Ama Ne Kahverengi Bir Mevsim Değil Miydi Güz? – Hakan Yılmaz
ama ne kahverengi bir mevsim değil miydi güz? güz gibi kokuyorsun terinden sararıp dökülüyor izleri hikayenin ama ne güzel bir mevsim değil miydi sonbahar? yoksa aynı olmuyor mu hazanlar? hüzün gibi gülümsüyorsun sanki ruhunun dalları çatırdıyor gitmek kadar bir artı yolculuk var ediyorsun koşup, hemen şuracıkta sarılı vermek kadar da bir, bir biri eksiltip yolu […]
Kavşak – Sertaç Çıralı
derin sularda ayaklarının kumu araması gibi ellerini açıp gökyüzüne yağmur beklemek çiftleşme öncesi keskin kokular yayarak koşup koşup suya atlamak yanık teninle bazen huzursuz kalan nefesine derin bir oh bazen bir eyvah bazen de eyvallah demek beklediğin gelmediğinde yakılan sigara bir çocuğun gülümsemesine asılan çerçeve bir kuşun kanadında havalanan heyecan yanağına konan ilk öpücüktür annenden […]
YALNIZLIK ÜÇLEMELERİ – Hızır İrfan Önder
• sen gidince akşam çöküyor yalnızlığıma!… • her akşamüstü kanayıp duruyor yalnızlığım!… • kim avutabilir ki ötekileştirilmiş yalnızlığımı?… • hayatıma ağlasam benimle ağlar mı ki yalnızlığım?… • her akşam kapımı ya rüzgâr çalıyor ya da yalnızlık!… • yalnızlık geceye atılan çentiktir!… • kundağım gece yalnızlığım beşik acılarım emzik!… • ölüm alnımdan öptü beni babam bile […]
KADIRGA LÜTFEN! – Meral Kurulay
“Lütfen dikkat Atina-İstanbul için son çağrıdır, yolcuların çıkış kapısına gelmeleri rica olunur“. Yerinden kalktı çok heyecanlıydı, o büyülü şehre gidiyordu. Babası ölmeden önce her şeyi anlatmıştı. Uçağa bindi, eşyalarını yerleştirdi, koltuğa oturdu, kemerini bağlayıp arkasına yaslandı, usulca gözlerini kapadı. Aklı hâlâ Atina sokaklarındaydı. Babası da “İstanbul’da tepelerle çevrili derdi Atina gibi.” Nedense İstanbul’a […]
Gümüş – İlknur Gök Gültekin
Üzerime kapılar kapananı yıllar olmuştu. En son ne zaman bir insan görmüştüm, inanın hiç hatırlamıyorum. Tek bildiğim şey şu tahta kapıya kilit vurulalı uzun zaman olduğu… Biliyor musunuz? Burası bir dönemin en işlek kütüphanesiydi. Gece gündüz tıklım tıklım olurdu. Aradığınız kitabı bulduysanız, ayakta kalmadıysanız sizden şanslısı yoktu. Günün değişik saatlerinde gelen insanları gözlemlemek o zamanlar […]
Uçuş İzni – Zeynep Kasap
Sabah uyanıp işe gitmek için hazırlanıyorum. Çantamı da alıp tam elim bordo atkıma uzanacakken, aklıma geliyor akşama bizimkilerle buluşacağım. Renkli şallarıma, atkılarıma göz gezdiriyorum. Daha zarif daha şık daha hafif görünüyorlar. Bunlardan birini seçeyim derken ani bir kararla alıveriyorum bordo atkımı. İçimden mazeretim hazır ” soğuk’’ akşam daha da soğuk olacak ” Kalın, yünden, boyu […]
Taş Kağıt Makas – Özge Paksoy
Bu gün bildiğimiz dünyanın ışıktan tamamen yoksun kaldığını düşünürsek, karanlık odalarımızın anahtar deliklerinden evrensel bir karanlığa düşeriz. Bu karanlıkta bir lider arayışı bizi körlere sürükler. Körler görünene dayalı olmayan bu yenidünyada görünmeyenin yol göstericileri olarak, tutunmayı, koklamayı, dokunmayı öğreteceklerdir bizlere. Platon’un mağarasında ellerimiz bağlı geçip giden kuklaları seyrederken, ışığın bizi kör edeceğini bilmiyorduk. Korku […]
