Parkam – Josef Kılçıksız
küflü bir an resimlerine bakıyorum anne rüzgar savuruyor eski fotoğraflarını güzün sararan örtüsüne… dalgalara savruluyor kumdan atları denizin… yellere karşı tam orta yerinden kırılıyor karanfil… çocuk kalplerine emanet ettiğim ne varsa fırtına alıyor benden… fırtınanın koptuğu yerde deniz kalacağını bilerek avunuyorum güz yağmuru bu, geçer diyorum ama sen yağmur damlamışlığı oldukça ruhumun göçüklerine biliyorum, geçmez […]
Çarşamba – Turgut Say
Bir Çarşamba günü doğdum; Arada kalmışlığın yalnızlığı ile Aşk ve melankolinin ortası, Hayallerini yitirmiş bir baba, Gövdesini unutmuş bir annenin dölü! Bir Çarşamba günü doğdum; Yelkenlerini suya indirmiş, Yeni denizlere açılmayı unutan, Eski limanlar ile yetinen bir ulusun, Özünü saklayan hikayeleri ile! Bir Çarşamba günü doğdum; Saat tam 12:00 ydi. Ebenin yemek saatı, Çekti kolumu […]
ARAF – erdem özçelik
Tolga, kendine geldiğinde bulunduğu mekan gür bir sesle yankılanıyordu. Tanıdık bir sesti bu. Babasının sesiydi. Hangi yönden geldiğini kestiremiyordu ama, babasına ait olduğundan emindi. Ve merakla başını kaldırıp etrafına bakındığında uzaklarda korkmuş haliyle onu fark etti. Sanki saniyelerle yarışıyor gibi kendine doğru koşuyordu. Bir araya geldiklerinde ise yavaşça dizleri üzerine oturdu, başını kaldırıp kollarına aldı. […]
FANUS -B. TOLGA YILMAZ
Bankın önünden geçenlere bakıyor, herhangi birinin yanına oturması için dualar ediyordu; ancak kimse yanına oturmak şöyle dursun göz ucuyla bile bakmıyordu. Biri baksa, görse, sessizliğini duysa, duysa da yanına otursa o da Forrest Gump gibi anlatmak istediği ne varsa anlatabilse. Bu aralar çok fazla film izliyordu. İzlediği filmlerin de etkisinde kalıyordu. Hayatının son yıllarında hep […]
TRENLER KALKARDI ANKARA GARINDAN- Zeynel KÜRKÇÜ
Trenler kalkardı Eskiden Ankara garından Trenler kalkardı hasretten vuslata varan Güvercin oldu şimdi Onlarca gül yüzlü can Güvercin oldu kanatlarında al kan Çiçekler kokardı Eskiden Ankara garından Çiçekler gülünden papatyasından Barut koktu şimdi Umuda sallanan mendiller Kan doldu aydınlığa bakan gözler. May 27, 2016KİRPİ EDİTÖR
Son Tövbe – EMİNE TANIRGAN
Bulutluydu hava, Çiseli yağmurlar sarmıştı etrafımı. Alacakaranlıktı yürüdüğüm yollar. Gecenin sabaha devrettiği saatlerdi. Billur gibi bir ses, Yolun sonundaki beyaz evden geliyordu. Geliyordu, ya da gelmesi gerekiyordu. Yollarımda dikenler olsa da o sesin geldiği istikamete gittim. Gittim ve delicesine merak ediyordum o sesi. Ses; sessiz sedasız çağırıyordu beni. Gittim, gitmeliydim, gidecektim. Gittim. Öyle olmalıydı. O […]
İSTASYONDAKİ – Fatma ŞAHİN
Bir sonraki Lyon trenini beklerken yorgun gözlerimle istasyondaki telaşlı kalabalığı izliyorum. İşe yetişmeye çalışan iyi giyimli Etinneli beyefendiler, alımlı Fransız kadınları geçti gözlerimden. Onlar geçer geçmez istasyona gelip bana doğru yürüyen sırt çantalı gezginlere gözlerim takılmıştı ki, yanıma gelip bir kaç cümleden ibaret olan eğreti Fransızcalarıyla gişenin kaçta açılacağını sordular. Onlara yirmi dakika beklemeleri gerektiğini […]
