ÖYKÜ 673
martısı kayıp muzaffer anlatısı – yusuf demirtaş
Bazı insanlar eksiklidir, kimi anlamlara gelmezler. Anlaşılmayı bekleyip, anlatılmak istemezler. Bir asansörde rastladım Muzaffer’e, yan düşerken soldan sağa… Yanaklarında kendinden kırmızılığı, anlamsız ifadesi, takribi bir metre otuzüç santimetre boyuyla gözlerimin en içine bakıyordu. Onbeş sene mi olmuştu görmeyeli? Aynı duruyordu işte karşımda Muzaffer. Terlemiş saçları dağılmış yine, yakasındaki düğme koptu kopacak. Tam saymadım yedi yahut […]
05:50 uykusuzlukla hiçbir ilgisi olmayan kamu spotu – cansu şengün
Gökyüzüne bakıp bulutlarda asılı kalmak istediğini fark edemeden yine günlük hayatın telaşına kapılıp gitmekteydi. Sancılar çoğaldıkça başka bir el derinliklerine çoktan inmişti. Zaman bu kez umursamıyordu; çünkü artık kendisi de ne hissettiğini bilemiyordu. Acı tatlı bir an… Derinde, dipte… Tuhaf bir şekilde bir yara daha açmak isteyip dağıldığına şahit bile olamıyordu. Sonra hepsinden tiksinip kendi […]
Aynı Gökyüzü, Aynı Keder- nilüfer veldet
**Birhan** Elimi saçıma götürüyorum. Hayır. Saçsızlığıma. Omuzlarımdan aşağı su gibi akan saçlarım yok artık. Son zamanlarda sürekli elim saçlarımda, oynuyordum. Sanki düşünceler beynimden çıkmış, saç olmuş, uzamış. Oynaya oynaya, koparıp atmak ister gibi, oynuyordum. En sonunda geçtiğimiz pazartesi günü gittim kestirdim. Hem de iki numara. Kuaför şaşırdı. “abla biz kaynak yapıyoruz, sen bu güzel saçlarını… […]
gri gün – fardin bayandor
Sonbahar güneşinin yıpranmış ışıkları küçük, camı kirli pencerenin parmaklıklarıyla mücadele ederek içeri geçip, adamın gözlerini kapatıyordu. Akciğerlerinden çıkan sigara dumanı, odadaki güneş ışığı arasında dolaşıp tavana doğru gidiyordu. Eskiden odanın karşısındaki koridordan gelen seslere kulaklarını kapatmak istiyordu ama şimdi alışmıştı. -Kesin bu işi yapacağım. İnsanda hiç şeref olmaz mı kardeşim? -Bir dakika dur ya.Sen gereken […]
Asilik Asaleti Öldürür! – Songül Korkmaz
On yedi yaşına basmasıyla birlikte asiliği boyunu aşmış, iyice göze batar olmuştu. Her gün sorun çıkarıyor annesini ve babasını kırmayı sıradan bir durum gibi görüyordu. Ne okul ne de ailesi onu dizginleyemiyor, sahibini üzerinden atan deli bir kısrak misali dörtnala gidiyordu. Zavallı annesi onu kaybetmemek için yaptıklarına göz yumuyor, işten fırsat bulamayan babası yeterince… Günler […]
defter -yasemin sezgin
Mutsuzum defter, hem de çok. Çatma öyle kaşlarını hemen, ben de biliyorum mutluyken kapağını bile açmadığımı; ben de biliyorum sadece mutsuzluklarımı sayfalarına döktüğümü… Ama konuşmaya ihtiyacım var defter. Kızsan da bana, anlarsın beni, biliyorum. Mevsim kış, ruhum soğuk ve kırılgan. Gündüz geceyi, gece gündüzü kovalıyor peşi sıra… Günler, aylar, yıllar… Zaman geçip gidiyor onsuz… Bense, […]
onunla konuşur gibi -esma yılmaz
