ÖYKÜ 673
Haberin Var mı? – Sevim Demiröz
yağmur yağıyor. toprağın karnı tok, ağaçlar sudan tiksinmiş. adam elindeki çuvalı çekiştirerek çöp kutusunun yanına yaklaşıyor. yağmura inat, aldırmadan çöpü karıştırırken, delik-deşik ayakkabısının içinden, altından, üstünden sular geçiyor. tanrı’ya darılıyorum. gri asfaltta arabalar kırmızı ışığın gazabıyla sıralanmış beklerken kağıt mendil satan bir çocuk çıkıyor ortaya. elinde mendilden çok kesik izleri, çiçek gibi açmış nasır benekleri. […]
Yağmurdan Önce Sağanak Hüzünler -TURGAY CAN
Şairin hüzün dediğini ben yağmur diye sürüyorum yüzüme. Burada bir telaş var burada, kırık masalara izler kazınmış bazıları şiire benzer bazıları dikdörtgen. çay mesela cep yakmıyor burada ama çay içiyoruz ya plastik bardaklarda vay bizim halimize sevgilim ama olsun hararetimiz aşka dair. Birbirimize yüzyıllar ısmarlıyoruz benimkisi senin elman gibi, kırmızı ve kanlı. bak, yağmur demişti […]
BOMBA – kasım mor
Güneş henüz doğmuş, sokaklar ufak ufak nefes almaya, canlanmaya, yaşam belirtileri göstermeye başlamıştı. Çalar saat’in çığlık çığlığa bağırması ile uyuşuk ve kör bir el tarafından susturulması bir oldu. Fikret, yorgan döşek bileşkesinin terekküp ettiği sıcağa kanıp, üşengeç bir tavırla yorganı biraz daha başına çekti. Bir iki kıpırdanıp keyfini çıkarabileceği en uygun pozisyonu alma gayretinde iken, […]
HALİL VE ALACALI – Mithat Önal
Tahta kapı büyük bir gürültüyle kapandı. Kenarları yırtılmış kara lastik ayakkabılarını sürükleyerek ilerledi taş avluya. Üç sene önce İbişlerin Kazım’la bir haftada güç bela kurdukları çardağın altından geçerken başını yukarı kaldırdı Halil. Alacalıyla göz göze geldi. Gülümsedi. Kanatlarını çırparak havalandı. Sahibini üç takla ile selamladı. Sonra da İbişlerin evine bakan ceviz ağacının sarkan dalına kondu. […]
ÖZGÜRLÜĞÜN KUŞLARI – Hediye Polat
Taş beton duvarlar örülmüş üstümüze. Penceresi küçücük, hem de ince aralıklı demirlerle örtülü. Apaydınlık günde bile karanlık içerisi. Oysa bahar gelmiştir, aç kapıları Kadim. Yaylalar yeşildir. Iğıl dereler yarpuz yaprakları ile çevrili… Dağlar ise sisler içindedir, mor mor tütmektedir. Pencereden bir avuç gün ışığı sızdıkça canımızdan can gitmektedir. Aç kapıları Kadim, aç kapıları. Kadim uykusundan […]
EKSİK FOTOĞRAF -Mecit Selçuk
Kaç gün oldu geleli bu ülkeye, bu şehre bilmiyordu, saymadığından olsa gerek aklında tutamıyor bir türlü. Her zaman olduğu gibi yine okuldan çıkıp yol aldı eve doğru, seyrek adımlar ata ata. Kaldığı binaya yorgunca vardı. Biteviye bir halde tırabzana tutuna tutuna çıkarken apartmanın merdivenlerini, iç sesini duydu birden: ’’kalbinin fotoğrafını çekebilir misin?’’. Durdu aniden kadın, […]
Bekleyiş – Fatma ŞAHİN
Her gün yaşamın boyunduruğu altında çılgınca devinimlerde bulunan ve sağa sola neşe saçan insanlar görüyordu. Ve korkuyordu yaşamın onu da ele geçirmesi ihtimalinden. Mesela birden gelişigüzel bir kahka tutsa ya da yolda yürürken kapılıverse yolun akışına, hemen gider ve en yakınındaki banka otururdu. Böylece yeniden durgun bir ev güvenliği sarardı içini. Tehlikeli olmayan tek kapılış, […]
