KALDIRIM MESELESİ – Akın Yunus YILDIZ
Bu kaldırımı oldum olası sevmiyorum. Taşları doğru düzgün dizmemişler, her seferinde bir yerine illa ki takılıyor ayaklarım. Düşmek üzere olurken kafama bir şeyler geliyor, vücudum istemsizce kurtarıyor kendini, refleks mi nedir? İşte çok istemsizce oluyor bu. Her akşam üzeri yaz mevsiminde esen bu rüzgarı tanıyorum. Boynumdan sırtıma dolan ılık hava. İnsanın […]
SENDROM / NEJAT UĞURLU – Sevim Demiröz’ün kaleminden…
Kalıtımsal çürüklük bedende midir yoksa ruhta mı? Ölümcül olan duygular mıdır yoksa insanlar mı? Bizi biz yapan değerler, başarılar, toplumsal konumumuz, ruhsal güzelliğimizden midir yoksa çirkinliğimizin kalıtımsallığı mı? Nejat Uğurlu “Sendrom” filminde bizi kendi heyelanlarımızla yüzleştiriyor. Çocukluğumuzda başlayan ruhsal evrimimize gerek etken, gerekse edilgen rollerle ayna tutarken; parçadan bütüne ulaşmaya çalışan insanın toplum sığınağından […]
BİR KATİLİN PORTRESİ / İLK ADIM – Sevim Demiröz
Önce gökyüzünü sonra kuşları unutmalısın. Ancak bunları hafızandan silebilirsen yaşamın gayretkeşliğinden arınırsın. Mevsimi geldiğinde derisini değiştiren yılanlar gibi önce soyunmalısın, sonra bütün çıplaklığın ve varlığınla bir keman telinin üzerinde gezinir gibi -sürünmek pahasına da olsa- her şeyi geride bırakıp kendine yeni bir düş aramalısın. Siyahı ve beyazı, karanlık ve aydınlık olarak adlandırmalısın. Renkleri bir mendille […]
Buz Battaniyesi – Efla Berrin Fırat
Parmaklarım kanamış yalnızlığını gözlerime ek/le/mek için… O, ben-im-/ Sevda sözlerinin yollandığı yanlış adres. Gözlerini ateşe açmış, İçine derviş kaçan bir ucube-i efkar! İflah olmaz sükutunda aşk ilminin; Her saatin kışı Her kışın kıyameti Her kuşun eti Her kurşunun ettiği. O, sen-in-/ Sessiz ol Yavaşça kaldır kabuğu Akmasın irini kutsal yaramın Kalbin çürür yoksa! Sen acemisin […]
Koyu bal – Mehmet Özgür Ersan
Mor mendilin kıvrımları Gölgeledi Yüzünü İlkyazın alacakaranlığında Işıldıyor dolunay Hayat denen bir sunağın başında En güzeli bütün yıldızların altında Sağlığımıza içiyoruz Gözleri bal renginde Aşkın güzelliğiyle Aydınlık yüzü Aşmış gene kendini Her halinde yeni bir güzellik Kasırga nasıl sökerse Meşeleri kökünden Öyle sarsıyor yüreğimi aşk Ama bil ki Gelecekte bir gün Bir takım insanlar Ordan […]
Acıların Çarlığı – C e m a l Ö z t ü r k
Emir bu kez yukarıdan Firavun’un sağ kolu Ta neocon’lardan geliyor: ‘Cürüm işleyenler hep aşağıdayken Azmettirenler daha yukarıya terfi edecek’ Ben de Tek başına bir devlet gibi çalışıyorum Milyonlarca hücreden istihbarat toplarken beynim Ve acıların kaba kuvvetiniölçerken Bir ordinaryüs profesörü gibi yetkindir hücrelerim Her defasında suçum sabit Ölüm korkusundan emindim Nice ayrılıklar Nice sayrılıklar boyunca İki […]
ADINI KAYBEDEN MÜTHİŞ BİR ROBOT – Saniye Kısakürek
