ÖYKÜ 673
ÇANLI VAHA – E.KALENDER
Ölüş Akışı yasaklanmış su ölü saklar gibi dingindi. Şeytan, kendi gibi kırmızı olan giyitlerini toparlayıp sandalın bir ucuna yerleşti. Boynuzlu, heybetli hele güçlü hiç değil. Bilakis cılız. “Atlama sakın! Lanetliler gölü bu”, dedi. Sesinde bir korumacılık hatta anaçlık, kızıl gözleri dolu dolu, kollarını uzatmış handiyse bağrına basacak beni. Bu defa olmaz, ufacık tatlı tınılara meyletmekten […]
KAYIP YÜZ -EZGİ ÖZMEN
‘….kalabalığa karışmış hızlı hızlı yürüyen insanlara ben yavaş yavaş yürüyerek ,sanki yere düşmüş bir eşyamı arar gibi..insanların yüzlerine bakmayı da ihmal etmeden,aradığım şeyin bir eşya değil de bir yüz olduğunu bilerek ağır ağır ve bir şiir konuşur gibi neyi aradığımı sadece benim bildiğim ve eğer yanımda birisi varsa da onu da başka yalancı sebeplerle hep […]
ÖLDÜM EFENDİM – AYŞECAN KURTAY
Efendim ben Tevfik Bey. Herhangi biri. Cam içinde kuru toprağında unutulmuş kaktüslerden biri. Kurumuş, kurudukça içine dönmüş, ezik büzük bir şey.. İsmim gibi çapsız bir hayattı benimki ve dün öğleden sonra, apartmanın merdivenlerini yavaş yavaş çıkarken, o gece öleceğimi bilmiyordum. Öldüm. Tek bir an da. Gülfem hanım ve Eda tekrarlanan başarısız hayatı terk ettikten sonra, […]
TOMURCUK SOLDUĞUNDA – HATİCE DÖKMEN
“Adalar ne güzel görünüyor değil mi Sevda?” “Hı.” “Martılara baksana, nasıl uçuşuyorlar vapurun ardı sıra.” “Evet.” “Çok güzel bir sabah. Biraz iyot çekelim içimize.” “……” “Kahvelerimizi içince, ayaklarımızı suya sokalım. Nasıl pırıl pırıl baksana!” “Sen sok, istiyorsan.” “Of Sevda! Seni bu kafeye getirene kadar kırk dereden su getirdim. Biraz açılırsın dedim ama suratından düşen bin […]
İSRAFİLİN MELODİSİ – İSA BALCI
Burası size garip gelebilir. Bu pahalı, mavi takım elbiseyi giyinen birinin neden size burada. Onbeşinci katın merdivenlerinde buluşma teklif ettiğini anlamanız için lütfen böyle gelin. Şu manzaraya bir bakın. Boğaz. Ilık, ne yüksek ne alçak, inci, ince. Onuncu kattaki pahalı restaurantlara bu kadar para verilmesini anlamıyorum. Girişte, sağda, yapay fiskiyenin karşısındaki restorandan yarım ekmek arası […]
17.DEFTER – FUNDA TARAKÇIOĞLU
Kocaman bakışlı, kara gözlü kız yeni elbisesinin eteklerini savura savura koşturuyor evin içinde. Az sonra arkadaşları ellerinde hediyeleriyle gelmeye başlarlar. Neler getirecekler ona bakalım, heyecanla koşup kendi odasına dalıyor, küçük aynasından kabarık eteklerini hayranlıkla izliyor. Birden onu görüyor aynada. Adam her zamanki gibi, kısılmış gözleriyle sırıtarak bakıyor ona. “Şeker kız gel bakayım, al bak bu […]
DENİZ KUMU KAMPİNG 2.KAVGA – OĞUZ BATIN
Gazino diye adlandırılan harabe yere yakın mesafeden bütün kampı inleten bağırış ve çağrışlar duyulmaya başladı.Kamptaki insanlar kısa bir süre sonra bağırış ve çağırışın olduğu yerdeydi.Bu gürültü meydana gelen şiddetli bir tartışmanın yansımasıydı: “Senin kadar sahtekar adam görmedim.Paramı hemen geri ver Kadri.” Ağarmış sakallarının ve bıyığının altından Kazım Bey,adeta öfke kusuyordu.Kampın sahiplerinden Kadri Bey,durumu toplamak adına […]
