormadım, biliyordum. Uğur geldi yanına, sonra Bahriye Üçok ve Behice Boran, Ruhi Baba, Turan Dursun ve diğerleri…
Haslet, Metin, Behçet… hepsi oradaydı. Ortadoğu ve Balkanlar’da ateşsiz bir gün geçmemişti ki.
Hulki’nin dediği gibi: ‘yangın kavmindeniz ne giysek alev’ di.
Oğuz Atay’la Tezer Özlü orada tanışmışlardı, direnişin ilk gününde.
İnanılmaz bir dostlukla sarılmışlardı, Sait’in Topal Martısı ve Sabahattin Ali’nin Madonnası’na. Nazım, Taranta Babu ile oradaydı. Hüzünlü bakışıyorlardı, Rosa Luxembug ve Emma Goldman’la… Madam Curie koşarak gelmişti o hiç çıkmadığı laboratuvarından.
Ah, yaşı küçük yüreği büyük Sophie Scoll ve kardeşleri… Hepsi oradaydı. Stefan Zweig yeniden doğmaya karar vermiş gibiydi. Kafka, Dostoyevski, yeni şiirleri ile Mayakovski, Puşkin ve Gorki, Stendal sadece Kırmızı giymeye karar vermiş oradaydı. Camus ‘dünyaya atılmış insan’a yeni bir gözle bakıyordu.
Van Gogh, Rembrant ve diğerleri… Barikatın resmini çiziyorlardı. Koca bir mermere dikiyordu Ethem’in ölümsüz yüzünü Camille Claudel…
Sokrates dedim, ne düşünüyor acaba; elini yüzyıllar ötesinden uzatıp, panzere direnen o çocukların başını okşadı. Bu kez susuyordu. Söylenecek en yeni ve doğru sözleri söylüyordu bu gençler, tam yeri ve zamanında…
Marks’a baktım, görürüm belki diye… Oradaydı kuşkusuz. Bir banka oturmuş yine yazıyordu durmadan. Sanırım ilk baskısı için hazırlanıyordu 2013 El Yazmaları’nın… Engels son notlarını tutuyordu yeni bir önsözün…
Hayat yenileniyordu Taksim’de bir daha, bir daha… İsmini bilemediğim, şimdi unuttuğum herkes oradaydı, bu dünyanın yüz akı bütün insanlar… Benim göremediklerimi siz ekleyin.
Che mi dersiniz, o hiç ayrılmadı ki oradan.
Yelda Karataş
Haziran, 2013
Bir cevap yazın