Gümüş – İlknur Gök Gültekin
Üzerime kapılar kapananı yıllar olmuştu. En son ne zaman bir insan görmüştüm, inanın hiç hatırlamıyorum. Tek bildiğim şey şu tahta kapıya kilit vurulalı uzun zaman olduğu… Biliyor musunuz? Burası bir dönemin en işlek kütüphanesiydi. Gece gündüz tıklım tıklım olurdu. Aradığınız kitabı bulduysanız, ayakta kalmadıysanız sizden şanslısı yoktu. Günün değişik saatlerinde gelen insanları gözlemlemek o zamanlar […]
Uçuş İzni – Zeynep Kasap
Sabah uyanıp işe gitmek için hazırlanıyorum. Çantamı da alıp tam elim bordo atkıma uzanacakken, aklıma geliyor akşama bizimkilerle buluşacağım. Renkli şallarıma, atkılarıma göz gezdiriyorum. Daha zarif daha şık daha hafif görünüyorlar. Bunlardan birini seçeyim derken ani bir kararla alıveriyorum bordo atkımı. İçimden mazeretim hazır ” soğuk’’ akşam daha da soğuk olacak ” Kalın, yünden, boyu […]
Taş Kağıt Makas – Özge Paksoy
Bu gün bildiğimiz dünyanın ışıktan tamamen yoksun kaldığını düşünürsek, karanlık odalarımızın anahtar deliklerinden evrensel bir karanlığa düşeriz. Bu karanlıkta bir lider arayışı bizi körlere sürükler. Körler görünene dayalı olmayan bu yenidünyada görünmeyenin yol göstericileri olarak, tutunmayı, koklamayı, dokunmayı öğreteceklerdir bizlere. Platon’un mağarasında ellerimiz bağlı geçip giden kuklaları seyrederken, ışığın bizi kör edeceğini bilmiyorduk. Korku […]
Denize Attığımız Pırlantalar – Dilek İşcen Akışık
Parkta yürürken ağaçları daha yakından inceledim. Onlardan ders alabilsek ne hoş olur diye düşündüm. “Nasıl yani?” dediğinizi duyuyorum. Söyleyeceğim, merak etmeyin. Ne üzerlerinde barınan hayvanların ne gölgelerinde yatan insanların ne de verdikleri meyvelerin hesabını tutuyorlar. Ayrıca havayı temizliyorlar, gözleri süslüyorlar, duvarlarını onlarla doldurmak isteyenlere de cömertler. Ha bire fotoğrafları çekiliyor, resimleri çiziliyor. Hiç teşekkür beklemiyorlar, […]
Caretta Caretta – Josef Hasek Kılçıksız
Zamanın her ânı hiçbir şeyi tebliğ eder gibi kötücül mevsimler sürüyor önüme. Gerçi derlediğim çiçekler hep yanlış mevsimlerde solup kurudular Nora. Her gece sıtma nöbetlerine tutuluyorum. Mektup sıtması. Yokluk ve yoksunluk nöbetleri. Onca beklemeyi bir yalana sığıştırıyor zaman. Kuşlar, kırmızı kiremitli çatılar ve koca şehir, hep birlikte mektubunu ve güneşi bekliyoruz, seni bekliyoruz Nora. Bir martı […]
Bekleme yapmayın! Sollama yapmayın! (Dil Bilinci -III-) – Tahsin Melan
Geçen yaz Ankara’daydım. Her ne kadar yıllar öncesi bıraktığım Ankara olmasa da benim için bu şehrin anlamı çok farklı. Değişen caddeler, yapılaşmanın ilginçliği, toplumun farklılaşması… Kısacası bana eski hâlini özlettiren çok farklı bir Ankara. Özellikle cadde ve sokaklardaki arabaların kalabalığı ve düzensizliği akıl alır gibi değil. Araba fazla olabilir. Eğer kurallara uyulsa, karşılıklı saygı ve […]
