Yıldız Çukuru – Berrin Efla Fırat
Rayları görüyor musun şimdi? Kanını kokla Bu senin yazdığın kendi sonundu! Suret eskitildi eksiltilerek. Zaman su çekti, Sırılsıklam. Çıkan ruh sitemsiz Düş de gör. Düş Ve Gör! Suret eksitildi eskitilerek ve Saklandı kandiller Ucuz ayrılıkların kötürüm şövalyelerinden. Sessizliğin kıyamında Yeşile boyanan dudaklar Asıldı GARİP AĞACI’na. Herkes kendi sürgününe gitti… Ve artık Ve şimdi Çıkar o […]
İstasyon -Gülderen Kılıç
Sesimi Sözümü soydum Çıplak. Batan nedir Göz kapaklarıma Anılar Soluksuz bir nefes gibi Atıyor başucumda Sensedim Yelken açtım Durgun bir denize yine Ellerimi kanatıyor gözlerin Uçmaya küsmüş Kuşlar gibiyim Bu gece. Aldım koynuma Sonsuz sessizliği Saçlarını tarıyorum gözlerimin Çocukluğumun yıpranmış şarkılarıyla Bir gemi yanaşıyor omuzlarıma Demir atıyorum dudaklarıma Mühürlemiştim oysa. Yol çıkarken Bir mendil olmalı […]
Bu Gece – Cennet Güvenç
Kalbimin parçalarını avuçlarımda tutuyorum, Cam kırıkları gibi batıyor ellerime Sızlıyor Yoksul bir adamın Gramofonundan çıkan cızırtılı sesler gibi kalbim Ve sanki biraz sonra pili bitecek Şarkı kesilecek gibi Sessizce bir sigara yakıyorum. Bırakıyorum kendimi yatağımın boşluğuna Ve kelimelerimden tutup Saçlarıma uzanıyorum Bu gece kendimi saçlarımdan asıyorum. Kas 2, 2014KİRPİ EDİTÖR
İnsan Yıkıcılığının Kökenine İnen Bir İzlek Demirciler Çarşısı Cinayetinden Ortadoğu’nun Sokaklarına Projektör Tutmak – Mehmet Özgür Ersan
Gençliğimin en sarsıcı kitabıydı. Dün, bugün, belki de yarın bile devam edecek olan kan davası olgusu işleniyordu. İşlenirken sadece bu insanlık dışı törenin, cinayetlerin hasımlarını değil, buna alet olmak zorunda kalan ve çevresinde bundan etkilenen insanların hayat hikâyeleri de ele alınıyordu. Uzun zaman etkisi kaybolmayan bu kitabın tesiri hala sarsıcı bir şekilde hafızamda.1974 yılında kaleme […]
GÜNAH – İzzet ALTUN
Daktiloyu çok severim. Harfleri adeta tek tek taşırsın, uzaklardan çok uzaklardan geliyormuş, gelmiş de yorulmuş hissi uyandırır. Ancak çok sevenlerin duyabileceği bir çığlık ile ölümsüz kılınır harfler. Hikayene dokunursun ellerinden dökülür göz yaşın… Hiç daktilom olmadı harfleri taşıyacak, ellerim olmadı, hikayem olmadı. Sıradan bir taksi şoförüyum, hiç aşkım olmadı ama çok çığlık attım. Büyük arzularım […]
KAZA – Tuba Kır
Yağmurlu bir sonbahar akşamında, iskelenin en ucuna bacaklarını toplayıp oturmuş genç bir kız içini çekti ve neredeyse bağırarak “Ben şimdi nasıl yaşayacağım?” diye denize sordu. Deniz bir iki dalgalandı, ses etmedi. Ne desin bilemedi. Kim bilir kaçıncı kez bu ve bunun benzeri şeyler duymuştu, ne dertler dinlemişti insan denilen canlıdan. Kederli genç kızdan bir haykırış […]
tavan arasında ki aşklar – Buse Ellidört
