ÖYKÜ 673
Sessiz Çığlık – Erdem Özçelik
Kapıdan girdiğinde ansızın karşılaşmıştı tokat ve yumruklarla. Yüzüne gözüne, birbiri ardı sıra inmişti hepsi. Aldığı her darbe canını yakıyor, ciddi yaralara neden oluyordu. Çok geçmeden de kendini yerde buldu. Oldukça kötüydü. Feci halde dayak yemiş, bütün suratı kan revan içinde kalmıştı. Dudakları patlamış, şakağı açılmıştı. Burnunun da kırılmış olma ihtimali vardı. Son bir gayretle bulunduğu […]
Ne Güzel İnsansın Sen Beyazıt Bey – Yüksel Akkuzugil
Beyazıt Bey, Yiğit’in ilk işe başladığı zamanki devlet memurluğu sürecindeki ilk amiri, ilk Daire Başkanı’ydı. Mülkiye’nin “Züppe eşrafından” yani Diplomasi şubesinden mezundu. Sosyal, girişken, neşeli ve hoşsohbet birisiydi. Hayatı pek çoklarına göre fazla ciddiye alınacak bir şey olarak görmüyor, gelip geçecek bir zaman olarak bakıyordu. Elinden geldiğince en iyi şekilde geçirmeye çalışıyordu kendisine tanınan bu […]
Hayal mi Hayat Mı? – Meral Kurulay
Kederli bir oturuşu var kapının yanında. Sahibini bekleyen dalgın bir kız çocuğu gibi… Oturduğu yerde, gelinip, giyilmeyi bekler gibi. Bu eve yeni gelmiş, buranın bir parçası olmuş, yüzleri solmuş koltuklara, cilası uçmuş sandalyelere, yol yol akmış duvar kâğıtlarına, bir kulpu kırık fincana karışıp, kaybolmaktan korkuyor. Bana bakın sevgili dostlar, terlik deyip geçmeyin. Beni de küçümsemeyin. […]
Geç Kalmış Zaman – Dilek İşcen Akışık
Hastalık kokan duvarlar bembeyaz. Acıyla ses veren bir yatak. Sancıyla bedeni kasılan bir adam yüzünü buruşturuyor. Rengi sapsarı. “Sevda! Sevda! Nerdesin? Gel! Lütfen gel artık!” Adamın alnı rüzgârda terlemiş yaprak gibi. Başucunda karısı alnındaki teri şefkatle silip çaresizlikle elini tutuyor. Kocasının gözünden akan iki damla yaşın yüreğine süzüldüğünü hissediyor. Kim bu kadın? Tanıdık biri değil. […]
Sönmeyen Ateş – Kübra Erbayrakçı
Hasretine dayanmak mı? Onunla birlikte gitmişti canımın yarısı. Yarı ölü bir vaziyette yaşanması gerekenleri yaşayıp yanına gitmeye söz vermiştim. Başka türlüsünü düşünemiyordum zaten. Ondan geriye bir sürü fotoğraf, şarkı, en çok da hatıraları kalmıştı. Neydi şimdi bu? Ben ondan bir şeylerin kalmasını değil, onun kalmasını dilemişken bu muydu hayatın bana biçtiği rol? Aslında ondan sonrası […]
Masum Bir Yasak Aşk – şefik Arslan
Yine, öncekilerin tıpkısı bir gece… Her şey aynı… Ay, aynı yerde asılı ve dolunay… Tanıdık yıldızlar, aynı noktalara yerleşmiş. En ufak bir bulut kırıntısı bile yok yukarılarda. Denizin durumu için, sakin kelimesi hafif kalır. Karadeniz’e yakışmayacak kadar dingin ve kıpırtısız. Sanki dalgasız oluşu, coşmaması, köpürmemesi, rüzgâr esmediği için değil de sadece sıkıldığı için; tembelliğinden… Gökteki […]
Bir Rüya – Ayşen Beyza Lezgioğlu
Baban ölecek diyorum (içimden). Bu kadar gülme. Çünkü bir hafta önce mi neydi, rüyamda gördüm ben babanın öldüğünü. Bir ölünün ceketini tutuyordu sonra giyiyordu onu. Üstüne tam oturuyordu hatta kolları, omuzları… Terziye gerek bile yok diyordum ben de rüyada (içimden). Ama sen bilmiyorsun çünkü ben sana hiç söylemedim bu rüyayı gördüğümü. Üzülme diye, üzülürsün diye […]
