ÖYKÜ 673
TOPAL MARTI – ZEYNEP GÜLÇİN
Ortak noksanlıklardı bizi bir arada tutan. Böyle bir cümle okumuştum. Bu yüzden mi Suat’ı seçmiştim tek arkadaşım olarak, Suat’ı seçtiğim için mi böyle düşünüyordum, şu an bilmiyorum. Akşam balığa çıkacağız, sözleştik. Kendi ellerimizle adam ettiğimiz sandalla hem de. Uzun süre vereceğimiz isim hakkında tartışmıştık da sonunda Topal Martı’yı uygun bulmuştuk. İlk kimin aklına geldiğini, kimin […]
MÜSTESNA, ANNE VE GERİYE KALANLAR – DENİZ ÇANTAY
Daha on sekizini bitirip rüştünü bile ispat etmemişti, ama o gün babaannesiyle konuşurken öğrendikleriyle sanki birden büyüyüvermişti Müstesna…Ya da herkesin bildiği adıyla “terzi Müstesna”. 1929 yılında, sıcak bir temmuz günü, Bursa’da doğmuştu. Yeniden nüfus cüzdanı çıkarmakla uğraşmak zor geldiğinden, kendisinden iki yıl önce doğup birkaç ay içinde ölüp giden ablasının nüfus cüzdanını ona vermişlerdi. Aile […]
YUSUF ADIN NE YUSUF – edenzysino
– “Yusuf Bey, Yusuf Bey. Kum kapıda saati 9:30 ettik, Üsküdar’da güneş doğdu mu?” – Vapur iskeleye şimdi yanaştı, yarım saate kalmaz yazıhanedeyim. – Patronunda sabrı kalmadı bak, acı kahvesini de istedi, falına bakmasın. Lanet herif. Her sabah “günaydın, saat kaç?” yetmedi, artık telefonla da soruyor. Her şeyden haberi var. Yazıhanenin gediklisi. Şirket binası yapılırken, […]
HARF TUTULMASI – ANIL ŞAHİN
Fotoğraflar geçmişin izinde akarken radyolar bereket ninnileri söylüyor, trenler çuf çuf gezintilerine çıkıyordu. O akşam katilin maktulü son durakları oynuyordu. Bozkır ve kızıl güneş ateş semaisine uzanıyor gibiydi. Akıcı ve yalın hatlarla ilerliyordu şiirler. Siren sesleri hiç de uzaklardan geliyor gibi değildi. -KAÇIŞ- O, ayaklarına binen tüm ağırlığı zorla zapt etmeye çalışıyordu. Etrafındaki bacası tüten […]
UZAK YILLAR – ŞÜKRAN ALP
Sonbaharın yazdan çalıntı gününde, lise yıllarımın geçtiği şehir merkezindeyim. Tarif edilen adrese geldiğimde fotoğraf karesine alınmayacak kadar gösterişsiz, boyaları çıkmış devasa demir kapısı olan ve bu kapıya uymayan iki katlı bir ev ve kapısında ben. Mahzen kapısı gibi ağır, gıcırtılı kapıdan içeri girdiğimde tavandan üstüme dökülen kireç parçaları ile birinci kata çıktım. Evin zilini çaldıktan […]
LİLLİAN II- UYGAR BARIŞ BUDAK
Ölü Şehir Uyan çocuk, Ölüm dizlerinde uyuya bileceğin biri değil. İkinci Bölüm Lillian Cenk mutfakta Barışın yanına geldiğinde bir sorunun varlığını sezmişti, o ana kadarsa bunu konuşmak için fırsat bulamamıştı. Evin salonunda yirmi kişi küçük bir kutlama için toplanmışlardı, kimsenin keyfini kaçırmak istemiyor, bu nedenle de sorununu tamamen kendine saklamak istiyordu. Barışın bu düşüncesine rağmen […]
SEN GELDİN KIŞ GELDİ – GÜLSER SAĞIROĞLU
