ANLATI 505
Yenilgi Yıllarının Umut ve Direnç Süvarisi: Ömer Gürcan – Mehmet Özgür Ersan
İki bin beş yılının mayıs ayının yirmisinden askerden yeni gelmişim. Sarıkamış’ın soğuk ve duru gökyüzünü yeni bırakıp Ankara’da gürül gürül bir bahara inmişim Esenboğa Havaalanına. Henüz ayaklarım yere basmıyor. Sevdiğim insanı ailemi göreceğim heyecan hat safhada. Yalnız solun o genel hastalığını atamamışım bin dokuz yüz doksan dört yılının on sekiz nisanındaki gözaltından çıkışım gibi […]
OLSUN -Sevim Demiröz
Bazen öyle olur. Söyleyecek bir düzine cümlen varken nereden başlayacağını bilmediğin için susarsın. Sıra sana geldiği halde susarsın. Daha önce işe yaramadığı için susarsın. Çünkü bilirsin; her savaş kendini tekrar eder ve bir gün er ya da geç bütün aşklar biter. Çarpan bir kapının, kayıplara karışan bir adres olduğunu anlarsın. Mutfak camından bakarsın […]
ALİBEY & CUNDA ÜZERİNE- Fatih Altınbeyaz
Her tarafın çeşitli kokularla bezendiği bir gün, Ayvalık, Alibey/Cunda adasındaydım. Yalnızdım, keşke yanıma bir arkadaş alsaydım diye evzindim (hayıflandım) ilkin. Sonra bu nereden geldiği belli olmayan düşünceyi unuttum gitti. En yakınlarımın bile alaylı/imalı bakışları arasında, arada içime peyderpey gelen karamsarlığa düşerek de olsa, ‘yazmakta, roman yazarı olmakta’ karar kılmış biriydim ben. Bu yüzden, […]
PİYANGO -Serkan Karadağ
Ben önce binmiştim, o ardımdan gelmişti. Dışarıda sağanak halinde yağmur yağıyordu. Islanmasın diye ses etmedim. Taksici de razı olunca yola koyulduk. Gideceği yer benimkiyle aynı güzergâhtaymış, ne tesadüf! Acelesi varmış gibi kelimeleri ezerek konuştuğundan söylediklerini anlamakta zorlanıyordum. Zaten araya giren öksürük nöbetleri de sözlerinin sık sık kesilmesine neden oluyordu. Arada bir kafasını uzatıp taksi […]
NACİYE -AYŞEGÜL YAZMACI
Yıllarca kapı komşularımızdı Naciye Hanım Teyze ve Abdullah Amca. Doğduğumdan itibaren tüm çocukluğum boyunca evdekiler dışında, bir de en çok onların seslerini duymuşumdur. Naciye Hanım Teyze’nin gıcırdayan ve rutubetten çürümüş tahtalar üzerinde ağır ağır dolanan ayak seslerini ve Abdullah Amca’nın şarap ve çokça sigaradan ciğerleri sökülürcesine öksürüklerini hiç unutmam. Küçük ama […]
Duraksama- Dilara Temel
Karşıdan karşıya geçmek üzereydim. Bir an duraksadım. Bu öyle bir andı ki eğer gidersem ya sanki anılar beni terk edecek gibi ya da hepsi başıma uçuşacak . Hangisinden daha çok korktuğumu kestiremiyordum. Bazen gitmek de kalmak kadar zordu işte, benimse amacım sadece daha az korkutucu olanı seçmekti. Savaşmaktansa her şeye sil baştan başlamak, tüm bildiklerimi […]
MESUT DEĞİLDİK LAKİN BAHTİYARDIK – muammer gündüz
2001 yılı, lise de bir arkadaş vardı, Mesut. Çok konuşur, noktası yoktur, virgül babam virgül. Peş peşe cümleler, anlamsız, ifadesiz, imlâsız kelimeler derken habire konuşurdu. Anlatırken de, mimiklerini aşırı kullanır ve boyuna yerli yersiz virgüller arasında da garip garip gülerdi. Tanımasan t*şak geçiyor zannederdin o derece. Ama o peş peşe cümlelerin verdiği bir […]
Burası karanlık- hatice öztürk
İçerideyim. Burası karanlık. Yalnızım. Burası sessiz. Acı çekiyorum bedenim hissiz. Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum, burası uzakta. Duvarlara vuruyorum, burası arafta. Beni yok etmeye yeminli gibi her şey. Nefes alışıma düşman bu gece. Sevgime imkansız o adam. Odamı aydınlatamıyacak kadar hiç artık hayatımda. Son dalımdı o dal kırıldı. Küçük bir melteme hatta bir fırtınaya beni bıraktı. Uçsuz […]
MÜGE -Ali Akkoç
O zamanlar Gültepe’de oturuyorum. Gültepe, İstanbul’un en kötü semti olarak biliniyor. Semtte de hep kötü çocuklar var tek iyi çocuk görmedim ama semtte de hangi kötü çocuğa sorsanız beni hemen gösterir. Henüz yirmi altı yaşındayım kimine göre çocuğum kimine göre amca. Ben delikanlı demeyi tercih ediyorum o sıralar kendime. Hem delikanlıdan farkım da yok. […]
Sokak Lambası – Ezgi Seçkiner
Erkek ve kadın dar bir sokakta gölgelerini adımlayarak yürüyorlardı. Kadının gölgesi ince ve kısa, erkeğin gölgesi kalın ve uzundu. El ele tutuşmuşlardı ve parmaklarında tatlı bir dokunuş vardı. Sıcak yaz akşamının geç bir vaktinde etraf karanlıktı. Kadının sol kolu yaralıydı, dirseğinde henüz kanayan ince bir kesik vardı. Kaldırım taşlarına kırmızı damlalar bırakarak ilerliyorlardı. Köşede […]
RÜYANDA GÖR AMA İNANMA – erdem özçelik
”Olmaz Kaya.” diyordu. ”Olmaz anlıyor musun, olmaz. Senin gibi asalak, yetersiz, silik biriyle birlikte olmak istemiyorum. Seninle böylesi ilişki yaşamaktansa ölürüm daha iyi. Ne sanıyorsun sen kendini. Yüz verdim diye kendini bir şey mi sandın. Sen kim, ben kim. Böylesi düşüncelere niyet etmeden önce bir aynaya bak istersen. Nefret bile etmiyorum senden anlıyor musun. […]
MASA VE PÜRÜZ-Ayşen YILMAZ
Ortada bir masa ve sandalye. Beyazdı. Oturdu. Elini şöyle üzerinde gezdirdi. Pürüzlüydü. Eski olduğu her halinden belli diye düşündü. Niye gezdirdim ki elimi üzerinde. Ne aradım. Pürüz, hep bir pürüz var mı diye yoklarım her şeyi. Bir masa olur, bir elbise bir saç veya bir hayat. Hep elimi gezdiririm. Etrafına bakında, gelmek üzereydi. Onunla […]
Hicran -Hakan gülçay
Hicran o gece çok düşündü. Düşünden feragat etti de derdine taşındı. Duraksadı. Yüzünü yukarı, yağan yağmura kaldırdı. Bakındı etrafa, duası Hamd’a layık mıydı? Önce etrafı sıcaksadı. Hemen sonra alnı. Bilirdi Hicran, bu ateş denilenle hem ısınılır hem de yedi düvel cayır cayır yakılırdı. Fayda etmezdi karşıtı. Ne fayda etsindi? Su dahi donunca kırılırdı. Razı oldu […]
Son Yorumlar