Senin Hayatın Benim Hayatıma Dokunuyor – Nimet Erenler Gülkökü
Bazen söyleyecek çok şey varken susmak ister insan! Bazen susmanın fayda sağlamayacağını düşünür ve taşar ya insan, işte öyle bir an.. Her an her yerde etrafımızı çepeçevre saran bir bilinç düzeyinin içinde yaşıyoruz. Dışarıdan gelen uyaranlar ise bizi allak bullak etmeye yetebiliyor. 14 Şubat “Sevgililer Günü”ne dair yapılan bir haber ve içeriğindeki mesaj öyle yenilir […]
Gülüşü Güzel Adamlar – Cennet Güvenç
Bir zamanlar bu ülkede gülüşü güzel adamlar vardı. Hatırlar mısınız diyeceğim ama eminim ki sizde benim gibi hiç unutmamış, filmlerini yüz kere bin kere izleseniz de yine televizyonu zaplarken gördüğünüz an da hemen o filmi izlemeye devam ediyorsunuzdur. Bütün repliklerini, bütün sahnelerini, kahkahalarını, gözyaşlarını her zerresini ezbere bildiğimiz o unutulmaz Yeşilçam filmleri. Adını bile duyunca […]
Kadın Nidasında Gizem – Gürsel Özkır
Yaradılış gereği yaratmak; üretmek, fayda vermek ve gelir sağlamak adına kadının sesine uzanmak yetmez, oraya varmak gerek. Bir üslubun tutulan naralarla biçimsiz kalışın nedeni, o sesten ırak kalışlar olsa gerek. Öyle ya; insanı düşüren, tek taraflı(kanatlı) uçmak oluyor. Nasıl ki; bilgeliğin bir kanadı bilim ve bir diğeri ise sanat oluyor ise, aynen, insanın da sanat […]
KIŞIN KAPINA GELEN MASALCI – Saniye Kısakürek
Yazmasaydım iyi mi olacaktım? Bilmiyorum! Niye başladığımı da bilmiyorum bu yazıya. Belki güzel haberlerle başlamalıydım yazıma.. Mesela dünyada ağaç sayısı arttı, diyerek başlasam olur muydu!? Yazmasaydım iyi olurdum, evet. Dünyadan elimi eteğimi çekerdim. Ağaçların, bağların, bahçelerin yıkıntılarında gezinirdim en azından. Ormanlarca acı dolmazdı kalemimin ucuna. *** En iyisi düş mü gerçek mi olduğunu anlamadığımız sözlerle […]
Agâh ve Revan – Cem ARDIÇ
Bu fıstık çamı ormanında kuşluk vakti bittiğinde ıssızlık daha belirgin olur. Ağaçlar konuşmaya ya da susmaya başlar, ardından da zifiri karanlıktaki milyonlarca yıldızın sessiz senfonisi teslim alır geceyi. Ormanın yükseklerindeki köhne evime taşındığım ilk gün, yaşadığım zorunlu göçün ilacının geceler olacağını anlamıştım. Yaşlandıkları için evi bana satan çift buranın akşamlarını seversin demişti; öyle de oldu. […]
“Gölge” – Turgut Say
“Gölge, kişinin yaşam boyu hesaplaşmak zorunda kaldığı öbür yüzüdür!”-Carl Gustav Jung (1875-1961) Tam olarak onu ne zaman kaybettiğini bilmiyordu. Bilemezdi! Tek hatırlıdığı şey onun yokluğunu fark ettiği gündü; güneş parlıyordu ve gökyüzü masmavi ve yakındı. Hiç onu böyle hatırlamıyordu. Kasabanın meydanında dikilmiş çocukların neşe dolu bağırışmalarını dinliyordu. Çocuklar kaygısızca koşuşup oynuyorlardı. Birden yaşlı bir adam […]
Son Yorumlar