Sarahaten – Çağla Nalbantoğlu
Paçalarıma kadar inmişti hissettiğim derin korku ve bütün suskunluğuyla örtülmüştü çocukların üzerine gece. Simit susamlarının yanında turuncu hasretler biriktirdiğim bir önlük cebim vardı, zamanla onu da yırttı parmaklarım, ilmek ilmek. Sevgisizlik tanımını okulun taş merdivenlerinde oturarak ezberlemiş bir çocuk için şeker pembesi değildi gökteki bulutlar. Esir olarak tutulduğum bir kabile sanki okul bahçesi ve ilk […]
Taş – Serdal Göçmen
Yaylacık kasabasına bağlı kavaklı köyü adına yakışır biçimde üç tarafı ulu kavak ağaçlarıyla çevrili, bir yanı da güçlü akan dereye bakıyordu. Serin derenin kenarında özenle topladığı çakıl taşlarını yıkayıp, temiz bir bezle kurulayıp parlatıp her yanı yamalı şalvarının cebine koydu. Geniş ceplerinin ikisi de taşlarla doluydu. Taşlar onun için tutkuydu, mutluluktu. her akşam serinlikte Torosların […]
Erenlerin ulu katarına varayım – Ayhan Aydın
Düştüm aşılmaz denen karlı dağlara Yollarımı dost hasreti bağlar mı? Yana yana hicranımı döküp ağlasam Yar gelip yanıma yaremi bağlar mı? Bir yaralı ceylan oldum koşar dururum Feryat figan edip ilden ile konarım Dönüp dönüp ben kaderime ağlarım Mihman dost olan yaremi bağlar mı? Yana yana kül olmadan öleyim Erenlerin ulu katarına varayım Ben de […]
Marifet – Safa Berber
Süpürsün kederimizi rüzgar Ve uçuşsun etrafa simit parçaları Coşsun bu yaramaz çocuk, sinirlensin Kuvvetlensin bu rüzgar, tekrar ve tekrar Kapsın ağızlarıyla serçe yavruları.. Aç kalsın alçak güvercinler ve dostları Düşsün keçiboynuzları ağaçlardan İnsanların kafalarına bir bir Ve ağlasın bir bebek ta uzaklardan Duyulsun ezan ve camilerde tekbir Kaybolur mu dersin bu adi çapsızlardan Kibir.. Yada […]
Kirpi – Aydın Yılmaz
“Şurama batan” diyor şair, “Şurama batana özlem demeselerdi; bıçak derdim”. Cemal Süreya Herkesten uzaklarda, kır evimdeyim. Açık pencereden, gözlerimin önüne sere serpe cömertçe yayılan büyüleyici doğayı, tepemde renk yelpazesi kanatlarını çırpaduran yüzlerce güzelim kuşu mayışmış bir halde hayranlıkla seyrediyorum. Gözlerimin önünde bir yağlı boya tablosu gibi yayılan muhteşemlik, anlatılamayacak güzellikte. Doğrusu nereden başlayacağımı ben de […]
Hoş geldin – M .Meltem Kaya
Hoş geldin Ötelere gidipte Dünyaya döndün İç savaşını yapıp ne fetihler gördün Bir sepetin içinde nehirlerde yüzdün Kuyulara atılıp zindanlarda süründün Aşk’ın karşısında boynunu büküp Rabbini bulunca aşk’ına güldün Hızır oldun gemiyi batırdın Musa olup Hızır’a çattın Şahit olunca şah damarından yakın olana Lal oldun susup kaldın Harun olup sustuğunu konuştun Yuşa oldun balığını unuttun […]
Veda Somyası – Deniz Kenan Kılıç
