ÖYKÜ 673
KOYU YEŞİL – Pınar Çakılkaya
Her akşam olduğu gibi alınlarımızın üst kısmı birbirine değer şekilde uykuya dalıyoruz . Onun minik kolu boynumun altındaki boşluktan arkama doğru uzanmış. Diğeri sağ omzumun üzerinde, parmakları omuz başımı tutuyor. Nefeslerimiz birbirine karışıyor. Onun ki temiz ve derin. Benimki yavaş, temkinli. Ara sıra yanağını avucumla okşuyorum. Pürüzsüz ve yumuşak tenini hissetmek iyi geliyor. Paylaştığımız yastıkta […]
Adı Yeşil Kazak Değil – Bilge Zahir
Tunahan, Erdal ve Bana Uyandım mı yoksa uyanmadım mı bilmiyorum. Uyanıktım galiba. Vücudumu çimdiklediğimde acıyı rahatça hissedebilmiştim. Ama aynı zamanda aynadaki görüntüm benimle birlikte hareket etmiyor, bağımsız davranıyordu. Anlayamamıştım. Ne olmuştu böyle. Karmakarışık bir duruma düşmüştüm. Uyanık mıydım, yoksa uyuyor muydum? Perdeyi aralayıp pencereyi açtım. Şehrin apartmanlarından gelen lanet kömür kokusu dolduruverdi odayı. Kapattım hemen. […]
Yolculuk-Durmuş YALÇIN
Ufacık bir nokta kadar hissediyordu kendini. Kapkara, küçücük. Arada bir yağmurlarda ıslanıyordu bedeni ve kabuğunun kırılacağından habersiz seviniyordu buna. Her yağmur tanesi üzerine düştüğünde bedeninde oluşan serinlik ve temizlik hissi, bambaşka duyguları da beraberinde getiriyordu. Sevmek gibi… Ait olmak gibi… Ait hissediyordu kendini bu toprağa ve seviyordu yaşadığı yeri. Kabuğu kırıldığında o yüzden pek acı […]
kara sevda – erdem özçelik
Yüreklerin sevdası kuş misalidir aslında… Sadece sevdiğine kanatlanır. Bir serçe, bir güvercin, belki de bir martı… Ya da kısacık ömrüyle bir kelebek… İçerde, taa en derinde bir çoban alevi yakarcasına sevdalanır sevdalılar. Göğüsleri daralır, nefesleri düğümlenir. En adi, en acımasız kelimeler bile değişilmez gelir o an. Ne yapsa, ne söylese coşku yaratır bedenin her zerresinde. […]
GERÇEK OLAN RÜYA- CEMAL ULU
Haydarpaşa Garında Sisin yoğun olduğu sabahın erken saatlerinde aniden bir ses duyunca içi ürperdi. Asım kapının çalındığı hemen anladı ama o vakitte kim gelebilirdi ki? Biraz korkak biraz acele ile kapıya doğru yürüdü. Seslenmesine cevap alamayınca kapıyı yavaşça açtı ve kenarından dışarıya baktı. Kimseyi göremeyince kapıyı tam olarak açtı ve etrafına bakındı. Etrafta acaba kim […]
Kadıköy Otobüsü – soner taskan
Bugün de bitti. Hiç sinirlenmedim, üzülmedim de. Girmek zorunda olduğum derse girdim, dinlemedim, çıktım. Dersi koşar adım terkettim. Ders çıkışında bahçede yapılan konuşmalardan kaçıyordum. Durağa herkesten önce varmalı, kimse gelmeden önce ilk gelen otobüse binip uzaklaşmalıydım. Öyle de oldu, daha önce hiç binmediğim (binmediğim bir otobüs hattı olması beni şaşırtmıştı) bir Kadıköy hattına bindim. Hangi […]
AŞK MEKTUBU-Deniz Gürkan
