ÖYKÜ 673
İki Bir – Salim Altıntaş
Anlaşılan sevindirici bir haber almıştı Tayfun. Çok mutluydu çünkü. Acaba ağzım kulaklarıma varıyor mu, diye düşünüp yanaklarını çekiştirdi. Kaşını, gözünü oynattı. Yüzünü buruşturdu. Deyimin burunla bir ilgisi olmadığı halde burun deliklerini şişirdi. Kulaklarını aşağı yukarı hareket ettirdi. Yetmedi başka başka tuhaf hareketler yaptı. Baktı ne yaptıysa olmuyor. Ağzı kulaklarına varmak deyiminin hatalı olduğunu düşündü. Tayfun […]
Üç Yüz Otuz Üç – Berrin Yelkenbiçer
Nasıl sıcak. Klimalar da çalışmıyor. Sordum girişteki görevliye, uzun boylu, yakışıklı da bir oğlan. Bıyıkları salmış kara kara. Bir artiste benziyor ama kim çıkaramadım. Maalesef, arızalı hanımefendi, dedi. Kalın sesi kara bıyıklarına yakışıyor. Tavanda bir pervane var ama aksak ritimle dönüyor. Üç fır fır, bir duruyor, üç pır pır, bir duruyor. Sanki görünmeyen bir mehteran […]
Ben Senin Kaderinim – Gürhan Gürses
Sırtında heybesiyle, ayağında çarığı, başında serpuşuyla çok heybetli duruyordu münzevi. Kalbine bir kıymık batmış gibi sancıyordu, gözleri şaşılacak denli iri ve karaydı. Doğuştan hak eliyle gözlerine sürmek çekilmiş gibiydi. Bir hayal gibi duruyordu. Vardı ama yoktu gibi. Gözünün karalığı ömrünün karanlığına delalet ediyordu. Üstünün başının hırpaniliği onun aşk ehli olduğunun kanıtıydı. Bu dünyadan vazgeçmiş gibi […]
Karıncaların Ölülerini Sevme Biçimleri- Josef Hasek Kılçıksız
Anılarımın zeytin kraliçesi, kara gözlüm, sevgilim. Sevilenlerle temasın kesildiği bir kopuş mesafesinden yazıyorum sana. Uzağın varlığını inkâr eden bir geminin içindeyim. Benimkisi sürüklenerek bir limana ulaşma yanılsaması. Uzağın varlığını inkâr edenler kendi içlerindeki uzak tarafından kemirilir sadece. Denizin alnındaki yakamozları öperken şilepler, sen bana kıyıdan uzaklaşan geminin ardından değil de giden geminin içinden […]
Bozuk Saat – Gülşah Babayiğit
Kan revan içinde kalmıştı. Avuçlarında tuttuğu yüreği, dostun dilden hançeri ile ikiye bölünmüş. Sevgi ile kaydedilmiş her hatıra, ihanete karışıp, nefesi kesilene kadar acı olup akmıştı avuçlarından. Kalpten kalbe giden yolun üstündeki tüm köprüler yıkılmış. Enkazın altında kalan yine bir kadın olmuştu. Gece nöbeti ağırdır. Uyanık kalmayı başarabildiğin anların çoğunda, hayalle gerçek arasında bir çizgidesindir. […]
Halime – Hatice Dökmen
Sabah saatleri olmasına rağmen Kadıköy İskelesi’nde parmakla sayılacak kadar insan ya vardı, ya yoktu. Büfeciler, çingene çiçekçiler bile tek tük görünüyorlardı ortalıkta. Balon Kafe’yi geçip Moda Sahili’ne doğru yürüdüm. Kalın montum, yün bereme rağmen denizden gelen esintiyle üşüyordum ama aldırış etmedim. Akşam yaşadığım tek kişilik kutlamada alkol şişede durduğu gibi durmamış, fondip yaptığım her kadeh […]
Dalına Binen de Giden – Yasemin Evren