artık asma tavan mutluluğunda aşklar arıyorum kendime ne kadar yapaysa o kadar çok aklıma asıp dolanmaktan haykırdığım ışıklar aklım çıkmıyor yerinden, neyse ki bir mücahit’i aldım başıma alıp gidişlerim nedense çıkışlarım da ondandır bana kalan boynu uzun bu akşamın, şevki kırık saatlerden belli esirgenmiş zaman denen bu arsız çalı bitmiş yeşillerden çırpı çırpı ay kızılını […]
mu-r-at – Canan İNAL
hatırlamayı bilmiyordum daha. ya iki ya üç defa aydınlık olmuştu. her taraf kupkuru. onlarca bacak, yan yana, ardı sıra. bazıları uzaklaşıyor, bir o kadarı geliyor. ben onlara yetişemiyorum, ne o kadar hızlı, ne de o kadar uzun koşamıyorum ki. dizlerimi bile kilitleyemediğim için ayakta uyuyamıyorum. dediler ki, birkaç aydınlık, birkaç karanlığı izleyecekmiş, sonra ben de […]
AŞK ÜZERİNE – ALİCAN ÇALIŞKAN
Dil açısından yüzlerce farklı şekilde ifade edilebilen fakat dudakların tek şekil üzerinde mutabık kaldığı,soyutluğun da ötesinde fakat bir o kadar da evrensel bir kavramdan söz etmek mümkün.Kimi- lerinin yaşamın kaynağı ve yegane gayesi olarak kabul ettiği bu olgu,binlerce farklı tanımla sabit kılınmak istense de bunda pek de başarılı olunduğu söylenemez.Bunun sebebi görecelilik midir yoksa soyutluğun […]
Ölü Şehir – UYGAR BARIŞ BUDAK
Uyan karanlıkta olan, yanı başındayım! Üçüncü Bölüm Avcı Karanlık gecede dolunayın ışığında kendini ayinine vermiş yitik bir adam. Her dolunayda olduğu gibi, Barış dolunayda kaldırımı sahiplenmiş gibi oturuyordu. Sahiplenme ona mı aitti, kaldırım tarafından sahiplenilen kendisi miydi? Gecenin bütün dolunaylardan tek eksiği Alaaddin’in Barış’ı ilemiyor olmasıydı. Bunu gizli yaptığını düşünen Alaaddin karşısında ki adamın kendisini […]
diapolitik – Yusuf Aba
votkadan sonra rakıya dönen gökyüzü parçacıklarının derde görünmez bir kilim var sessiz sakin yeşil sıvılardan belki aşka kıyamet eden azazil bıyıklarım koyunun çekme kuvveti posta kulumun körleşmiş parmaklarına değerken gazeteye ölmek için ilan veren sokak çocukları arkamdan tükürdüler biraz daha tatlı olsan babanı k/öldürürdüm denize bıraktığım midemin kolları kokuyu kadından alıp yazların farklı kelimelerde hasırlaşarak […]
Metrodan Bir Kare – Yasin Ertaş
metrodayım. kitabımı getirmedim -kitabım memleketimden insan manzaraları- nazım’ın olsun. ne zamandır aklımda boş bir kitap yazmak okuyanlara inat eğer ben kitap okusaydım şimdi şu soldaki bayan gibi metroda bu karşımdaki tek ayaklı -sağ bacağı solun üstünde- başında kasketi bej rengi siyah kunduralı belki galip ismi göremecektim kuşkusuz galib abiyi biri oturdu yanıma kitaplı otursun bakıyorum […]
Gönlümün Yıkıntıları – Songül Korkmaz
Kan kokan sokaklara güneş bile küskün doğmuştu sanki bugün. Kendini göstermekten korkarcasına geç doğmuştu bu sabah Filistin topraklarına. Semalardan bir garip sitemle yolluyordu ışıklarını; hasadı kurumuş tarlalara. Zamanın kanla harmanlandığı yine böyle bir sabaha açmıştı gözlerini Hanan. Kendine gelmeye çalışırken hareket edemediğini fark etti. Ayaklarına düşen büyük taşlar bacaklarını esir alarak tutuyordu Hanan’ı enkaz yığınlarının […]
Son Yorumlar