Televizyon garip makine, bazı şeyleri görünür yaparken bazı şeyleri
de görünmez yapar. Mesela: hayal dünyamıza kahraman diye,
pelerinli, kırmızı donlu tipleri zorla sokuşturan, uzaylıların garip
yaratıklar olduğunu, insanları kaçırabileceği hikâyelerini beynimize
sokan televizyondur ki dünyadaki tek kötülerin insanlar olduğu
fikrinde olmamıza rağmen bize inandırılmaya çalışılan budur.
Zihin dünyamıza kahramanları bayram şekeri edasında süslü püslü
karakterler olarak sokan televizyon,gerçek hayattaki kahramanları
görünmez yaptı. Oysa kahramanlar gerçek hayatta ve fakirlikle
cebelleşiyorlar tıpkı peygamberler gibi tıpkı filozoflar gibi fakirlikle
cebelleşiyorlar.Çocuklarını güldürmek için bedenine acılar çektirip
tuğlaların altına giren,betonların altına bedenini sokan
adamlardır.Zarar edeceğini bile bile çocuklara bedava şeker dağıtan
motorsikletli amcadır kahraman.Yeri gelmişken bir biyografi olmasa
da banal bir kahramanı anmak gerek Kendisinin kaç yılında
doğduğunun bir önemi yoktur.Hangi yılda doğuyor oluşunun sadece
annesini ilgilendirdiği gerçeği vardır.Kendisi peygamberler ve Yunan
sofistleriyle aynı kaderi paylaşmaktaydı, fakirlikten yana.Yıkık dökük
evini tanrı içindeki kediler,kuşlar ve sonsuz sayılabilecek
büyüklükteki ağacın hatrına yıkmadığı gerçeği vardı.Küçük bir bakkal
işleten çocukları varsa da kendisi sadece sepetli motoruna yükleyip
eşyaları köy köy dolaşmakla ilgilenirdi.Deliliğine delalet olarak
“çocuklara bedava eşya dağıtıyormuş” gösterilirdi.Bir diğer özelliği
hem resim yapmanın günah olduğunu bilip ki kara kalem
çalışmalarından sonra yakarırcasına Kuran okuduğunu da
görmüşlüğüm var yine de inanılmaz eserler çiziyordu. Papyon
takmış,zengin insanları çizerdi.Biz o yaşta papyonu ya filmlerde yada
biraz ayak kokusu,biraz osurukla kokusuyla karışmış bir minibüste,
muavinde görürdük.Kuşlar ve kelebekleri çok severdi.Kendi
motoruna bile çizmişti,hem de sakalından,sarığından utanmadan ki
zaten delilik yapışmıştı adının başına.Adı demişken kahramanımızın
adı Mehmet Aliydi. Tıpkı yumruğuyla bir adamı yere seren Mehmet
Ali Clay gibi o da iyilikleriyle , kötülükleri öyle sere serpiyordu.Uzun
süre çizdi , felçli olduğu dönemde bile gördüğümde çiziyordu.Hatta
mahalleli durumunun kötü olduğunu görüp çocuklara Kuran kursu
versin diye ikna ettiğinde bile çocuklara resim çizdiriyordu.Çok sonra
bir gün sabahın altısında oğlu “babam öldü” dediğinde ağlamak gelse
de içimden güldürdüğü çocukların hatrına ağlamadım ama gittiğimde
o şeker dağıttı çocukları orda gördüğümde ağladım.
Sabahın altısında yüzlerce koca adam ondan bahsediyordu,gidip çok
sevdiği kuşlar ve kelebeklerin yoğun olduğu bir tepede onu yakararak
Kuran okuduğu rabbine uğurladık.Yoksullukla cebelleşerek gitti
kahramanımız, cebini parayla dolduran Hollywood kahramanları gibi
ne unutulmaz oldu ne zenginlik denen şeyi bildi.
Bir cevap yazın