Bir öğretim yılı çalıştım ilk atamamın yapıldığı Afyon’un o dağ köyünde. Bana kalsa çok mutluydum. Ama, ev arkadaşım evlenip Adana’ya gidince ben yalnız kaldım. Ailem bu duruma bir çare düşünürken ben “inşallah bir çozüm bulamazlar da burada kalırım” diye dua ediyordum içimden. Köylüyle içli dışlı olmuştuk iki hanım öğretmen. Sanki ailelerinden biriymişiz gibi kol kanat […]
Mevlüde Hanım – Berrin Yelkenbiçer
Ben tanıdığımda artık Mevlüdanım teyzeliğe ve deliliğe varmıştı. Birbirine bitişik dört ahşap evi sağdan saydığında en baştakinde o, hemen yanındakinde biz oturuyorduk. Çocukluğumun dolu dizgin yılları. Dizlerimdeki ve dirseklerimdeki yaralar geçmeden yenileri açılıyor, öyle güzel. Kızlı erkekli çetelerimiz var. Tokyo’nun uzaklarda bir şehir değil de parmak arası terlik olduğu zamanlar. Biz o terliklerle soluksuz koşabiliyoruz. […]
Yaz Temziliği – Seda Arguz
Orada öylece oturmuştum masanın başında. Yanımda ki paşasakalı ağacının arılarıyla sohbet ediyordum. Bahçedeki küçücük toprak parçasında envai çeşit dünya kendi halindeyken, lavantalar serbest konuşmacılar, bahçenin sarı gülleri fazlasıyla manidardı. Arılar sistemin çilelerinden dem vururken ben de bir gözümle çimlerin üzerindeki kurumuş yaprakları izliyordum birazdan olacakların çok da farkında olmadan. Mevsimlerin döndüğü dönemde de değildik güneş […]
Koço Hüseyin – Reşat Çoşkun
Annesi, “Cansu, o içtiğin ne!” diye ünledi! Hışımla çocuğun kolundan tuttu. Çocuk yarım yamalak bir konuşmayla “Anne süt içtim. Bu süt çok acı.” dedi. Annesi, pis süt olduğu için acı, bundan sonra her bulduğunu bana sormadan yeme içme, tamam mı? Çocuk tamam, dedi. Annesi çocuğun elinden aldığı bardağı öfkeyle taşa çaldı. Etrafa saçılan çam kırıklarının […]
Fatma – Berrin Yelkenbiçer
Aslında hiç öyle bir niyetim yoktu, yıllarca yaşadığın evi terk edip gitmek kolay mı? Ama artık canıma tak etti, daha doğrusu kalbim çok kırıldı. Ev ahalisini seviyordum aslında. Pelinsu mesela, tatlı kızdır. Fakat doğum yaptıktan sonra çok değişti. Lohusa sendromu diye bir şey varmış, ben de ilk kez duyuyorum. İşte o sendrom denen şeye bir […]
Testi Kırıldı – Evrim Akdağ
Otelin önü kalabalık. Organizasyon için herkes işinin başına geçmiş de bir tek o geç kalmış sanki. Vakit kaybetmeden oturdu orgun başına. Gelin tarafından olduğunu söyleyen bir hanım teyze kadifeden nakışlı elbisesini çekiştire çekiştire tepesinde bitti. ‘Bak oğlum, bizim oralara uyasın ha’. Sim siyah gözleri vardı kadının, iki küçük çukurun içine yuvalanan bakışları zehirliydi. Birkaç […]
Dolunayın Sesi – Belgin Bıyıkoğlu
Hastanenin kapısının önünde taksiden indi, aceleyle koridoru geçip ilerledi. Lobideyim demişti.Hah orda işte! Dalmış gitmiş gene.Ne çok kahrımızı çekti, canım benim.Omuzları çökmüş resmen.Arkadan yaklaşıp sarıldı.Gülizar boş bulunup sıçradı yerinden, sonra şaşkın, yorgun baktı bir süre. -Geldin mi kuzum?Ben de öbür kapıdan gelirsin diye. Gözleri nemli, sevgi ve şefkatle sarıldı genç kadına. -Geldim annini. Geldim […]
Son Yorumlar