ÖYKÜ 673
KARANLIKTA KAHKALAR -AHMET MUHAMMET ÇAKAR
Pencerenin kenarında bulunan çiçekler henüz solmuşa benzemiyordu. Toprağın kuruluğu ve dibinedökülen kurumuş yapraklar bunun göstergesiydi. Köşede bulunan masanın üzerindeki toz katmanıoradan bile seçilebiliyordu. Tavandan örümcek ağları uzanıyor, evin içinde hareket ettikçe uçuşantozlar kapalı perdenin arasından sızan günün son ışığında havada süzülürken görülebiliyordu. Evinkokusu hiç değişmemişti, yalnızca fazla rahatsız etmeyen ekşi bir rutubet kokusuyla ara ara […]
Yaşarken aşk mı değdi sana? – Berra Eser
Kütlesinin dünyanın yanında zerre kadar değeri olmayan bir insan nasıl değiştirebilir koca dünyayı diye kafa yormasıyla başlamıştı her şey. Dünyayı değiştiremez belki ama o küçücük insan kendisi gibi küçük birisinin dünyasını değiştirebilir ihtimaline varmıştı kendi kendine. Hemen hemen çoğu insana uğrayabilecek bir değişim ihtimali. Bardağı tutuşuna, suyu içişine, gözünü ilk açtığı an hangi duygulara sahip […]
KAÇIŞ – Oğuzhan Şahin
Güneş yeni doğarken perdeden gözünü yavaşça araladığında odanın içindekelimelere gelirsin. Karşında beyaz duvarın ortasına asılı ve ekranın üzerindeki saat onikiyi on geçerken sarı koltukların paralel dizilişi- bir tanesi yerinde ama diğeri yerinebir yatak ve pek çok ilaç var senin yattığın- ortalarında kalan masanın üstündeki 60yıllık dediğin ölüme meydan okurcasına fotoğrafa götürdü seni ve fotoğrafıngöremediğin yüzlerinin […]
AŞK-I DERUN-Sude YENİN
Geçenlerde bir söze rastladım, ‘’sensedim’’ diye. ‘’ Eski Türkçede, ‘’sana hasret kaldım, seniözledim, sensiz kaldım’’ anlamlarına gelirmiş. Hatta bazıları, ‘’susamak gibi’’ benzetmesinikullanmış bu söz için. Bu sözü gördüğüm an aklıma sen geldin sevdiğim. Bilmem bilir misin,böyle tek kelimeden oluşan, ama hiçbir kalıba sığmayan, aşkın en yalın hâlinin anlatıldığıkelimeleri? Susamaya benzetilmiş, çünkü aşkın ta kendisidir ihtiyaç. […]
Hüzün Mavisi – Hatice Dökmen
(6-7 Eylül anısına) “Her günbatımı güzeldir ama Bodrum’un günbatımı ayrı bir güzeldir,” derdi. İstanbul’un keşmekeşinden kaçıp kendini yeşille mavinin birleştiği Gümüşlük’teki yazlığına atalı yıllar olmuştu. Yakında yetmişli yaşları da mazide bırakacaktı ama beyaz tenindeki çocuksu gülüşleri, ışık saçan sıcacık bakışlarıyla yaşından çok daha genç görünüyordu. Tiryakisi olduğu sigarayla alkol bile yüzündeki çizgilerine çok değememiş, gözlerinin […]
Ekmek Kavgası – Gökhan Elma
Ah şu hayat telaşı! Ta 15’indeyken gelip bulmuştu Kemal’i. Bazen sitem etmiyor değildi babasına; ne vardı bırakıp gidecek? Çocukluk yıllarını anımsadı bir an. Yaşıtları sokaklarda koştururken, onun daima bir telaşı vardı; ekmek telaşı… Nasıl olmasındı ki? Babası ansızın gelen bir kalp kriziyle bütün yükü onun üzerine yükleyip çekip gitmişti… Her şeye rağmen dik durmalıydı Kemal. […]
Aşkın X’si – Kübra Erbayrakçı
