ÖYKÜ 673
CANAVAR – Furkan BAYRAK
“Yâr beni ansın bir koz ile o da çürük çıksın.” TDK sözlüğünde bu atasözü şu şekilde açıklanmıştır: Bir dostun verdiği armağan küçük ve değersiz olsa bile verilen kişinin hatırlandığını göstermesi bakımından çok değerlidir anlamında kullanılan söz. Bu atasözünde gerçekleşen “değer verildiğinden dolayı hatırlanmak” eylemi çoğu insanın hoşuna gider ve birçok insan için oldukça mühimdir. Fakat istisnai […]
FOTOĞRAF -S. Bahadır Sevim
Bu hafta sonu, arkadaşlarının kendisine sürpriz doğum günü kutlaması yapabilecekleri son hafta sonuydu ve arkadaşları bunu atlamazlardı. Selin de, yazın habercisi, hafif esintili ve güneşte sıcak, gölgede tüy ürperten bir Nisan ayının son günlerine denk gelmiş bu hafta sonunu bekliyordu. Suna, Selin’in yakın arkadaşlarından biri olarak doğum günü kutlamasını ayarlamıştı. Ortamı bir hafta öncesinden ayarlamış, […]
ZÜĞÜRT KRALLIĞI – İsmet Ergil
Söylenecek tüm güzel sözler tükense önceden söylenmiş olsalar bile yeminimi kendi bildiğim gibi edeceğim demişti Sefa ve boğazını temizleyip o hiç bilinmedik daha önce hiç kimsenin uzaktan yakından bir benzerine rastlamadığı deyişine gözlerinde parıltı, dudaklarında dağılgan ağır sarhoşlukla başladı: “Bu hayatta hakkıyla tamamlanabilecek buna değer olan tek bir eylem dahi yoktur. Bu yüzden yaptığınız […]
Hangimiz O..? – Dilek İşcen Akışık
Tıklım tıklım bir etajer. Üstünde yan yana dizilmiş sarı, kızıl, siyah peruklar. Onların önünde göz farları, kalemler, takma kirpikler. Yuvarlak, ayaklı bir masaüstü aynası, bir tarafı büyüteç, bakınca her şeyi söyleyen… Gençliğinin güz mevsimi henüz başlamış bir kadın çatlak duvara dayalı pirinç yataktan kalkıyor yavaşça. Bu cümbüş içinde ilacını bulmak zor. Gardırobun kapağından sarkan simli […]
Nalan – Ayşegül Gezgin
Kalın mavi perdenin aralığından süzülüp geldi sabah güneşi, Nalan esneyerek uyandı. Her sabah yaptığı gibi camı açıp gülümseyerek deniz kokusunu içine çekti. Geçen yıla kadar ilaç fabrikasındaki baş ağrısı yapan keskin laboratuar kokusuna katlanacak olmanın isteksizliği ile yataktan kalkar, nemli kapalı bir havada Berlin’de kalabalık metrolardan hayalet gibi işine sürüklenirdi. Bir senede ne çok şey […]
Charkes – Shirley Jackson & Çeviri: Zübeyde Demir
Oğlum Laurie ana okuluna başladığı gün, mama önlüklü kadife kumaş pantolon giymeyi bıraktı ve bir kemerle blucin giymeye başladı; okulun ilk günü hayatımın bir çağının tamamen sona erdiğinin farkına vararak kendinden yaşça daha büyük olan kapı komşumuzun kızıyla gidişini izledim, uzun bir pantolonla fiyakalı birine dönüşen hoş sesli, anaokullu küçük çocuğum yolun köşesinde durup bana […]
ODA – Nesrin Bulduk
Bir oda. Nasıl bir oda? Fark eder mi? Peki, dolu bir oda. Hem de öylesine dolu bir oda. Her an –hiç beklemediğiniz bir an- birisinin çıkıp uyumsuzluğu, göz kamaştırıcılığı –ama giderek kör ediciliği- ile sizi uyarabileceği, fakat henüz böyle bir uyarının gelmediği –ulaşamadığı- dolulukta bir oda. Belki de, iç içe geçmiş, iç içe geçmesi arzulanan […]
EFENDİ ÇOCUK – Berrin Yelkenbiçer
Tıkırtıyla gözlerini açtı, yok yahu, tıkırtı değil, bildiğin şangırtı. Saate baktı, hayır, şangırdayan o değil, zaten onun çalmasına daha var. Davulcu desen o da değil, göbeği davuluyla yarışan bıyıklı davulcu şangırdamıyor ki, bildiğin gümbürdüyor, hem de en çok onun penceresinin altında, biliyor bayram bahşişinin dolgun olacağını. Helali hoş olsun, otuz gece boyunca koskoca davulla […]
İstanbul Yalnızlığı – Ebubekir Emre Men
“Gittiğimiz yere zincirlerimizi de götürürüz kendimizle birlikte. Tam bir özgürlük değildir kavuştuğumuz; durup bakarız bırakıp gittiğimize; onunla dolu kalır düşlerimiz. Kendi kendisiyle ne savaşlar eder boşuna! Tutkuları içinde ne kemirici kaygılar ne korkular içinde kıvranır insan!” Lucretius Gecenin ürkütücü, arındırıcı, okşayıcı soluk nefesi İstanbul’u sokak, sokak dolaşıyor, bilinmedik insanlara, […]
Son Peygamber- Serdal Göçmen
… Önce beyaz parlak bir ışık göründü, ışık o kadar kuvvetliydi ki bir süre gözleri hiç bir şey görmedi. Işığın içinden upuzun bembeyaz elbise giymiş, upuzun bembeyaz, sakallarıyla, upuzun bembeyaz saçlarıyla, masmavi gözleriyle, nur yüzüyle, upuzun asasıyla aksakallı ihtiyar dede belirdi; Ey Âdemoğlu uyan! Uyan derin uykudan, gafletten, delaletten uyan, müjdeler olsun sen Allahın en […]
Pencere – Erdal Taşkın
Zemin kattaki küçük odanın tek ve büyük penceresiydi. Hayata bakan tarafında kendisiyle aynı büyüklükte bir güvenlik kafesine sahipti. Bu kafes, duvarın içinden çıkan enine dokuz, boyuna yedi kalın demir çubuğun eşit aralıklarla birbiriyle kesişmesinden oluşuyor, yaşamı seksen küçük kareye bölüyordu. Bu çok parçalı görüntü yine demir pervazla çerçevelenip bütünleniyordu. Pencerenin kanadı da pervazı gibi demirdendi […]
Gri Çığlık – Hatice Dökmen
Akşamın alacası Kadıköy’ün üstüne çökeli epey oldu. Rıhtım caddesi bu saatlerdeki telaşını giyinmiş, insan ve araç kaynıyor. Halime’nin yorgun ayakları da aynı telaş içinde. Bir daha adımını bile atmayacağı o evi arkada bırakalı çok olmadı. Herkes gibi o da yeşil yanmasını beklemeden caddeyi geçip durağa doğru yürüyor. Vapur düdükleri, korna seslerine karışıyor. Bir ambulans acı […]
Dolunay – Murat Gökhan Gökdemir
Hava kararmıştı. Ay o gece görünürde yoktu. Böyle zamanlarda odada ne kadar fazla mum yakılırsa yakılsın, etraf aydınlık olacağı yerde bir o kadar daha kararırdı. Aylardır masamda yosun tutmuş davetsiz bir çocuk kitabı vardı. Bu saçma kitabın nereden yolunu şaşırıp masama demirlediğinden en ufak bir fikrim yoktu. İçsel bir karara varmıştım aslında buna dair. […]
Son Yorumlar