Karıncaların Ölülerini Sevme Biçimleri- Josef Hasek Kılçıksız
Anılarımın zeytin kraliçesi, kara gözlüm, sevgilim. Sevilenlerle temasın kesildiği bir kopuş mesafesinden yazıyorum sana. Uzağın varlığını inkâr eden bir geminin içindeyim. Benimkisi sürüklenerek bir limana ulaşma yanılsaması. Uzağın varlığını inkâr edenler kendi içlerindeki uzak tarafından kemirilir sadece. Denizin alnındaki yakamozları öperken şilepler, sen bana kıyıdan uzaklaşan geminin ardından değil de giden geminin içinden […]
Çocuk – Tuğba Ay
Yanaklarını ıslatan yaşları sildi çocuk Göğe baktı saf masmaviydi güneş göz kapaklarını ısıttı. Çırpınan kuşlar adeta uçmak hevesinde Derin bir iç çekti çocuk keşke dedi keşke.. Herkes gökyüzü gibi sevse İnsanlar diye düşündü çocuk onlar sevgiyi bilirler mi ? Gökyüzü gibi sevebilirler mi ? Yutkundu gözleri buğuluydu seçemiyordu birçok şeyi İnsanlar gökyüzüne bile bakmazken nasıl […]
AYŞEGÜL BAYAR KAYA’NIN İLK ÖYKÜ KİTABI ‘GECE ON İKİ SANCILARI’ ÇIKTI
Deneme ve öyküleriyle çeşitli dergilerde gördüğümüz Ayşegül Bayar Kaya çağdaş öykücülüğümüzün yeni soluklarından birisi. Öyküleriyle yakın çağa tanıklık eden öykü kişilerinin iç dünyasında yolculuk ederken ülkemiz tarihinde karanlık bir dönemin toplum ve birey üzerindeki etkilerini anlatıyor. Kitabında okurunu gerçeklerle yüzleştiriyor ve rahatsız ediyor. “Şimdi uzaklarda bir yerlerde, arada yüzlerce, binlerce duvar bile olsa bir kemiğin […]
Yok Olasıcalar – Gönül Tokayeva
göğüs kafesimdeki tüm kuşları vurdular en çok üzüldüğüm kırlangıçlarım oldu kumru teyzelerime ne demeli peki güvercin komşularım şahin amcalarım ah çenemden şikayetçiler gözünüz aydın olsun bülbüller gibi şakıyamıyorum artık rengârenk kanaryalarım yok her yer her şey siyah beyaz siyah beyaz deyince kartal dayılarım nerede ya serçe yürekli bacılarım içim acıyor, yastayım sapanları kırılasıca yok olasıcalar […]
Kim Demiş Rutinler Sıkıcıdır Diye? – Berrin Yelkenbiçer
Ben demiyorum, demem! Murat Uyurkulak son romanı Delibo’da, ani ve tiz haykırışlarla sokaklarda dolanıp duran deli İbrahim için “Bir çeşit şehir mobilyasıydı, demirbaştı. Bir saat kulesi veya otobüs durağı misali, günü düzenleyen, alışkanlık inşa eden bir hususiyeti vardı. Yokluğu, yoksul mahallenin mütevazi hayat makinesinde gıcırdayan bir çarkın duruvermesi gibiydi.” diye yazmış. Bu satırları okuyunca kendi […]
Demli Sözcükler – Hatice Altunay
Bir nehirdir akıp giderdi usulca Biz dilinde büyürdü masum bir bebek Belleğimizde tüterdi bir somunun sıcaklığı Beşikten mezara kadar sevgi taşırdı bunca yürek Bilmece bilmece konuşmazdı yarım ağızlar Bilgisiz sözcüklerle demlemezdi karanlığı Bir nehir akıp giderdi boylu boyunca. İnsan olmanın kıvancını derinimizde duyardık İncinmezdi bir çınarın hüzünlü parmakları İzlerimiz ulanırdı ilmek ilmek Anadolu’ya İğne oyasının […]
Yargı’nın Satılmasına Hazır Mısınız? – Funda Ergenekon