Bıyıklarıyla oymaya başladı Albay Aleksandır Veseloviç Banderçuk. Çok sinirliydi. Şimdi sert adımlarla volta attığı ofisine girmeden hemen önce, kapıda bekleyen emir erine başındaki berenin düzgün olmadığı bahanesiyle bir tokat atmıştı hatta. Oysa pekala düzgün takılmıştı bere. Ofisin asker havasını kırmadan yumuşatan, geniş bir düzlükte koşan binicisiz atların resmedildiği tablonun önünde durdu. On bir ay önce yeni rütbesini takıp bu ofise taşındığı […]
bir ölü bir insan – ömer azder
İşte tüm hepsi şurada az ötemde oturmuş güzel bir manzaraya karşı kahvaltı yapıyordu. Ben köşeden onları izlerken payıma düşecek bir kaç parçanın hayalini kuruyordum. Durgun bir sabah sonrasıydı gün öğleye ulaşmak çabasıyla ilerliyordu. Sıcak havalarda zaman daha yavaş akardı. Güneş, gölgesini düşürdüğü her şeyi hareket kabiliyetini azaltacak derecede yakar, biz öğle uykuları için en kuytu […]
YAĞMUR YAĞIYOR BICIRIK -Muharrem DEMİRDİŞ
Yağmur yağıyor Bıcırık. Yağmur yağdı, yağacak. Bu mahalle eskiden beri böyledir değil mi Bıcırık? Diğerlerine nazaran biz hiç imtina etmeyiz çamurlu sulardan. Çatılardan damlar yağmur evlerin az önüne, bazen de çatı borularından aşağıya iner. Aşağı indi mi kötü değil mi Bıcırık? Kötü mü, değil değil, kötü değil de az iyi az kötü, ya da kötüden […]
PİYANİST – Selim Nadir
Sağ gözünü iyice yanaştırdığı kâğıtta, “Asansör Arızalıdır” yazıyordu. İnanmak istemedi başta. Geriye çekilip, bir de kendisi deneyecekti. Birkaç kez yoklamasına rağmen, fayda etmedi. Apartman yöneticisi yalan söylemiyordu. Bu kez isteksizce merdivenlere doğru döndü. Kapıyı açmayı denerken ciğerlerine doldurduğu umut dolu nefes, şimdi hayal kırıklığıyla dışarı sızıyordu. Vakitsiz karşılaştığı eski bir düşmanına bakıyordu sanki. Hiçbir zaman […]
SUÇ – Buğra Aksoy
Güneş ağır ağır batıyordu. Dalların ucunda sallanan yapraklar gölgelerini gizliyor, akşam serinliğini getiren rüzgarın sert üfleyişi ile kıpırdanıyorlardı. Pek yakından duyulan akşam ezanı kimilerini ibadete, kimilerini evlere çağırıyordu. Mahallenin taştan yolu, eski kunduraların hüzünlü türküsüyle takırdarken Selma ana tahta çerçevelerle döşenmiş ince camın ardında tekli koltuğa oturmuş uzun zamandır hasret kaldığı, kapısının önünde sonlanan ayak […]
Ölü Şehir – UYGAR BARIŞ BUDAK
Ölüm uyanmak istemeyeceğin bir rüya gibi. Üçüncü Bölüm Kral Aşkı kadere bırakmak genç adamın bu durum için kullandığı kelime bu olmalıydı. Kitap ve kadın her ikisinide ona getirecek olan zaman ve kaderdi yalnızca, sonuçta zaman akardı. Belediye otobüsünün bilet okuma sesleri arasında siyah deri kaplı kalın bir kitabı okuyordu. Tam olarak okumakta değildi yaptığı, bir […]
İSTANBUL’DAN BAŞKA İSTANBUL YOK – SİNEM SEVİNÇ
Sabahlara kadar bitmez yürek yangınlarım. Ha geldi ha gelecek diye kulağım kirişte. Çocukları uyuttum. Sobanın ateşi geçmek üzere. Biraz daha kömür eklesem. Konu komşudan duyuyorum, zehirliymiş bu kömür. Sinsi sinsi öldürürmüş adamı. Televizyon söylemiş. Nesi zehirli anlamadım. Yerin altından çıkan taşın zehri mi olurmuş. Sağlık ocağındaki Hemşire Hanım sıkı sıkıya tembih etti ya. Neyse atmayıvereyim. […]
Son Yorumlar