Güven – Ayberk MAZI
Öğrenemedik Öğrenemedik hesap yapmadan yaşamayı Öğrenemedik hesapsız yaşamayı Mutluluklarımız hesaplı Hesaplı sevgilerimiz Korkakça yaşamımız, hayatlarımız Öğrenemedik hayata koşar adım yürümeyi Atamadık üzerimize sinen o ölü toprağı Kaybettik hayata karşı temizliğimizi Kirlendik Kaybettik karşılıksız sevmeleri Yitirdik, yalnızlaştık Herkesten, her şeyden kaçışlarımız Korkuyoruz birbirimizden İnanmıyoruz Sevmek vardı, sevilmek Güven vardı gözlerimizi kapatırcasına Samimiyet bizleri terketti Ve bizler […]
KABADAYI – GALİP ÖNLÜ
Otel Şefi çalan telefona sinirli bir şekilde gözlerini dikti. Hızlı adımlarla ilerleyip açtı. —Merhabalar efendim, buyurunuz… —Merhabalar, Benim odaya mantarlı et sote, tavuklu kabak sandal sefası, iki şişe votka, yarım kutu Smith Wesson Nyclad mermisi, bir berber, bir piyano, bir de piyanocu getirt. Şef sert bakışlı gözlerini havaya dikti, yüzü sarardı. Küçük bir mırıltıyla söylenileni […]
HEPSİ GEÇECEK – Dilek Gündüz
Bir tekmeyle attı yorganı üzerinden, sinyali almaya başlamıştı. Önce elleri ayakları ısınır, sonra göğsündeki ağırlık artmaya başlardı. Aslında öyle çabuk olurdu ki hangisinin daha önce başladığını fark edemezdi. Kalkıp bir pencere açabilse, dünyanın havası içine dolar, ferahlardı belki. Ağzına nane kokusu ve yeşil elma tadı gelirdi. Bir gayret doğrulmaya çalıştı ama sadece omuzlarını kaldırabildi, tekrar […]
ALMANYA ZİYA VE TÜL – Gülser Sağıroğlu
Elma bahçelerinde koşturduğumuz güzel masumiyet yıllarının, en önemli arkadaşlıklarından biriydi Şükran.Tam olarak bizim mahalleye taşındıkları günü hatırlamasam da. Pembe çemberinden görünen uzun örgülü saçları,pazen kısa şalvarı, çizgili keten gömleği,şaşkın bakışlarıyla bizi ve oyunlarımızı sürekli izlediğini görüyorduk.Zaman zaman yüzüne iliştirdiği müzip gülümsemesiyle davet beklediğini anlamazlıktan gelmek istemediğimiz günlerden birinde de onu oyunumuza almıştık. Sıra ip atlamaya […]
Umut sıcaktır – Aytaç Doğan
Ensemde hissediyorum soğuğun nefesini Bedenim buz kesmiş Sıcaktan umudumu yitirmişim Eldivensiz kar topu atmak gibi Kaskatı kesilmiş ellerim Yüzünün sıcaklığını arar olmuşum Gözlerinde ki koyu kahveyi sar ellerime Üşümesin ! Öyle bir anlat ki sıcağı bedenim çözülüversin Soğuğu unuttur bana,aşkla yansın yüreğim Sarıyı anlat bana yensin içimde ki Zift siyahı Umudu anlat bana yeşersin gözlerim […]
SAL-LA-PA-Tİ KI-RIK Dİ-ZE-LER… – Bahtiyar ERMİŞ
tansiyon değil de bu astım beni öldürdü nefes testinde iki buçuk yaşındaki bir çocuk gibi nefes alıyorum sağım solum sobe dedi hayat sonra kekrek bir akşam gibi baktı hangi keskin virajda bariyeri sıyırdıysak o kadar faytona binmek isterdik versek o hangi kazada tüketilmiş sonra büzüştürülmüş paketinde bir çukolata değil bir çöp kurusunda ayaklarımızın altında umursar […]
Son Yorumlar