Bekleyiş – Filiz Ertürk
Uzundu gece. Beklemek… aynı şeyi, kaçıncı defalığının usanmışlığı ve farklı uzay/zamanların katmanlarında duygu arsızlığına yenik! İlk defa ya da tek defa olsa kendiliğindenliğin üretebileceği bağlamın zenginliğinden yoksun ve tekrarların özensizliğinde hiçleşmiş beklenen. Beklemek artık umarsız, yenik, başka türlü ne yapılabileceğini bilmezliğe gönderilen paslar misali. İnsanlar gibi, mekanlar gibi, hissedişler de yaşlanabilir. Bir durumun kendi bağlamından […]
İlk Evlilik Yıl Dönümü ve Muazzam Bir Gece – Emre Uzun
Nefes alıp verebildiği her bir güne çeşitli anlamlar yükleyebilen, yeni bir günün sabahına gözlerini açabildiği için defalarca kez şükreden; her bir gününü sanki hayatının son günüymüşçesine doyasıya yaşamaya çalışan biri değilim. Hayatımın hiçbir döneminde böyle birisi olamadım. Olamayacağım da. Ama bugün…Başka bir gün bugün…Öylesine şahane…Öylesine kıymetli… Oya’yla evliliğimizin ilk yıl dönümü bugün. Her şey harikulade […]
Nerval Gibiler Zor Ölür – Cilasin Özgün
Onu deli gibi sevdim. İnsan birini neden sever? Aşka ihtiyaç duyacağımı çocukluğum dan beri bilirdim, bir ihtiyaçtır bu. Kurak toprakların suya özlemi ya da çiçeklere, lalelere özlemi gibi bir şey. Ben bencil biriyim. Ama sanılanın aksine, kuraklığım yalnızlığımdandır.! Senelerce yalnız, aykırı ve böyle şeylere muhtaç yaşadım. Daha da kötüsü kendimi böyle gördüm. Öyle mucizeler gördüm […]
İlk Görüşte – Emre Anılmış
Ankara’dan İstanbul’a geleli üç gün olmuştu. Lise arkadaşım Ferdi, beni karşılayarak evinde misafir ediyordu. İş görüşmesi için geldiğim bu şehirde biraz daha burada kalmamın benim açımdan daha iyi olacağı fikrine kapıldım. Bilen bilir; malumunuz Ankara’da deniz yok, herkes İstanbul’a gıpta ile bakar. İstanbul’un o meşhur boğazında bir tur atabilme hevesiyle memleketimden kopup buralara kadar geldim. […]
Kurucu Hasan – Hüseyin Kılıç
Eminönü’nden bindim vapura, elimde iki simit. Martılarla konuşa konuşa Üsküdar’a geçtim. Kendi kendime konuştuğumu söylesem deli dersiniz diye böyle dedim, aslında martılara simit ata ata ve kendi kendime konuşa konuşa bitirdim yolu. İndim vapurdan, önce biraz Salacağa doğru yürüdüm, yine martılar, araya karışan kargalar, balıkçılar, istanbulsuz İstanbullular… Sonra kırdım direksiyonu Fatih’in mahkemesine, oradan da ara […]
Teneşir – Berrin Yelkenbiçer
“Olacak şey değil, inanamıyorum” dedi kız. Odanın içinde ileri geri gidip geliyor. Adımları ufak ve sakindi önceleri. Konuştukça hem sesi yükseliyor hem de adımları büyüyüp sertleşiyor. Böyle konuşmaya devam ederse koşmaya da başlar bu. Allahtan oda müsait değil. “Dur bakalım, öyle hemen karşı çıkmayalım, önce bir dinleyelim” dedi oğlan. Koltukta oturuyor. Höpürdete höpürdete kahvesini içiyor. […]
Son Yorumlar