Kapalı gözlerinden süzülen gözyaşlarının taşıdığı yalnızlık hissi Yaşlı bedenini, anımsadığı düzmece yollarda geziye çıkarır İstemsizce son kez hareket ettirdiği kolları ve bacakları Buruşturduğu yüzünün derinliğinde pandomim icra ettirir Karanlık odada, akşam vakti sessiz televizyondan yayılan cılız ışık Sabah ışıklarını arayan iniltilerinin arasında, yanılsamalar yaratır Ansızın boşalan terlerin soğuk ellerini tutan kıpırdak sinestezi Solan çehrenin güzelliğine, […]
İÇİMİZDE SAKLI HÜZÜN – FATMA ECE ÇAKIR
Saklarız hüzünlerimizi; belki gözlerimizi kaçırarak,belki sahte gülümsemelerimizle süsleyerek. Ne demiş Cemal Süreya: ‘Sen bakma bu kadar hüzünlü şeyler yazdığıma, ben çok gülerim. Ve gülerken hiç kimse yalan olduğunu anlayamaz.’ Peki neden saklarız hüzünlerimizi,neden söylemekten çekiniriz? Bu hüzünler bizi güçsüz mü yapar ya da ‘boşver, geçer’ gibi geciştirici sözcüklerden mi korkarız? Oysa hani anlattıkça azalırdı hüzünler? […]
Yüzleşme – Erdal Taşkın
Gözleri kapalıydı. Bütün uzuvlarını açmış, heykel gibi duruyordu. Günün ilk saatleri olduğu için güneşin yakıcı etkisini henüz hissetmiyordu. Gerçi gün, saat, günün ilk saatleri gibi sözler onda oldu olası anlamlı hâle gelen kavramlar değildi. Gözlerini açmaya karar verdi… Vazgeçti. Daha önce de bütün uzuvları açık bir hâlde, heykel gibi durmuştu ama gözleri kapalı hiç bu […]
ritim – ayhan kelam
haydi birde burdan bakalım hayat balkonda üç saksı iki sardunya biri umut çiçeği en azından ben öyle diyorum sonbaharda açtığı için baharı es geçmişmiş yazı yaşamadan bitirmiş ama hala yaşıyor çiçek açacak kadar yaşıyor kışa kafa tutacak kadar yaşıyor yani zoru başaracak kadar yaşıyor bur dan bakalım hayat bir de umudun gözünden gel hayat barışalım […]
Olanla Ölenin Köprüsü – Deniz İnan
Olsun Yokluğun yokluğunda açar çiçekler kışın Bırakın zatıâliniz berhudar olsun Kumun yolculuğudur diye dillenen Seherde çöle tepetaklak vuruşumuz Kimin yolculuğudur Ben fevkalade ipe dizilişler bilirim Ruhu şad olsun Sizinle çok önceden tanışmalıydık Babam satmadan kırmızı pikabını Üç ay ertelemeye girmeden mahalle pikniğimiz Hoş gelmeliydiniz Yüzünüze yüz sürmeliydim Avluya rüzgâr getiren o yaprak titremeliydi Sormamalıydım, aslında […]
Ego – Özgür Karakaya
“Ne kadar çok bilgi o kadar düşük ego, Ne kadar az bilgi o kadar yüksek ego”.Albert Einstein. Ego, sözlüğümüzde şu anlama gelmektedir:İsim, felsefe Ben; Latince bir kelime olan Ego, ben, benlik, kendilik demektir. Üç harfin içine sığabilen bir dünyadır.İnsanı duvar gibi kuşattır. Samimi olmasına izin vermek istemez ve sahteliğini devam ettirmesini ister. Bizi diğer insanlardan ayıran settir.Şişmeye müsait […]
SEN MEÇHUL BEN MEÇHULE – Hasret Bilmez
gülerken sakladığın gözlerini gören bir ben miydim? ya da kızdığın zaman öne eğilip kalkan başını , olmasa da pek mümkün belkide içinden ona kadar sayışıni duyan ben miydim? nadiren de olsa üstüne geldiklerindeki sükutunu bir ben mi bir tek ben mi fark etmiştim ? peki ya zamansız tebessümlerine sadece beni mi ihale etmiştin yoksa herkes […]
Son Yorumlar