ÖYKÜ 673
Güneşin sesi – Emrah Kirişci
Otoyol kenarlarında yükselen lambalar çevreyi aydınlatmaktaydı. Çift şeritli yolda tek tük araçlar seyrediyordu. Klasik otomobil sinyal verip plazanın önüne yanaştı. Şoför tarafından kırklı yaşların sonunda adam çıktı. Yaklaşan valeye anahtarı fırlattı. Koşar adım döner kapıya yönelmişti ki arkasında gürültü koptu. Korkuyla döndü. Otomobilin çöken tavanında kanlar içinde kadın uzanıyordu. Kadının yüzünde dehşetin izleri derinleşmişti. Geri […]
Üç Günlük Dünya Bir Köpeğin Gözünde – Beyza Doğan
Hava, gece karanlığını andıran gündüz sıcaklığındaydı. Hafif esen rüzgar sanki tüylerimi yalıyordu. Yorgun, bıkkın halim ile bir çınar ağacının altında yatıyordum. Düşler kurdum. O sırada insan olmadığım için mutluydum. Hayata bir insan olarak gelmeyip köpek olarak gelmem sanırım en büyük şansımdı. Çünkü bir insan ile bir hayvanı hayata olan davranışları konusunda yarıştırırsanız insanın sadece çıkarları […]
Sonra – Şükran Engin Atmaca
Bodrum’un sıcağının en dayanılmaz olduğu zamanlar. Güneş yakıp kavurma telaşında. Elvan avluda, havuzun kenarında. Bodrum’un deniz gözleri, salınırken karşıda; Oğlum, sıcakta durma, diyor. Bir gözü Elvan’da bir gözü kovayı döktüğü karoda. Su ayaklarına değince ürperiyor. Hayırdır, bu ne ürperme bu sıcakta, diye düşünüyor. Elvan’ a tekrar bakıyor, çoktan havuza girmiş, suyun üzerinde zayıf kollarını görüyor. […]
Yetmiş Üç – Berrin Yelkenbiçer
Annesi kapıdan başını uzatıp seslendi: -Teyzenler geldi, kalk da bir hoş geldin de, üzerine de çeki düzen ver. Asya, uzandığı yerden yavaşça doğruldu, elindeki kitabı yatağın üzerine bıraktı. Dolabın üzerindeki boy aynasına gözü takıldı, saçları dağınık, yüzü solgundu. Annesi kızardı şimdi, misafir yanına böyle mi çıkılır diye sonradan azarlardı, eşofmanlarını değiştirse iyi olacaktı. Bol bir […]
Türk İşi Felsefe -Murat Gökhan Gökdemir
Kimseyle konuşmuyordum. Arabamda öylece kabak çekirdeği çitleyip bira içiyordum. Günlerden pazartesi olduğunu sanıyordum. Oysaki günlerden çarşamba olduğunu bir ara merak edip cep telefonumdan öğrendiğimde buna hiç şaşırmamış, kendime yine acımak için bir neden bulmuş biri olarak, matah bir keşifte bulunmuş gibi neredeyse sevinecek olmuştum. Sonra da toparlayıp ‘’Sen ne yapıyorsun bilader’’ deyip kendimi kendimle kardeş […]
İYİ Kİ VARSIN ÖZGE – Beyza DOĞAN
Kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum. Gözümden yaşlar süzülürken hissettim işte o duyguyu. Kocaman bir yıldır, konserime verdiğim isimin onlarca kişi tarafından duyulmasından dolayı olan mutluluk duygusunu. Şimdi geniş, kocaman bir sahnede onlarca insan önünde başımı yasladığım kemanım ve o ayağımın hemen yanı başında içi kül dolu cam kavanoz ile duruyordum. Öylece mutlu ve huzurlu. Beyaz […]
Kral İle Sığırtmaç Armano – Hacer Taner Bulut
Bir varmış, bir yokmuş. Çok uzun zaman evvel köyün birinde saftirik bir sığırtmaç yaşarmış. Bu sığırtmacın adı Armano imiş. Armano, köylünün ineğini, danasını, sığırını ve koyununu otlatarak geçimini sağlarmış. Armano’nun evi köyün en yüksek tepesinde, derme çatma tahtadan, yoksul bir evmiş. O, köylünün verdiği üç beş kuruşla geçimini sağlarmış. Zaten giysi ve yemek dışında pek […]