DUVAR SAATİ – YASİN ERTAŞ
Yorgundu, başını yastığa koymasıyla uyuması bir oldu. Vakit bu yorgunluğa aldırmadı ve güneş gösterdi takma altın dişlerini salonun penceresinden, biraz sonra da bir kadın, ellili yaşlarda, dişleri görünmüyordu; somurtkan, yarı uykuluydu, girdi salondan içeri; -Hadi, hadi kalk oğlum, hadiii! Salondaki kanepede uyuyordu çünkü odası yoktu. Bıraksalar iki gün aralıksız uyuyabilirdi. Bunu tanrı da biliyordu, kadın […]
YANLIŞLIKLA YALNIZLIK – EMRE GÜRKAN KANMAZ
Sessizlik. Kulakları sağar edercesine sessizlik. Gece sanki Adil’in başucunda bir bekçi gibi nöbet tutuyordu. Havada tek bir yıldızın olmayışı biraz ürkütücü olsa da Adil, gökyüzünün başıboşluğuna böyle zamanlarda hep hayran olurdu. Bu yıl otuz birinci yaş gününü kutlayacak olması midesine sancılar girmesine neden olduğu için her yıl sadece bir gün yas tutardı Adil. Babasını ve […]
MANDALSIZ GÜNLER – NESLİHAN ÇELBİŞER
Hüznün kaç karat olduğunu sordu kadın adama. Adam her zamanki gibi onu duymadı. Kadın, pencerenin pervazına açılmış anten deliğinden kayıp giden zamanın hesabını yapıyordu. Daha ne kadar yakması gerekiyordu canını? Kulakları duyuyordu duymasına fakat ruhu sağırlaşmıştı. “Doğalgaz faturası bu ay da gecikti.’’ dedi adam. Kadın tavuğu parçalayıp buzdolabı poşetlerine koyduktan sonra gerçekleştiremediği, boğazında düğümlenen düşler […]
HANFENDİ – AYŞEGÜL CENGİZ AKMAN
Kısa bir an tereddüt ederek bir adım attı. Sonra bir adım daha. Kimse kalbinin ne kadar sıkıştığını farkedemezdi o anda. Olsa olsa çekingen biri olarak algılanabilirdi dışarıdan. Sonra bir adım daha. Adım attıkça parçalanıyordu ruhu, yerlere saçılıyordu dağınıkça. Elinden bir şey gelmiyordu yapabileceği tek şey oradan uzaklaşmaktı. Paramparça etrafa saçılmış ruhunu toparlayamadan ilerlemeye devam ediyordu. […]
SANDIK – MÜNİRE ÖZGENCAN
Dün annemin sandığını açtım ilk kez. Neredeyse bir yıl olacak. Annem zaman zaman açar, içinden bir şeyler alır, bir şeyler koyardı. Pek oralı olmazdım. Havlular, sandık lekesi olmuş dantel masa örtüleri, kenarları oyalanmış renk renk yemeniler, nevresim takımları, seccadeler. Aralara serpiştirilmiş naftalin paketleri. Kahverengi çantasında evlilik cüzdanı, ilkokul diploması, gazeteden kesilmiş bir makale, babama ait […]
İÇİ ACIDI- TUBA KIR
Gün akşama dönmeye başlamış, parktan gelen çocuk çığlıkları azalmıştı. Kadınlar tek eğlenceleri günlerden dönmüş, işten gelecek kocalarına yemek hazırlamaktaydılar. Apartmanlar kuru fasulye, pilav en çok da patlıcan kızartması kokuyordu. Çocuklar okul mesailerini bitirmiş, karınlarını doyurmuş, dinlenmişler, ödevlerini yapmaya nazlanıyorlardı. Köpek sahipleri büyüklü, küçüklü cins köpeklerini tasmalarından salmışlar, tuvalet ihtiyaçlarını gidermelerini sabırla ve ağır adımlarla seyrediyorlardı. […]
Son Yorumlar