Yüreğim alev topuna dönüşmüştü. Yanıyordum. İçim paramparça olmuş, hayatın anlamını kafamdan tartmaya başlarken, karşıma ummadığım anda o çıkıverdi. Gözlüklü, tabiri caizse kel, yumuşak sesli, sözüm ona hoş biriydi. Hayatımdan umudu kestiğim anda beni bulmuştu. Bir de gözlerinin rengi vardı ki, kalbimden bir şeylerin kopmasına neden olmuştu. Sesim o saniyede çıkmadı, ses tellerim bir süre çalışmadı. […]
Söylesene Barones – Nergiz Eren Pehlivan
Akşamüstü eve dönerken, akordu tutmayan tuşların arasına sıkışmış çocukluk hayalimin sesi çalındı kulağıma. Durdum, sesin geldiği yöne baktım. Estetikten yoksun kaba saba, gri, sözde kentsel dönüşmüş binaların arasında zarafetiyle dimdik duran Yeşil Bahar İlkokulunun pencerelerinden mahalleye yayılan sesi, Baronesin sesini duydum. Oturduğumuz apartmanın giriş katındaki piyano öğretmeni ve onun konservatuara giden kızı sayesinde hayatımıza girmiştin. […]
Cani Can – Erdem Kıralı
Ben Can. Yıllar öncesi kimliğimin ve her şeyin aniden sahte bir kimlikle değiştirildiğini hissetmiştim. O gün ben Kemal olmaya karar vermiştim. Esasında hep Kemal’dim. Can komşunun oğlunun ismiydi. Anne babası kıymıştılar ona. Bir ben görmüştüm. Nadide bir Çin vazosunu kırmıştı Can evde top oynarken. Çocuğu kovmuştular evden, teyzesi geri getirmişti. Çocuk topal değildi ama çok […]
Özlem Kurbanlık Koyun – Gökçe Çiçek Gönülaçar
Saatin alarmı acı acı çalıyor. Telefon çalar acı acı. Kapı zili de çalabilir öyle. Ama alarm? Alarm hiç acı acı çalar mı yahu? Yattığı yerden saate okkalı bir Osmanlı tokatı yapıştırıyor Özlem. Saat susuyor. Kalkmak istemiyor hiç canı. Sabah insanı değil ki o. Yumuşak battaniyenin kanatlarının altında biraz daha zaman istiyor sadece.On dönüm bostan yan […]
Kırmızı Fular – Selahattin Anatürk
Ilık yağmur damlalarının bedenimizden süzülerek kendine yol bulduğu bir akşamüstü, parmaklarımızın ucunda dans ede ede yürüyorduk. Nisan yağmurları aşk şarabı olmuş başımızı döndürüyordu. Denizyıldızlarını toplamak için eğiliyorduk arada bir. Bir de ayak parmaklarımızın arasına kaçan kum tanelerini silkelemek için. Yapıştıkça çıkmak bilmiyorlardı. Olsun, uğraşması bile güzeldi. Gözlerim onun gözlerinde kaybolup gidiyordu. Ufak bir kum tanesine […]
Defter – Lale Sanem Şekercioğlu
23 Mart 2013 Yine aynı hisler sardı içimi. Hani bazen bir anı canlanır ya zihninizde, hiç yoktan, öylesine, alakasız. Bende bu aralar hep aynı sahne canlanıyor sebepsiz. Sekiz, dokuz yaşlarında annemle birlikte ev gezmesine gittiğimiz bir yaz günü. Deniz kıyısında bir taş evin balkonunda, büyük büyük teyzeler çay içerken ben de bacaklarımı sallaya sallaya oturuyorum. […]
Kimseye Konulmayan Ad – Muratbay Nizanov – Çev: Janabaev Azizbek
Yılbaşının ilk günüydü. Dün gece yeni yılı karşılamak için geç yattığımız için sabah saat on bire kadar uyumuştuk. Üstümde duran telefonun sesiyle uyandım. Enstitüde okuyan bir arkadaşım olan Dosbergen arıyordu. Henüz selamlaşmadan “Çabuk eve gel”, – dedi. -Evet, ne oldu? -Haber var. -Dinliyorum seni, söyle bana. -Hayır, geldiğinde duyacaksın. Elimi yüzümü yarım yamalak yıkayıp hemen […]
Son Yorumlar