ÖYKÜ 673
Leonardo di ser Piero da Vinci’nin İncileri / Begüm Sırmatel
Günah şeyler meyanında yakılan aşklar tekrar tekrar canlanırmış. Kendisine hayran Rafael ile haset Mikelanj arasında harcanmasındı yaratıcı delilikler. Henüz ‘Saray ressamı’ ünvanının yanından geçmemişken saray müzisyeni olmuş biricik sevgilim, keşfettiğin her şey ne kadar sevdalı bakıyor ellerine. Ellerin ki sağdan sola yazışların, bir müzisyenin elleri olduğunu ayna tekniğinin de dansıyla bir şekilde ele vermektedir. Seni […]
Hiç Bitmeyen Yolculuk / Okan Akıncı
Gözlerimi açtığımda sadece bembeyaz bir görüntüyle karşılaştım. Tamamen beyaz, onun dışında hiçbir şey yoktu. Beyaz bir duvar ya da onun gibi bir şeydi. Ama biraz da ışıldıyordu. Tam burnumun ucundaydı. Derin uykumdan uyandığımda böyle bir manzarayla karşılaşmak canımı sıkmıştı. Bu mudur yani? İnsan daha güzel bir manzaraya gözlerini açmak ister. Bense belli belirsiz bir ışık […]
Zaman Atışları / Mine Köker
Elimle dokunduğum kâğıdın yüzündeki yazılar çivi yazısı gibi kabarıktı. Gözlerimi eski pencereden uzaklara bıraktım. Deniz sakin değildi. Beyaz köpükler çok kızgınmış gibi geldi. Sahile vurdukça, masayı yumruklayan insanları hatırladım. Kahvemden bir yudum aldım. Karşıma gelin çeyizi gibi serilen bu yalnızlığın ardı, okuduğum romanların giriş bölümüydü sanki. Sonra kendi işime döndüm. Bir reklam ajansında, üstünde çalıştığımız […]
Sahisi, En Sahisi / Mine Yörük
Durup bekledi orada. Elindekini sıkıp,oturduğu yerin tam karşısındaki duvara, aşağıya dikti gözlerini. Hiç ayırmadı. Yummadı da. Bakamazdı insan. Kesintisiz bakamazdı o ‘bakma’ya. Duvar delinirdi, harç dökülür, tuğla patlar ve kahır yağardı üstüne insanın. Öyle de olmuştu. Sağında bir köşede yer tutmuştuk. Dik değil bükülü durduk. Patlayan tuğlanın içindeki suretlerin utanmaz oylumu dik durmaya engeldi. Gidilmez […]
Unuttuğunu Unutanın Hikâyesi / Melek Ekim Yıldız
Gözünü deliğe dayayıp gelenin kim olduğunu gördüğünde aklından peş peşe üç düşünce geçti: beni eve kadar takip etmiş. Verdiğini geri istiyor. Gözlerindeki hüznü büyütmüş. Geriye çekilip ne yapacağını düşündü. Kapıyı açacak mıydı yoksa evde olmadığını düşünmesini sağlayacak bir cevapsızlığa gömülüp, geldiği gibi gitmesini mi umacaktı? Böyle olacağını daha onu ilk gördüğü anda biliyordu. Bildiğinin sıkıntısı […]
Firar / Bilişimci Öyküleri / Bilişim İşçisi
Cep telefonumun alarmı durmadan çalıyor. Sabah saat yedi buçukta uyanmak için ayarlamıştım. Bir dakika içinde susması gerek ama bu bir dakika öyle uzun, öyle uzun ki alarm artık sadece ses olmaktan çıkıyor, upuzun iğnelere ve kocaman bir tokmağa dönüşüyor. İğneler vücuduma saplanıyor, tokmak kafama vuruyor. Sonu gelmez bir zaman dilimi bu. Bazı günler telefon yakınımda […]
Nokta / Emel Dinseven
Terminalde karşılıyorsun beni. Havada yoğun tozlu bir heyecan. Adının baş harfi yazılı kara ipek mendiller taşıdığından tutunuz da yediğin içtiğine kadar her şeyini bildiğimden de habersizsin. Gözlerine yakalanmadan elimi uzatıyorum. Tokalaşıyoruz. Ellerin buz gibi. Tanışma faslı bitince, sürücü kapıyı açıyor. Beyaz şahine biniyoruz. Kenti boydan boya geçerken, kucağındaki dizüstü bilgisayardan bir şeyler okuyarak beni […]
Suyun Kıyısında / Jale Sancak
Bütün gece ağılı karabasanlarla boğuştuktan sonra, gün ışır ışımaz soluklanabilmek için dışarı çıkmış ve sabah rüzgârının albenisine kapılıp ardına takılmıştım. Sabah rüzgârı suyun kıyısına dek getirmişti beni. Onu ilk orada gördüm. Çıplak ayaklarını suya uzatmış kendi kendisiyle konuşuyordu. Bir süre hiç kıpırtısız durup dinledim. Sesi suyun dingin çağıltısını andırıyordu. Bu çağıltı bir anda yalnızlığımı darmadağın […]
Düşün Ölümü / Güler Kalay
Düşündüm; nedenini, nasılını, zamanını. Zihnimin girdaplarında dolanıp duruyorum günlerdir. Bir an, sadece bir an, aradığım. Ama yok işte, anların arasında küçük replikler…Başkalarına değil kendime ait replikler… Bir kitabı okurkenki gibi, karşıdan bakan için anlamsız, sebepsiz görünen bir gülümsemeyle doluvermek gibi. Bilincin dehlizlerinde yok oluvermek gibi. Kalbinde yüz binlerce kır çekirgesi, usul bir şenlik halinde…Öyle bir […]
HOBARAKLAR FİRARDA / BİLİŞİMCİ ÖYKÜLERİ
Bir varmış bir yokmuş, uzak ülkenin birinde küçük şirin bir firma varmış. Bu firmada bir patronla üç çalışanı yaşarmış. Patrona sorarsanız, Berkcan atak, Alican yenilikçi, Arzucan ise azimliymiş. Kendilerine göreyse her birinin ayrı bir değişikmiş. Bu üç hobarak mühendisi, müşterilerden gelen himinileri gubartarak geçinip giderlermiş. Bazen müşteri gelmez olurmuş, paralar azalırmış. Böyle zamanlarda patron da […]
142 dakika / Okan Akıncı
Profesör Murat Tunç heyecanını güçlükle bastırıyordu. Kolay da değildi. Tarihin belki de en önemli deneyi az sonra başlayacaktı. Tüm Dünya nefesini tutmuş, deneyi canlı yayında izliyordu. Deneyin ne gibi bir sonucu olacağı da belli değildi. Başarılı olabilirdi veya profesör başarısız bir sonucu kabul edip yoluna devam edebilirdi. Belki de ölebilirdi. Veya bambaşka bir sonuç ortaya […]
Son Yorumlar