-Gel abla gel, kuşkonmaza gel, böylesini bulamazsın bu mevsimde. Son bunlar gel!
Aa bu mevsimde kuşkonmaz, hiç bulunur şey mi? İyice zıvanadan çıktı bu mevsimler, eskiden öyle miydi? Her şeyi mevsiminde yiyorduk. Bir erik, olmuş kilosu 840 lira, mevsiminde de neredeyse aynı fiyat, geçen sene aldık, kilosu 100 liraya. Artık mevsiminde de aynı, mevsim dışında da. Merak ettim, soracağım.
-Kardeş, kuşkonmaz kaça?
-1250 lira abla! Sudan ucuz, son bunlar, gel vatandaş gel!
Ay yuh, kim alır bu kuşkonmazı? Enflasyon mu arttı? Sahi, kaç oldu enflasyon? Televizyonu da takip edemiyoruz, her bir kanalda ayrı bir endişe hâkim, her gün kanlı bıçaklı cinayet haberleri var. Geçen yaz bunca haber arasında kocam, televizyonu tuttuğu gibi üçüncü kattan aşağıya attı. Allahtan aşağıda kimsecikler geçmiyordu. Neymiş efendim derdi; sinirleri hopluyormuş, televizyonda gördüğü programlardan çok etkileniyormuş. “İzlemezsin olur biter“ dememle kökten bir çözüme kavuşturdu malum aleti. Kızım da pembe dizilerimi internetten açıyor, ilk olarak olmasa da yayınlandıktan sonra tekrarını gizli gizli izliyorum, internet denen o makinede. Bir yakalarsa, onu da camdan aşağıya atacak diye korkumuz var ama işi usulüyle çaktırmadan sessiz sessiz halletmeye çalışıyoruz.
Bizim kız Üniversite’de tiyatro okudu. Çocukluğundan beri oyun işlerine pek bir hevesi vardı. Sürekli karşımıza çıkar, taklidimizi yapmadan durmazdı. Evimizin tek göz nurudur, ondan başka canım yoktur. Onun için babası da ben de üzerine çok titreriz. Bir sıkıntısı mı var, hemen yanına yaklaşır, ona sıkı sıkı sarılır derdini çözmeye çalışırız. Gerçi babası bu konulara pek hâkim değil. Genelde anne kız arasındaki mevzularda ikimizin arasına kimse giremez. Babasını çok sever, sayar, bir o kadar babası da kızını pek sever, sayar. Çocukluğundan beri taklidimizi yapar durur dedim ya Üniversiteyi kazandığında babasına okuyacağı bölümü ilk başlarda söyleyemedi. Tiyatro bölümünü kazandığında sadece ikimiz biliyorduk. Farklı bir bölüm kazandığını söyleyince babası bu durumu çok uzun bir zaman kabullendi. Ne zaman mezun oldu; o zaman babasına açıldı. İşte o zaman da sanki onun için dünyası başına yıkılmıştı.
-Gel abla, bunlar İtalyan malı. Böylesini bulamazsın, gel, gel. Bunlar kadar kaliteli kumaş yok…Ablacığım fazla oynama yırtacaksın.
-Kaliteli değil mi bunlar?
-Kaliteli ama her kalitenin de bir defosu oluyor, değil mi?
Pazar da yok yok, yalnız aradığımı bir türlü bulamadım. Neredeyse tüm pazarı talan ettim ama hiçbir yerde yok. Şaşırdım vallahi, hayret ettim, halbuki tam mevsimi… Zaten mevsimlerin de kafası karıştı, tam mevsiminde olanlar mevsim dışında çıkıyor, mevsim dışında olanlar ise mevsimin daha da dışında çıkıyor. Bir şey ısınma diyorlardı buna, neydi? Küresel ısınması mı, ne? Hep bu kürelerimizi iyi tutamamaktan kaynaklı, her bir şeyi bizler yaparız, nerede pislik var, hemen en önde koşarız. Hele korona zamanı neydi? Yunuslar bile şaşırdı, denizlerde ortaya çıktılar. Allahtan korona bitti de hayatımıza geri döndük. Gerçi dönmeseydik daha iyi, baksana her şey ateş pahası, her şey yerinde sayıyor.
Bizim kız şanslı tiyatroculardan, gerçi pek şanslı da sayılmaz hani. Mezun olduktan kısa bir süre sonra hemen bir tiyatro ile anlaştı. Böyle sirklerde çalışan bir tiyatro grubu. Ya da sirk işleri de yapan bir yer de denebilir. Babası her ne kadar “seni evlatlıktan çıkarırım“ dese de işine çok sadıktır kızım. Her gün provalarına gider, eksiksiz diyaloglarına çalışır, ayna karşısında bol bol temrin yapar. Kızıma bir de orada şey öğretmişler. Aklıma gelemedi bir türlü.
-Gel vatandaş gel. Jonglörlerin kıyafetleri burada, gel! Her türlü beden var, gel!
Hay yaşa, jonglörlük… Özel topları var, böyle hafif olan cinsten havaya fırlatıp elden ele döndürüp yere düşürmemeye çalışıyorsun. Saçma bir oyun aslında. Ama saçmalamaktan korkmadan yapılan en iyi oyunlardan biri diyebilirim. Bunun labutla yapılan versiyonu da var. Aman o çok kolay, bir kere yapayım dedim, böyle basit bir şey görmedim… Bir dakika, sanırım aradığımı buldum.
-Abla, inan seni inandırsın bu portakal ta Finike’den geldi. Bu sabah dalından yeni koparıldı. Bu mevsim bunu bulmak kör kuyuda altın bulmak gibi bir şey.
-Kaça kilosu?
-Kilosu 79,99 lira.
İçimden yuh dedim, ayıptır söylemesi. Ama almak zorunda da kaldım. Bizim kızın mesleki kariyer uğruna yapamayacağımız bir şey yok. Top yerine bunları kullanacaklarmış, meyvelerden oluşan bir şov yapacakmış. Ne de olsa her şey onun geleceği için, bizden geçti, zaman onların zamanı. Geleceğimiz gençlerin elinde koca bir çınar olarak yeşeriyor.
-Gel abla gel, böylesini hiçbir yerde bulamazsın. Mandalinanın kilosu 99,99 lira. Gel!
Bir cevap yazın