Hey sen neden önümden yürüyorsun? Aynı yöne gitmiyorsak yolumdan ayrıl. Bakma geriye hedefini şaşırmış bir kurşun yok geride. Olsaydı zaten sen olmazdın. Olsa mıydı ne? Yine de kıyamazdım yalana bulanmış yüreğine. Katığını topraktan alan bir diken gibi bakma gözlerime. Sihirini kaptırmış büyücüler gibi de aranma boşuna. Aranma, arama da. Bak sandallar kıyılara çekilmiş gün ağarmakta. […]
BİR ÖYKÜ – ZEYNEP UÇAR
Bi dostumun “Bu ümitvar işte…” dediği türden bi rüzgar vardı dışarıda, ılık, telaşsız… Aynı dostumun bi haftalığına sığındığım evinden kahvemi içip çıkmış, başka bi ülkenin beyaz şeritlerini takip ediyordum yeni arabamın direksiyonundan, nereye gideceğimi bilmeden sürmenin saçlarıma doladığı özgürlük hissiyle. Zaten bunun için kaçmamış mıydım kendi ülkemin zindan kokulu yollarından. Her yolda, her şeritte, her […]
CEMİLE BİBİ – HATİCE DÖKMEN
Siyaha kesmişti o gün bulutlar Azgın insan seliydi Ahır Dağı eteklerinden akan Ses bitti Söz bitti Keder ırladı kuşlar Semaha durdu toprak Kin kustu Öfkeye bilenmiş gözler On yaşında delikanlı adamdım, okul çantamın o gün bana ağır gelmesi garipti. Üstelik Kasım sonu olmasına rağmen saç diplerimden boynuma kadar tere batmam da hayra alamet değildi. […]
EVLAT YÜREĞİ – DİYDEM DENİZ KOÇ
Gecenin üçüydü. Günlerdir hasta olan büyük oğluna baktığı için uykusuzdu kadın. Daha yeni daldığı uykusundan ağlayan dört aylık küçük kızlarının sesiyle uyanan kocasının çekiştirmeleriyle uyandı. Kocası yatağından çıkmadan uykusuna kaldığı yerden devam ederken o kızını kucağına alarak mama hazırlamak için mutfağa gitti. Ocağa tavayı, içine de sütü ve nişastayı koydu. O kadar çok uykusu vardı […]
YAŞLANAN ADAM – MUHARREM DEMİRDİŞ
Her şeyin başka türlü olmasını istedim yaşamım boyunca. O kadar istedim ki konuşmayı azalttım-unuttum. Şimdi yatağımda debeleniyorum. Dekübit oluşmasın diyorlar, bası yarası ya da yatak ülseri. Bir parça su içiyorum şekerli, sonra uyuyorum. Ayaklarım var, kullanamıyorum. Kollarım kalkmıyor. Yavaş yavaş görme duyumu da yitirmeye başladım. Yutamıyorum; istemiyorum da. Doktor psikolojik demiş annemlere fakat birdenbire yaşlanmamı […]
SUZAN VE ELLERİ – ALKIM DOĞAN
Suzan mutfak lavabosunu ovuyordu. Bir günlük değil de bir ömürlük kirini ovuyordu sanki. Elleriyse Sedat’ın saçlarındaydı. Suzan sıklıkla ellerini bir yerlerde unuturdu. Ya saksıların toprağında ya kapı tokmağında ya bankadaki masasında. Ara ara akların gölgelediği kır saçları vardı Sedat’ın. Öyle güzel düşmüştü ki aklar, sanki hepsi yerleşeceği yeri önceden belirlemişti. Ne güzel adamdı. O kadar […]
YÜZ ELLİ DÖRT GÜN – TARIK ASLAN
Rüzgar ağaçlarla kur yapıyor, yapraklarla dans ediyordu. Güneşin yakıcı ışığı azaldıkça, denizde kendine gelmiş, canlanmıştı. “Bugün buluşmaya gitmeyeceğim.” dedi zayıf ince olan. “Kaç aydır bu görüşmeyi planlıyordun. Sonunda oyunu kaybettin” dedi zayıf ince olanın abisi Güneş uzaklaştıkça dalgalar kayalara daha sert vurmaya başladı, “Gidelim.” dedi Mehmet, “Olmaz.” dedi Selim, “dalgaların üçüncü sıradaki kayaya kadar vurmasını […]
Son Yorumlar