ÖYKÜ 673
AYAKKABININ TEKİ – ŞEHNAZ İŞERİ
“Halil pabucu yarım çık dışarıya oynayalım” diye sesleniyorum şubattan beri ablanın babasınaama beni bir türlü duymuyor. Ablanın babasının ön verandalarından Koca Köpek tarafından kaçırılıpbir süre gönül eğlendirdikten sonra yukarıya çıkan yolun siteye pek de uzak olmayan sağ tarafınabırakıverdiği siyah renkli sağ ayakkabısının tekiyim.Deriden imal edilmişim, altım lastik 42 numarayım. Ablanın babasıyla uzun yıllardır birlikteolduğumuzdan birbirimize […]
TÜM MESELE İKİ TEKERDE – GAMZE ERHAN
Telefonu az önce kapattım. Aslında hiç açmak istememiştim. Annemin ağlamaklınotalarına ara verip gelmiştim tatile. Rüzgârın az ötedeki çay ocağından getirdiği Karadeniztınıları kadar yakın yedi yüz km ötedeki evimizin salonu. Şimdi koltuğunda oturmuş, yer yersararmış dantel örtünün kapladığı sehpa üzerinde kahvesi, dizinde eskilerden kalma, kapağıçevrilmekten eprimiş fotoğraf albümü. Geçmişte ne de çok hata yapılmış öyle. Nehaksızlıklara […]
KIRMIZI İPLER – MELEK ZEHRA BALCI
Can yangını ortalık yeri. Hiç kimsenin bir yere gittiği yok, göz gözü görmüyor. Görememekçözemiyor çıkmazları. Katlanılıyor sadece. İnceden bir sızı tüm bedenimi sarsa sarsa tekrar vetekrar canımı yakıyor. Her yer yara ama kan yok, öyle soğumuş bir bedenden bu yangın.Toprak bir çukura düşsem; ölü zannedilir evvel Allah. Yanlış anlaşılmazlıkların aymalarısonradan fayda veremedi. Ne bana ne […]
BİZ ÖNCE İNSANIZ! – MEHTAP ÖZÇİMEN
Evli olabilirim, hiç evlenmemiş olabilirim, evlenip boşanmış olabilirim. Bir anne olabilirim ya da olmamayı tercih edebilirim.Mini etek giyebilirim ya da türban takabilirim. Gece dışarı, sabah koşuya, tek başıma tatile çıkabilirim, günlerce evimden adım atmayabilirim. Çalışabilirim ya da ev kadını olabilirim.Denize bikini ya da tesettürlü mayo ile girebilirim. Herhangi bir dine mensup olabilir ya da hiç […]
GARGAMEL -BURCU ÖZKAN
Bir günü diğerinden farklı kılan yaşam enerjisi ve hayatın dokunulmayı bekleyenbütün renklerini sunmaktaki cömertliğiyle, çalıştığı yere bahar kokusunu getiren biriydi o. Hersabah ofis onun kahkaha sesleriyle şenlenir ve işten yakınmaya kısa süreliğine ara verenarkadaşları gülümserdi. Ne zaman sessizlik olsa, onun işe gelmediğini ya da canının bir şeyesıkıldığını düşünürlerdi. İncecik bilekleri, fincandan yükselen kahve buğusunu andıranbakışları […]
DEPREM HABERCİSİ -ŞEHNAZ İŞERİ
Yaşlı adam bana dokunup kızına “Ne güzel ses çıkarıyor değil mi?” dediğinde öyle sevinmiştimki sesimi fark ettiler diye. Artık bağıra bağıra şarkı söyleyebilecektim onların yanında. Beni duyarlardiye mırıl mırıl söylemekten kurtulmuştum. Üstelik de onlar gece yukarıda uyudukları halde. Ama“Kaldırmayalım bunu. Deprem olduğunu haber verir” diye devam ettiğinde hevesim kursağımda kaldı.Zaten bu eve geldiğimden beri-otuz küsur […]
GÖNÜL DAĞI – ŞEB’İ NEM
Masallar anlatılır hani… Bir yol vardır yürünen, varılacak bir yer… Yorulana “ha gayret şu dağın ardında” denir… Yollar, dağlar, adımlar aşılır arşınlanır, bir türlü hangi dağın ardında yatar arzuhalimiz; Varılamaz, gidilemez bir yol olur çıkıverir… Bu yol öyle bir yol ki; ne geri dönülebilir, ne durulabilir… Elbet gözlerinin önünde serilmiş dağlardan biridir umuduyla yürünür… Herşeyin […]