bugün gidişinin 5110. günü ne garip söyleyecek hiçbir şeyin kalmamış olması. belki bi gün bi şey olur da karşılaşırsak bi sigara yakıp sensiz gelişen her şeyi döke saça anlatmak isterdim. dün uzun uzun resmine baktım. gözlerin bana bakıyor gibiydi. senin yokluğun olmasaydı zamanın nasıl geçtiğini anlamazdım. sık sık arkama baktım senden ne kadar uzaklaştığımı görmek […]
Ölü Şehir – Uygar Barış BUDAK
Dizlerinde uyuduğum ilk gün gibi bekliyorum, Karanlığın içinden gelmeni. İlk Bölüm Kara Topraklar Karanlık gece, Gümüş Ay ve Karanlık Hilal Kraliçenin kılıçlarının adı. Karanlık gecede dolunayın ışığında kendisini ayinine vermiş yitik bir adam. Pek çok dolunayda olduğu gibi veya her dolunayda, genç adama sorulsa anımsamadığını söylerdi, elinde şarabı kaldırımın köşesinde oturmakta, bardak yok, kaldırımı sahiplenmiş. […]
NASİHAT – Tuba Kır
-Keşkeyi ekmişler de bitmemiş derdi rahmetli anacığım. Toprağın istemediğini ben ne yapayım, di mi ya? İşin kötüsü evlatçığım bir kere çıktı mıydı ağzından bu laf, asılı kalıverir havada. Her bir yerleri yaldır yaldır senlen gezer. Arsızdır. Cam kenarında hep oturduğu kanepede, nefes almadan nasihat eden babaannemi dinlemiyormuş gibi yapıp gazeteyle oyalanıyordum. Hala gür olan kıvırcık, […]
Defter – Yasemin Sezgin
Mutsuzum defter, hem de çok. Çatma öyle kaşlarını hemen, ben de biliyorum mutluyken kapağını bile açmadığımı; ben de biliyorum sadece mutsuzluklarımı sayfalarına döktüğümü… Ama konuşmaya ihtiyacım var defter. Kızsan da bana, anlarsın beni, biliyorum. Mevsim kış, ruhum soğuk ve kırılgan. Gündüz geceyi, gece gündüzü kovalıyor peşi sıra… Günler, aylar, yıllar… Zaman geçip gidiyor onsuz… Bense, […]
ANTİKACI DÜKKANI – ÜMİT EVRAN
“Görüyorum hepiniz gardroba koşmaya hazırlanıyorsunuz. Birazdan tiyatro bomboş kalacak. Ama tiyatro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü Satenik’in bir şarkısı şu perdelere takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. Hıranuş’la Virginia’nın bir diyalogu eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde sahneye dökülürler. Artık kendimiz yokuz. […]
SANRILAR – Günay Aktürk
Keskin bir baş ağrısıyla uyandı sabaha karşı. Havanın henüz karanlık olduğunu fark edince uyku sersemi gözlerle saatine baktı. Saat beşi çeyrek geçiyordu henüz. İki saat bile olmamıştı oysa uyuyalı. Sağa dönüyor, sola dönüyor fakat başındaki ağrıdan bir türlü kurtulamıyordu. Sanki birileri beynine çivi çakıyor ama bir türlü sonu gelmiyordu darbelerin. Başarısız uyku girişimlerinden bir sonuç […]
CAN – Dilek Şenol Orhon
Büyük bir acıyla içim çekiliyordu. Uyuşturucu fayda etmiyor, bırakmak istemediğim bir şeylerden söküle söküle koparılıyordum. ‘Gitme, dur!’ diyemedim. Gücüm yetmiyor, sesim çıkmıyordu. Baygındım, ya da bayılmak üzere. Üzerime karabasan kapanmıştı anlaşılan. Hareket edemiyor, acının yakıcılığını fiziken hissetmiyordum. Uyuşmuştum.Bedenim acıya duyarsız, sadece yatıyor, kıpırdamıyor, ruhum ise beyaz floresanlı bu soğuk odanın içinde duvardan duvara çarparak içten […]
Son Yorumlar