Ne bir çekirgeydim ne de bir kuş! Kanatlı bir böcek de olamamıştım değerli okuyucularım; varın gerisini siz düşünün. Ha, yapışkan vücuduyla ve tuhaf antenleriyle oradan oraya sürünen bir canlı da değildim elbet. Çünkü aklım vardı; kendime yetecek kadar… Düşlerim silinmişti mesela. Gece ve gündüz beyaz bir ipliğin kirlenmesi gibi elimden alınmıştı. Kim ya da kimler […]
Namus Anlayışı – Özgür Karakaya
“Ömrünün dörtte üçünü okumakla geçiren muhakkak namuslu olur”.. Diderot Namus, sözcüğünün kökeni de nomostan gelmektedir.Antik Yunan ve Roma döneminde kurucu yasa anlamına gelen nomos cinsellik söylemenin, üreme olmak üzere sosyal yaşamdaki tüm kuralları da düzenlemekteydi. Kadın, öznesi olmadığı olduğu alana hapsedilmekteydi . Kadına uygun görülen rol ve kökleri Roma ya dayanmaktaydı. Namus, hem başkalarının hem […]
Davet – Hikmet Güzelkokar – Zeynel Kürkçü
DAVET Sen de gel Sarıyer’de ayrıca börek yeriz Hayata boğazın kıyısından bakarız Belki bir rüzgâr eser Kulağımızın dibinde Belki martılar ağlar Bize yazmak için mısralar döker Belki kısmet çekeriz denizden Çaparilere takılır güzellikler Böreklere dökeriz sevgiyi Pudra şekeri niyetine Belki Eftelya takılır kim bilir May 27, 2016KİRPİ EDİTÖR
Hani-Gürsel Özkır
Hani; çok istediğimiz herhangi bir işin yolunda yürümediğini gördüğümüzde veya çok hayal ettiğimiz bir zirveye ulaşamaz duraksadığımızda ya da çok arzuladığımızın sahibi biz olamadığımızı yaşadığımızda; oldukça derin bir iç parçalamasıyla fetyat-figan eder ve olan hayat ışığımızı söndürerek kaybetmiş oluyoruz. Hey hat ki hey hat; egoist benliğimize ömrümüzü feda edişimize… Ne yani; sanki o bizi iç […]
SENDEN SONRA – DİDEM SAYAT
Sen gideli bugün tam bir yıl oldu. Değişen pek bir şey yok hayatımda. İşe gidip geliyorum her zamanki gibi. Bazen dışarıya çıkıyorum yemekten sonra eğer hava güzelse, kısa bir yürüyüş yapıyorum sahilde, denizi izliyorum, günbatımını, gelip geçen insanları… Rüzgâra karşı durup derin derin nefes alıyorum, bunlar bana iyi geliyor. Hafta sonları annene uğruyorum ara sıra. […]
Olmak Çilesi – gupse aydın
Varım ve yoğum dahil olmak üzere attığım her adım seçilmekten son anda kurtulmuş ya da bu kendi kendime ikram ettiğim bir güzelleme. Yaşadıkça dahil olunan bu hayattan kendimİ soyutlama çabalarım kısa bir on altı yıl içinde kendi kendini imha etme yollarında iyice ustalaştı. Daha da kötüsü haklı çıkamıyorum. Her zaman inandıklarımın yetersizliğini yüzüme vuran yumruklardan […]
Elveda Veyahut Elim Veda- mehmet emin kalgı
yalnızlığımızı paylaşırdık çorak toprakların. yolarına serçelerin çığlıklarını ıstıraplarını duyardık karlı dağların ahların bestesi yapardık kurumuş pınarların çığlıklarını duyardık yalnızlığın ayak seslerini delirmiş fırtınalar arasında masumlaşmış yüzleri bebeklerin ağlayışlarını hayalini yaşardık cennettin mavi bulutların altında kızıllaşmış güneşin karşısında ay ışığında ve bir karartıyla gül dudakların kokusunu çekerdik içimize ince, narin ve taze sevişmelerimizi veyahut öpüşmelerimizi dikenlerini […]
Son Yorumlar