Yargı’nın Satılmasına Hazır Mısınız? (Tahsin Yücel & Gökdelen) Bir dünya düşünün… Çok uzak bir gelecekte olmayan, ama distopik bir dünya olsun bu… Tek tip yapılaşmanın olduğu… Geçmişin yok edildiği… Yoksulların hiç sayıldığı ve hatta sınırların dışına sürüldüğü… Her şeyin ama her şeyin satıldığı bir dünya. Eğitimin, hastanelerin, otobüslerin ve hatta kaldırımların bile özelleştirildiği bir dünya […]
Bozuk Saat – Gülşah Babayiğit
Kan revan içinde kalmıştı. Avuçlarında tuttuğu yüreği, dostun dilden hançeri ile ikiye bölünmüş. Sevgi ile kaydedilmiş her hatıra, ihanete karışıp, nefesi kesilene kadar acı olup akmıştı avuçlarından. Kalpten kalbe giden yolun üstündeki tüm köprüler yıkılmış. Enkazın altında kalan yine bir kadın olmuştu. Gece nöbeti ağırdır. Uyanık kalmayı başarabildiğin anların çoğunda, hayalle gerçek arasında bir çizgidesindir. […]
Kölelerin Döndürdüğü Dünya – Selçuk Karadağ
Geminin ahşapları bir koro gibi gıcırdıyordu. Bu geminin içerisinde uyumak imkansızdı ve İmbo’nun da uyumak gibi bir derdi yoktu. Genç yerli çocuk ince bir kemik parçasını kırmadan bileklerine bağlı kilidin içerisinde döndürmeye çalışıyordu. Ve kemik parçası aynı hayatı gibi kırıldı. İmbo’nun en büyük şanssızlığı belki de 1807 yılından önce Dünya’ya gelmiş olmasıydı. Haydar ismini kendisi […]
Halime – Hatice Dökmen
Sabah saatleri olmasına rağmen Kadıköy İskelesi’nde parmakla sayılacak kadar insan ya vardı, ya yoktu. Büfeciler, çingene çiçekçiler bile tek tük görünüyorlardı ortalıkta. Balon Kafe’yi geçip Moda Sahili’ne doğru yürüdüm. Kalın montum, yün bereme rağmen denizden gelen esintiyle üşüyordum ama aldırış etmedim. Akşam yaşadığım tek kişilik kutlamada alkol şişede durduğu gibi durmamış, fondip yaptığım her kadeh […]
HÜZÜN DUVARI- Metin Ademir
Hüzün duvarının, yaralanan izlerinde Yorgun düşen kalbin, dokunuşlarında Sıvasının çizildiği,damar yollarında Gönül kırıklarının, inciten sesinde Hüzün duvarının, ağlatan gözyaşında Tel tel dökülen, saçının her telinde Yürek sancısının, dinmez acısında Gönül kırgınlarının, inciten sesinde Hüzün duvarının, örselenmiş köşelerinde Kalp gözünün,tıkanmış yolunda Beyne ulaşmayan, sevgi dalgalarında Gönül kırıklarının, inciten sesinde Hüzün duvarının, silinmeyen yalnızlığında İçimdeki karanlığın, kara […]
Mafyanın Sosyal Sermayesi – Ahmet Faruk Keçeli
GİRİŞ Sosyal sermaye üretim ilişkileri ile sağlandığı gibi tüketim ilişkileri, sivil toplum arasında paydaşlık, ortakçılıkta (yarıcılıkta) ast-üst ilişkileri vs. ile de sağlanır. Sosyal Sermayeyi, bağlayıcı sosyal sermaye, köprü kuran sosyal sermaye, bağlantılı sosyal sermaye ayrımları ile ele alabiliriz. Bir dördüncü kategoriye aşağıda değinilecektir. Sosyal sermayenin karanlık yüzü denen ilişkiler bu yazının konusudur. Bu karanlık yüzde […]
Kırık Bir Şarap Kadehi – Kemal Berker Gerdan
Bu nasıl bir karanlık Gözlerin aydınlatır sanardım Boğuluyorum sen yokken Dipsiz bir kuyunun içinde Beraber kaldırdık onca kadeh Çok severdin kırmızı şarabı Ben ise sevmem Ben severdim sigarayı Sen ise sevmezdin dumanını Şimdi ise var elimde Sapsarı bir sonbahar yaprağı Bir şişe şarap ama kırmızı Eşi olmayan kırık bir kadeh ile … Kemal Berker Gerdan […]
Son Yorumlar