Kışa Açık Kapı Bıraktı Bahar – Dilek İşcen Akışık
Öğren Kitabevinde çatık kaşlı, giysileri marka kokulu bir adam çok satan kitapları bilgiç bakışlarıyla tarıyordu. Yasemin Kokulu Elbise’yi adına yakışan zarafetle taşımak varken oncağızı yangından mal kaçırırcasına hızla raftan indirdi. Yan tarafta aynı yazarın İçimizdeki Düşman adlı kitabını inceleyen bir kadın… Adam yan gözle kadına bakarken o sayfaları kendinden geçmişçesine çeviriyordu. “Çok etkileyici! Okumanızı öneriyorum.” […]
Bir Yerlerdeki Bir Öğleden Sonrası – Murat Gökhan Gökdemir
Sevilay, portmantodaki renk ve biçim olarak diğerlerinden farklı olan; uçları sivri, topukları bir hayli ince, kırmızı renkteki ayakkabılarını işaret ederek, “Haydi şimdi bunları giy ve arkamdan yürü, sonra da ne söylemek için geldiysen gevelemeden ağzındaki baklayı çıkar ve geldiğin gibi de burayı terk et. Seni son kez dinliyor olmamın şartı bu” dedi. Faruk bir anlık […]
Gurbet Treni – Kerime Ural Cengiz
Oturduğu koltuktan heyecanla kalktı. Eskimiş gar duvarında asılı saate baktı. Gelmedi tren, kulübenin içinde oturan memura yaklaşıp yarım yamalak Almancasıyla, Sirkeci’den Münih’e gelecek treni sordu.Gözleri kâğıtlarda adam başını kaldırmadan bir saat sonra demişti. Of şimdi bu süreyi nasıl geçirecekti? Geriye dönüp kalktığı koltuğuna oturdu. Sirkeci’den Münih’e gelmek için iki gün üç gece yolculuk yapmıştı, Münih’e […]
Suçlu Kim? – Galip Önlü
Hâkim tokmağını masaya yapıştırdı: —Suçlu Suphi Saydam! Burada neden bulunduğumuzu biliyorsunuz. Suçunuz cinayet! Bir adamın ölümünden sorumlusunuz. Neler söyleyeceksiniz?Suphi kendini büzüştürdü. Başını sinir içerisinde bir o yana bir bu yana salladıktan sonra geriye çevirdi. Arkasında, düşündükleri düşünceleri rahatlıkla yüzlerinde gösteren çoğu insanı tanımıyordu bile. ‘’Ben suçsuzum’’ dedi. Hâkim, bıkkınlık içinde bir iki garip harekette bulundu. […]
Neriman – Dilşah Dinçer
Elindeki tahta kaşığı tenceredeki helvaya batırdı ve kalıp halini aldığını görüp, eğreti bir memnuniyetle geri çıkardı. Çıkarttığı helvaları tabaklara boşaltıyor, doldurduğu tabakları gelenlere dağıtıyor, kendisine acıyan gözlerle bakanlara gülümsüyordu. Bu işi saatlerdir yapıyor olsa da, bir ömür daha yapmak istiyordu. Samimiyetsiz gözyaşlarına katlanmak, koca evde yalnız kalmaktan iyiydi. Koca ev dediği neydi ki? Bir oda […]
Kurban – Zeynep Kasap
“Soyunu sopunu s…!” diye söylendi yatak odasına giderken. Kendini yorgun, komodinin yanına, yatağın kenarına bıraktı. Çekmeceden dede yadigarı bıçağı ve biley taşını çıkardı. Çocukluğundan beri en sevdiği şeydi. Dinlendirirdi. Dikkatlice dinlerdi dedesini“Bak evlat” derdi; “Önemli olan usulüne, geleneğe uygun kesmek kurbanı. Önce bıçağını iyice bileylicen. Körelmiş bıçakla salatalık bile kesemezsin. Üç bacağını da bağlayacaksın ve […]
Son Yorumlar