ÖYKÜ 673
İHANETİN RÜYASI – ESİN ERGİN
Yüzüme dokunuyorum, bir iz bulabilmek için. Tıpkı cılk çamur olmuş asfalta ayak izi bırakmaya çalışırcasına, hem buluyorum tüm izleri hem kaybediyorum hemen tüm geçişleri. Ne aklım ne elim ne bedenim inanıyor tüm bu yaşadıklarıma. Kollarıma bakıyorum, unuttuklarım orada mı diye. Kollarım ağır bu bedene. Dün gece yaşadığım kayıp anıların ardından, temiz havaya vurmaya karar veriyorum […]
HİÇBİR ŞEYSİZLİK – CANSU ŞENGÜN
Susmak istiyorum ki bazen bir sahne, bir replik tercüme etsin içimdekilere. Susmak istiyorum ki bazen bir an bin kez yaralayıp törpülesin kalbimi. Susmak istiyorum ki ne dediklerini anlamadığım bir dolu insan kalabalığını alkışa tutayım. Susmak istiyorum ki tepki veremediğim durumlara içerden müdahale edeyim. Susmak istiyorum ki bazen bu sessizlik ne anlama geliyor diye içime haykırmalıyım. […]
FAL – ASUMAN Z. GÜNAYDIN
Adamın adı girdi evvel gönlüme; SADIK. Benim olsun istedim ismi Sadık olan bir adam. Cisimsizdi benim Sadık’ım o zamanlar, sessiz, kokusuz, bir bende canlı. Çok sonra gördüm ben Sadık’ı Müjgân’ın yanında. O vakitler Hereke’de çalışırmış, ayda bir iki gelirmiş eve, girdi mi de pek çıkmazmış sokağa. Kurak Müjgan’ı gebe bırakacak ya, herhalde ondan. Yahu tarlada […]
BİR GÖKKUŞAĞININ HİKÂYESİ – MUSA YILDIRIM
Yağmur tanelerinin yeryüzüne düştüğü anları unutmayın. Yağmurdan sonra çıkacak olan gökkuşağının bir çığlığıdır çünkü. İnsanı mutlu eden her başlangıç unutulmazdır. Her anımızı dile getirirken, başlangıçları anar ve hayıflanırız; eğer kaybettiysek. Çok kaybedenleri düşünün. Her başlangıcın heyecanını, yaşayacakları o güzel ihtimalleri de katın. Bir macera yolunun her adımını düşünerek atmadıysak, yaşadığımız anların muhasebesini de yapmayacağız. Yaşadığımız […]
KEÇİLER BERBER İKEN, DEVELER TELLAL İKEN, MANDALAR HAMAL İKEN – MURAT SERDAR ARSLANTÜRK
Gülizar kasıklarında ateşli bir acıyla uyanır uyanmaz yüzündeki kurumuş tükürük kokusunun bulantısıyla helâya koştu. Öğürdü, aksırdı, genzinden ve burnundan acı sular geldi fakat kusamadı. Soluk soluğa doğrulup elini yüzünü yıkarken, lavabonun deliğinden haleler halinde yükselen bir ejderha, kızın çilli burnuna ve kıpkırmızı kesilmiş suratına bakarak alevlerini savurdu. Karşısında apansız peydah olan ve bir görünüp bir […]
SAZ SEMAİSİ – OĞUZHAN BOZKURT
Câvid Bey gün boyu düşündüklerini yazıya geçirmek üzere odasına girdi, cevizden oyma masasına oturdu. Kâğıtları önüne düzgünce koydu. Onca düşünce arasından özenle seçtiği ilk cümlesini yazacakken kalemin mürekkebi olmadığını fark etti. Odasında bir iki aradıysa da bulamadı. Büsbütün canı sıkılmıştı. Koskoca odada yazı yazacak bir şeyler elbet bulurdu; ancak siniri onu bu azimden mahrum bırakmıştı. […]
YÜK – TUBA KIR
