ANLATI 505
Tüketim -Abdullah ERDEMCİ
Sahip olmaya bayılıyoruz bir sürü şey alıyoruz kullanmayacağımız. Nasılsa bir gün lazım olur diye. Bir sürü kıyafet alıyoruz hangisini giyeceğimize karar veremeyeceğimiz. 2 tb Harddisk alıyoruz 1 tb nı bile dolduramayacağımız. Kitap alıyoruz bir sürü kapağını bile açmayacağımız. Sırf indirim var diye aldığımız sonra yerini bile unuttuğumuz bir çok şey alıyoruz hatta bazen kredi kartı […]
DİMAĞIMDA KELİMELER – PINAR AYDIN
Hep böyle olur. 34 yıldır böyle uyanırım ben. Önce ensemden kuyruk sokumuma doğru hafiften bir sızı iner, ardından dizlerime giren ağrıyla irkilir aniden uzatıveririm bacaklarımı. Tıpkı bir cenin gibi uyurum ben. Yatağımın çok küçük bir kısmını kullanırım. 10 Yıldır kullandığım yatağın yalnızca 1 metresinin yıpranmış, renginin sararmış ve hafiften yırtılmaya başlamış olduğunu, ancak […]
sahte kendilikler arasında gerçek ben’in izini sürmek-josef kılçıksız
Nesnelere hiçlik vurdurup geriye yansıyanın fotoğrafını çekiyoruz. Gerçekliğin hiç olmadığı, hiç kurulmamış olduğu noktadan dünyaya doğrulttuğumuz fotoğrafın kadrajı kusursuz bakışa olanak tanıyor. Hitlerin Yalta’dan sonra Stalingrad’a saldırısı, çadırında ağırlanıp seçim kampanyasını onun parasıyla kotardıktan sonra Sarkozy’nin Kaddafi’ye saldırması, ailece tatilini Bodrum’da geçirmesinden Şam Emevi cimisinde namaza uzanan süreçte aile dostu Esad’ın başına […]
I.Elizabeth Sanaz Seyed Esfehani -Çeviri: Turgut Say
Onu dün gece getirdiler… Bekleyip ne yapacağını görmek istiyordu. Eliyle kazıtılmış kafasını okşadı. Sonra bir de baktı o merdivenlerden yukarı çıkmış telefonun ekranına odaklanmış ve gelişi güzel tuşlara basıyordu…ondan birşeyler öğreneceğini umuyordu. Bir kez daha tekrarladı,” dün gece getirdiler ha?” dedi. Baktı onun bakışları telefon ekranından bayan C’nin ojeli ayak parmaklarına kaymış, peşinden […]
ç’iz’giler- toprak uçar
Dünyadaki en soğuk yer kutuplar değil, sevdiğin kişiden ayrı yattığın o yataktır. çünkü perdeleri de yaksan, dünyadaki tüm yorganları da örtsen üstüne, elektrikli battaniye de sersen altına, asla ısınamazsın. Dünyada ki en karanlık yerde mahzenler değildir mesela: ölüm kokusunun olduğu hastane odalarıdır, çünkü eskimiş bir sandalye üzerinde sevdiği kişinin öleceği günü beklemek zorunda olan insanların […]
mektup-günay aktürk
Köpecik uyuyor. O uyurken ne yapıp edip bir şeyler yazmalı bu gece. Belki bir mektup. Ona… Postalamasam da olur. Mühim olan yazılması. Ama yazı masasına oturmak gelmiyor içimden. Çünkü bunu yapınca ille de ille ciddi bir şeyler koyasım geliyor ortaya. Oysa belki de sırf karalayıp atmak yeterli olacaktır, ne belli? Bu yüzden bu […]
fotoğraf-mesut geçgel