Denize Attığımız Pırlantalar – Dilek İşcen Akışık
Parkta yürürken ağaçları daha yakından inceledim. Onlardan ders alabilsek ne hoş olur diye düşündüm. “Nasıl yani?” dediğinizi duyuyorum. Söyleyeceğim, merak etmeyin. Ne üzerlerinde barınan hayvanların ne gölgelerinde yatan insanların ne de verdikleri meyvelerin hesabını tutuyorlar. Ayrıca havayı temizliyorlar, gözleri süslüyorlar, duvarlarını onlarla doldurmak isteyenlere de cömertler. Ha bire fotoğrafları çekiliyor, resimleri çiziliyor. Hiç teşekkür beklemiyorlar, […]
Caretta Caretta – Josef Hasek Kılçıksız
Zamanın her ânı hiçbir şeyi tebliğ eder gibi kötücül mevsimler sürüyor önüme. Gerçi derlediğim çiçekler hep yanlış mevsimlerde solup kurudular Nora. Her gece sıtma nöbetlerine tutuluyorum. Mektup sıtması. Yokluk ve yoksunluk nöbetleri. Onca beklemeyi bir yalana sığıştırıyor zaman. Kuşlar, kırmızı kiremitli çatılar ve koca şehir, hep birlikte mektubunu ve güneşi bekliyoruz, seni bekliyoruz Nora. Bir martı […]
Bekleme yapmayın! Sollama yapmayın! (Dil Bilinci -III-) – Tahsin Melan
Geçen yaz Ankara’daydım. Her ne kadar yıllar öncesi bıraktığım Ankara olmasa da benim için bu şehrin anlamı çok farklı. Değişen caddeler, yapılaşmanın ilginçliği, toplumun farklılaşması… Kısacası bana eski hâlini özlettiren çok farklı bir Ankara. Özellikle cadde ve sokaklardaki arabaların kalabalığı ve düzensizliği akıl alır gibi değil. Araba fazla olabilir. Eğer kurallara uyulsa, karşılıklı saygı ve […]
Kırmızı Atkı – Sevil Usta
Soğuktu… Ayaz vardı dışarda. Sonbahar kışa dönüyordu usulca… Aklına geldi kırmızı atkısı. Çekmecesinden çıkarmak istedi. Elini usulca kırmızıya uzattı ama dokunamadan geri çekti. Aklına geldi atkısının boynunu son sarmalayışı ve adamın boynuna son sarılışı. O an hissetti kırmızının soğukluğunu sıcak bedeninde. Arnavut kaldırımdaydı o günde köşe başında. Adamı bekliyordu çocuksu mutlulukla ve atkısıyla. Adamsa geç […]
Vuslat – Arzu Seloğlu
Şehrin ismini iki kişi koyabilir;Ya geride nefes bırakmayıp kapıdan son çıkanYa da hiçbir anı,ânı edinmemiş olan. Adalet sancağını iki kişi dikebilir;Ya ben/benim dediği herşeye kibrit çakanYa da kusur perdesini gözünden atan. Mâşuğa iki kişi kavuşabilir;Ya aşıklık edip vuslattan ar duyanYa da mâşuk olduğunun farkına varan Şub 11, 2020KİRPİ EDİTÖR
Yarım Kalan Şiir – Erol ÇELİK
Yıl iki bin on bir, Yirmi üç Ekim Saat on üş kırk bir, verildi hüküm Toprağın altında ağırdı yüküm Acının adını ben Murat koydum Karalı yazılmış dediler yazım Enkazın başında kör oldu gözüm Anlatmak istedim yetmedi sözüm Acının adını ben Yunus koydum Haykırdım sesimi duyan olmadı Kurtulmak istedim gücüm kalmadı Çocuktum, dünyada yüzüm gülmedi Acının […]
Son Yorumlar