ÖYKÜ 673
ASİTLİ ÇARESİZLİK -MEHMET AYDIN MEYDANİOĞLU
Yok olmuşlukların buluştuğu noktadayım aşıklar için iyi bir yer dediler bizde girdik; mekan güzel de aşkı biliyorsunuz saniyesi saniyesi can yakıcı, fazla asitli öldürdüğünü bile bile içiyoruz ya, hatayı da biraz bizde buluyorum ama ne yapalım? Bağımlıyız paramızın yettiğinden daha fazla bağımlıyız, bozuklukların gıcırtısı susturamaz yürek denen piçi o susmadıkça ben daha çok susuyorum sana çok susuzum bir bardak dert daha versene. Ölüm doğuran kız, bir bardak daha söz […]
Tırnak İçinde Bir Acı – Özge Şentürk
Adam bütün acısını çayın demine bırakmıştı. Halbuki o güne dek çayı hep açık içerdi. Adam, acılarını esen rüzgara bıraktığını düşünürken aslında yudum yudum içine çekiyordu. Acısı tazeydi; çayı gibi ama birazdan rüzgarın etkisi ile çayı soğuyacaktı. Gözündeki yaşta soğuyacaktı ama ya acısı ? O nasıl soğuyacaktı. Annesini toprağın altına bırakmanın acısını ne soğutacaktı ? […]
BU GECE- tutmayanritim
Gece öyle durgun ki öyle soğuk ve sessiz Bu gecede bir sigara var içime çektiğim bir de sen varsın. Ama sen de yoksun yanımda. Şuramdasın. Öylece duruyorsun. Sokakta çıt çıkmıyor şimdi gece nasıl da örtüyor her şeyi Seni düşlüyorum senin beni düşlemediğini bilerek. Senin için hiçkimseden farkım olmadığını bilerek. Senin başkasını düşlediğini düşündüğüm an, bir […]
ÖLÜ SESİ -Bediha Taşer
Ellerimi bir birine dolaştırmıştım korkuyla karışık bir histen muzdarip, onları açmaya çalışırken parmaklarımda kurban olmuştu bu karmaşaya. Bu arada kitlenmiş olanları izliyordum. Son kelimeler düşünce dilinden, hüzünlü bir sessizlik kaplayınca etrafı, başınını hafif öne eğip parmaklarındaki anlamsız karışıklığı izlermişsin. Bu durum galiba garip bir dua şekliymiş ya da Allahım neden diye soran kelimeleri iletme çabası. […]
Yenilgi Yıllarının Umut ve Direnç Süvarisi: Ömer Gürcan – Mehmet Özgür Ersan
İki bin beş yılının mayıs ayının yirmisinden askerden yeni gelmişim. Sarıkamış’ın soğuk ve duru gökyüzünü yeni bırakıp Ankara’da gürül gürül bir bahara inmişim Esenboğa Havaalanına. Henüz ayaklarım yere basmıyor. Sevdiğim insanı ailemi göreceğim heyecan hat safhada. Yalnız solun o genel hastalığını atamamışım bin dokuz yüz doksan dört yılının on sekiz nisanındaki gözaltından çıkışım gibi […]
OLSUN -Sevim Demiröz
Bazen öyle olur. Söyleyecek bir düzine cümlen varken nereden başlayacağını bilmediğin için susarsın. Sıra sana geldiği halde susarsın. Daha önce işe yaramadığı için susarsın. Çünkü bilirsin; her savaş kendini tekrar eder ve bir gün er ya da geç bütün aşklar biter. Çarpan bir kapının, kayıplara karışan bir adres olduğunu anlarsın. Mutfak camından bakarsın […]
ALİBEY & CUNDA ÜZERİNE- Fatih Altınbeyaz
Her tarafın çeşitli kokularla bezendiği bir gün, Ayvalık, Alibey/Cunda adasındaydım. Yalnızdım, keşke yanıma bir arkadaş alsaydım diye evzindim (hayıflandım) ilkin. Sonra bu nereden geldiği belli olmayan düşünceyi unuttum gitti. En yakınlarımın bile alaylı/imalı bakışları arasında, arada içime peyderpey gelen karamsarlığa düşerek de olsa, ‘yazmakta, roman yazarı olmakta’ karar kılmış biriydim ben. Bu yüzden, […]
PİYANGO -Serkan Karadağ
Ben önce binmiştim, o ardımdan gelmişti. Dışarıda sağanak halinde yağmur yağıyordu. Islanmasın diye ses etmedim. Taksici de razı olunca yola koyulduk. Gideceği yer benimkiyle aynı güzergâhtaymış, ne tesadüf! Acelesi varmış gibi kelimeleri ezerek konuştuğundan söylediklerini anlamakta zorlanıyordum. Zaten araya giren öksürük nöbetleri de sözlerinin sık sık kesilmesine neden oluyordu. Arada bir kafasını uzatıp taksi […]
NACİYE -AYŞEGÜL YAZMACI
Yıllarca kapı komşularımızdı Naciye Hanım Teyze ve Abdullah Amca. Doğduğumdan itibaren tüm çocukluğum boyunca evdekiler dışında, bir de en çok onların seslerini duymuşumdur. Naciye Hanım Teyze’nin gıcırdayan ve rutubetten çürümüş tahtalar üzerinde ağır ağır dolanan ayak seslerini ve Abdullah Amca’nın şarap ve çokça sigaradan ciğerleri sökülürcesine öksürüklerini hiç unutmam. Küçük ama […]
Duraksama- Dilara Temel
Karşıdan karşıya geçmek üzereydim. Bir an duraksadım. Bu öyle bir andı ki eğer gidersem ya sanki anılar beni terk edecek gibi ya da hepsi başıma uçuşacak . Hangisinden daha çok korktuğumu kestiremiyordum. Bazen gitmek de kalmak kadar zordu işte, benimse amacım sadece daha az korkutucu olanı seçmekti. Savaşmaktansa her şeye sil baştan başlamak, tüm bildiklerimi […]
MESUT DEĞİLDİK LAKİN BAHTİYARDIK – muammer gündüz
2001 yılı, lise de bir arkadaş vardı, Mesut. Çok konuşur, noktası yoktur, virgül babam virgül. Peş peşe cümleler, anlamsız, ifadesiz, imlâsız kelimeler derken habire konuşurdu. Anlatırken de, mimiklerini aşırı kullanır ve boyuna yerli yersiz virgüller arasında da garip garip gülerdi. Tanımasan t*şak geçiyor zannederdin o derece. Ama o peş peşe cümlelerin verdiği bir […]
Burası karanlık- hatice öztürk
İçerideyim. Burası karanlık. Yalnızım. Burası sessiz. Acı çekiyorum bedenim hissiz. Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum, burası uzakta. Duvarlara vuruyorum, burası arafta. Beni yok etmeye yeminli gibi her şey. Nefes alışıma düşman bu gece. Sevgime imkansız o adam. Odamı aydınlatamıyacak kadar hiç artık hayatımda. Son dalımdı o dal kırıldı. Küçük bir melteme hatta bir fırtınaya beni bıraktı. Uçsuz […]
MÜGE -Ali Akkoç
O zamanlar Gültepe’de oturuyorum. Gültepe, İstanbul’un en kötü semti olarak biliniyor. Semtte de hep kötü çocuklar var tek iyi çocuk görmedim ama semtte de hangi kötü çocuğa sorsanız beni hemen gösterir. Henüz yirmi altı yaşındayım kimine göre çocuğum kimine göre amca. Ben delikanlı demeyi tercih ediyorum o sıralar kendime. Hem delikanlıdan farkım da yok. […]
Son Yorumlar