Saat 08.00 gibi sabah şerifleri, usulsüz bir cep telefonundan haydut ihbarı almıştı. Biri yine ansızın öldürülmüştü. Hemen yataktan kalmak zorunda kaldım. Ev içinde acil bir toparlanma ve gözlerde yaş hakimdi. Annemi ilk defa bu kadar ağlarken görüyordum. Güne genellikle duşta sıcak su altında mayışarak başlıyorum. Bu o kadar bağımlılık haline geldi […]
bir adım kala – şaban şimşek
Athena’nın izniyle Prometheus’un ilk erkekleri niçin yarattığını bilmiyorum. Öte yandan ne araştırmaya, ne de uzun uzadıya düşünmeye, neredeyse hiç vaktim yok. Bir tür Grekli Azrail, üstüne üstlük kadınların can alıcısı olan Athena, her ne hikmetse, onlara yaşam verir. Sona bir adım kala her hastanın hayal etmekten bile erindiği bir biçimde bu insanlar hiç yaşlanmazlar […]
karanfil – merve telis
Yapmaya çalışırken yıkmış olduklarına bakıyordu sessizce… Derin bir nefes çekip devam etti ufku seyretmeye. Nerde hata yapmıştı, neden hep tüm yalnızlıklar günün sonunda yakasındaydı düşünmeden edemiyordu. Belki de kendi istiyordu böyle olmayı… Tek başına, uçurumun dibinde açan bir karanfil gibiydi. Kökleri sıkı sıkıya bağlıydı toprağa ama bir fırtınada zarar görebilecek kadar da hassastı parlak kırmızı […]
arı- sipan dündar
“İnsan sarsılmadıkça yaşamın, yaşamının, yaşayanın gerçekliğine haklılık payı vermez.” Otobüsün sunroof’una çarpıp duran bir arı vardı. Art arda çıkmayı deniyor ama beceremiyordu. Bu durum onu vazgeçirmeye yetmiyordu. Her deneyiş sonrası kanatlarından mı yoksa ağzından mı çıktığına emin olamadığım sesin voltajı artmaktaydı. Bu ses beni rahatsız ediyor, dikkatimi çekiyor ve bana saldırma ihtimali beni korkutuyordu. […]
samatya-ışın güner tuzcular
Zaman İçinde Bir Yerlerde İş çıkışı kalabalık caddede yemek yiyen, kafelerde oturan, sinemaya giden, avare avare sokak müzisyenlerini dinleyen insanların arasından ekseri sahaf dükkanlarının yer aldığı Aslıhan’a kadar hızla yürüdü. Bu dükkanlarda zaman geçirmeye, kitap, plak, resim, haritalarla tıkabasa dolu dağınık raflara göz gezdirmeyi, sahaflarla sohbet etmeye bayılırdı. Rasgele çevirdiği sayfalarda yaşanmışlıklara dair […]
sinemden kalemime- sinem albayır
Şuan kendimi yazmaya hazır hissettiğim an, işte şuan duygularımın taşıp, sürüklenip kağıdı bulduğu an. Her yaşadığım anı en uç noktada yaşamanın anlamını çözemiyorum. Kanıyorum ve yanılıyorum. Üstelik bunca yanılgıya rağmen üsteleyip devam ediyorum. Sizde öylesiniz görebiliyorum. Yanıldıkça ağzım bozuluyor inandıkça küçülüyorum, sonunda yok olacağımdan emin olsam, inanmaya hep devam ederdim. Yok olmayacağım, küçülmek elimde […]
nefes aldıkça – özcan kalbinur
‘Geldik’ dedi, eski bir apartmanın önünde durduğumuzda. Ferforje kapısının üzerinde ‘Huzur Apt.’ yazan adının aksine kasvetli bir binaydı burası. Bir yeri kasvetli diye hissetmeyi garipsedim. Hafifçe gülümsemiş de olabilirim bu yüzden. Aylar boyunca kanepede battaniyeye bürünmüş, hayattan kopuk, odasının perdesini bile en fazla yarı aralayan biri için bu his gerçekten şaşırtıcı değil midir? ‘Geldik’ […]
Son Yorumlar