Gül yatağa girdiğinde bütün gece uyuyamayacağını gayet iyi biliyordu. Kocasının başını yastığa koyar koymaz huzurunu kaçıran horultularına kulak tıkayıp, sadece düşündü. Sonrasını hayal etti. Kafasında, ilk karşılaştıklarında kuracağı cümleleri tasarladı. Her seferinde beğenmeyip değiştirdi. Lafları evirdi çevirdi, endişe, heyecan ve merak içinde bir o yana, bir bu yana dönerek, sabahı sabah etti. Bir gün önceden […]
OLMAYAN PARMAKLAR – ZEYNEP UÇAR
Bir sabah uyandığımda parmaklarım yerinde yoktu. Beş yaşındaydım. Parmaklarımın elime bağlı olduğu eklemden mavi mürekkep rengi bir sıvı akıyordu. Çok korkmuştum elimi yüzümü yıkarken beyaz lavaboya akan mavi mürekkebi gördüğümde. Çığlık atarak evin içinde koşmaya başladım. Başım dönüyor, duvarlar dönüyor, duvarlardaki tablolar çerçeveler, yapraklarının çoğunu kaybetmiş takvim, Atatürk portresi, hemen yanındaki anneannemim portresi, hepsi dönüyordu. […]
BALIK BIÇAĞI – BÜŞRA PALTAOĞLU
Kendimi bembeyaz ve yüksek tavanlı, denizi gören kısımları boydan boya camla kaplı ve tıklım tıklım dolu bu yerde bulduğumda şaşırıyorum. Buraya nasıl geldiğimi, kim tarafından davet edildiğimi hatırlamazken boş sandalyesi olan bir masa görüyorum. 6 kişinin oturduğu masanın en baş köşesindeki gri kadife koltuk, buradaki tek boş yer. Oraya doğru gidiyor ve izin alırcasına dikiliyorum. […]
FLAMENKO GECESİ – DİDEM SAYAT
Bir ağıttı, içinde acı, zulüm ve ölümü barındıran. Bir matadorun hikâyesiydi belki de. Genç erkek dansçının kıvrak hareketleri bana bunu çağrıştırıyordu. Sıkı pantolonu, bedenine neredeyse yapışmış gömleği ve daracık ceketiyle baştan aşağıya siyaha bürünmüştü. Koyu kumral saçlarını geriye taramış, yüzünün her ayrıntısı tamamen ortaya çıkmıştı. Dansçının arkasına sıralanmış gözleri yarı kapalı gitaristler çaldıkları müziğin içinde […]
BABAMIN ARDINDAN – GÜLSER SAĞIROĞLU
Onu yitireli henüz bir yıl olmasa da anılar hala dün gibi. Kısmı felç geçirip hastaneye yattığı haberini alır almaz ziyaretine gitmiştim.O güne kadar çalışma hayatına hiç ara vermeden çalışan babam yatağında huzursuzdu. Sağ tarafına inen felç hareketlerini iyice kısıtlamış,yardımsız kendini bir yandan diğer yana çevirememekten de iyice bunalmıştı. Hastanedeki odası ziyaretçilerle dolup taşıyordu. Akşama […]
BİLİNMEZLİK – RAİFE KUTLAY
İNGİLTERE TAHTININ tek varisi yakışıklı prens zengin ve SOYLU ailesinin OĞLUDUR.ADI JACK THOMAS DIR .JACK babasının istegi üzerine SOYLULUĞUNU devam ettirmesini sağlamaktadır.Babası SARAY ın BALKONUN DA seslenmesini ister açıklamasını yapar.Seslenirken ROSE halkının içinde JACK ı dinlemektedir ;oğlu konuşma yapar ken babası nın aniden birden bire SARAY IN dış kapısının önünde kimliği belirsiz bir kişinin mektubu […]
CEMİLE BİBİ – HATİCE DÖKMEN
Siyaha kesmişti o gün bulutlar Azgın insan seliydi Ahır Dağı eteklerinden akan Ses bitti Söz bitti Keder ırladı kuşlar Semaha durdu toprak Kin kustu Öfkeye bilenmiş gözler On yaşında delikanlı adamdım, okul çantamın o gün bana ağır gelmesi garipti. Üstelik Kasım sonu olmasına rağmen saç diplerimden boynuma kadar tere batmam da hayra alamet değildi. Biraz […]
Son Yorumlar