Kırmızı Atkı – Sevil Usta
Soğuktu… Ayaz vardı dışarda. Sonbahar kışa dönüyordu usulca… Aklına geldi kırmızı atkısı. Çekmecesinden çıkarmak istedi. Elini usulca kırmızıya uzattı ama dokunamadan geri çekti. Aklına geldi atkısının boynunu son sarmalayışı ve adamın boynuna son sarılışı. O an hissetti kırmızının soğukluğunu sıcak bedeninde. Arnavut kaldırımdaydı o günde köşe başında. Adamı bekliyordu çocuksu mutlulukla ve atkısıyla. Adamsa geç […]
Vuslat – Arzu Seloğlu
Şehrin ismini iki kişi koyabilir;Ya geride nefes bırakmayıp kapıdan son çıkanYa da hiçbir anı,ânı edinmemiş olan. Adalet sancağını iki kişi dikebilir;Ya ben/benim dediği herşeye kibrit çakanYa da kusur perdesini gözünden atan. Mâşuğa iki kişi kavuşabilir;Ya aşıklık edip vuslattan ar duyanYa da mâşuk olduğunun farkına varan Şub 11, 2020KİRPİ EDİTÖR
Yarım Kalan Şiir – Erol ÇELİK
Yıl iki bin on bir, Yirmi üç Ekim Saat on üş kırk bir, verildi hüküm Toprağın altında ağırdı yüküm Acının adını ben Murat koydum Karalı yazılmış dediler yazım Enkazın başında kör oldu gözüm Anlatmak istedim yetmedi sözüm Acının adını ben Yunus koydum Haykırdım sesimi duyan olmadı Kurtulmak istedim gücüm kalmadı Çocuktum, dünyada yüzüm gülmedi Acının […]
Pıhtı -Kadihan YALÇIN
Bu odada yatardı hep. Hep bu odada yatardı. Duvarın dibindeki şu tahta divanda boylu boyunca yatardı. İstese de başka bir odada başka bir divanda yatamazdı. Hep bu odada, bu divanda yatardı annem! Televizyon izlemeyi sevmezdi pek. Boş durmayı da sevmezdi. Boş durmayı sevmezdi ama hep de boş boş yatardı. Ayağım kıbleye gelmesin diye en başından […]
Çocukluk – Şener Beyter
Ellerinde biriken kan Ki en unutkan şeydir Sessizce sızar sözcüklerin ağzına Korku müzesinin en baş müdavimidir Kan karla birleşince Kamaşır sessizliği mucizenin Sevginin anne eli değince dizlerine Seyredilmesi öpüş gibi güzeldir Şener BEYTER Şub 10, 2020KİRPİ EDİTÖR
HER ŞEY ALLAH’TAN – Burak AKBAŞ
II Altay’ın ölümünden bir hafta sonra Altay’ım hep düşündüm, korktum ne yapacağımı bilemedim. Beni bırakıp gittiğin gün sana çok kızdım. Ölüm kurtuluş muydu? Sen ne ara bu kadar bencil oldun? Kendini düşündün de şu zavallı karını mı düşünmedin? Para bu kazanılıp ödenmez miydi? Neyse… Seni asla affetmezdim, affetmeyecektim. Bugün aldığım haber her şeyi tam tersine […]
Kırmızı Traktör – İrem Seval
Memleketine dönmeden önce üniversiteyi bitirene kadar gecesini gündüzüne katmıştı. Babasından da destek alacağını düşünerek bir otomobil peşinatını biriktirmişti. Özgür rüyalarında sevgilisi yerine hep güçlü motoruyla parlak kırmızı rengiyle yollarda iz bıraktığı arabasını görmüştü. Gökyüzünden koparılmış iki demet mavi, kalbinde kök salan bir çift yeşil anlamlı bakış yerine arabanın dikiz aynasından solladığı şoförlerin şaşkın bakışlarını görmeyi […]
Son Yorumlar