OKLOFOBİ -ŞEHNAZ İŞERİ
Biz çalışmadığımızda mermer bankonun sol köşesinin altındaki ahşap çekmecede orta boy birbuzdolabı poşetinde oturan 2’si tahta diğerleri plastikten yapılma 39 adet çamaşır mandalıyız. Kadınçamaşırların türlerine göre bizi sınıflandırmıştır. İki yeşil mandalı, lila mandalı, kırmızı mandalı ve beni-rengim limon sarısıdır-iç çamaşırlarını ve yatak kıyafetlerini mandallamakta kullanırken(bir yeşilkardeşimizi yakınlarda kaybettik, diğeri de pek sağlam görünmüyor)geçen sene alınan […]
AİDİYET – UĞUR BAYRAM
Son zamanlarda bazı yerlerde gözüme ilişip okuduğum “aidiyet” sözü üzerine düşüncelerimi kısacayazmak istedim.Anlam olarak Türk Dil Kurumundaki tarifi, sözcük üzerine yazılan söylenen sözler, sokaktaki insanınaidiyetten anladığı, hepsi üst üste birikince ortaya çok ciddi bir tartışma konusu çıkıyormuş gibiydi.Bu da kafamı karıştırmaya yetti. Sizler ne düşünürsünüz bilemem.İnsanın, yaşamsal olguları etrafındaki bireylerle (anne, baba, eş, çocuklar, arkadaşlar […]
SAHİ, RUHUN İZLERİNİ KİM SİLEBİLİR? – NAHİDE SINIR
Her şeyin bir anlamı var. Bana diyorsun ki ‘bu dünya anlamsız ve ben burada olmayı kendim seçmedim’. Bu sözcüklerde burası ile orası arasında asılı duran bir hayatın izleri var. Yokluk ve varlık arasında yürüyen bir ip cambazının hüneri var. Sevdim diyorsun. Sevdiğin zaman gelmeyecek adamları sevdin. Sesini duysa da çağrına icabet edemeyecek adamları. Onları sevmekle […]
ÖLÜM SEREMONİSİ – FATOŞ BAT
Taze bir bahar gününün ilk ışıklarında ölümün, soğuk ve ürkütücü nefesini unutarak uyandı, Kayopça.Zaman, özgürlük şarkılarını söyleyen penceresindeki kuştu artık. Bir süredir bu hisle uyanmayıarzuluyordu. Sakin, gürültüsüz, bütün gereksiz telaşların, hırçın bir ırmaktan akıp gidercesine müşfikbir istekti bu. Ve o gün gelip çatmıştı işte! Artık hayatın tadına varacak, geri kalan ömrünü huzuriçinde geçirecekti. Hayat onun […]
ANILARLA YÜZLEŞMEK – AYSUN ULUTÜRK
Nisan’ın babaannesi aralarından ayrılalı on dört ay, yirmi üç gün geçmişti. Geçen onca günerağmen ardında bıraktığı eve henüz gidememişti. Kim bilir, belki de Nisan çocukluk anılarıyla,babaannesinin yokluğuyla yüzleşmek istemiyordu. Erteledikçe erteliyordu bu yüzleşmeyi. Birgün aniden kahvaltı sofrasından bir hışımla ayağa kalktı.‘Baba ben gidiyorum.’‘Nereye?’ dedi babası şaşkın gözlerle.‘Babaannemin evine. Görmeye hazırım orayı.’ Ama sesi titreyerek çıkıyordu. […]
GEVEZE – GURUR ÇAĞATAY İPEK
Kışa hazırlanıyorduk. Bulanık arzuların dinginleştiği, kurak ülkülerin balçıklaşmıştoprağına serin, beyaz bir örtünün serileceği o kasvetli mevsime… Rüzgârı suçlamak haksızlıkolur, ama yine de sığınacak bir köşe arıyor insan ve ben de çayhaneye sığınıyordum, bundanne çıkar?Çayhanenin çalışanıyla gide gele ahbap olduk haliyle. Mesleğimi sorguladığında ‘yazarlıköğrencisi’ yalanını kıvırıverdim hemen. Saf bir yalan değildi tabii ki, görünürde epey birzamandır […]
Son Yorumlar