Çiseleyen yağmur çatıyı tıklatırken
Küçük bir çemberi andıran alev tavana vuruyor.
Dışarısı karanlık ve ıslak,
Sabaha toprağın kokusunu hazırlıyor.
Parmaklarımın arasında bilmediğim ritim.
Sıyrılıyor ve tavanda asılı kalıyor
Gecenin büyüsünü korumak için
Belki de karanlıktan korktuğu ya da
Çatının su damlatan küçük deliğini bulamadığından
Belki de mecbur kaldı, kulaklarıma hapsettiğim ritim.
Bu küçük odaya, parmaklarımın arasına, yazdığım yazıya
.
Bir şeyleri mecbur etmek,
Tam da bize göre değil mi?
Çaresizliği severek yaşıyoruz, kopamıyoruz
Sevdiklerimizden, acılarımızdan, anılarımızdan.
Her zaman çatıya vuran damlaların yüzümüze vurmasını isteriz
Gerçek bu değil oysaki
Seviyoruz zırhımızı, eski çatımızı…
Ona sadece bir damlalık hak veriyoruz,
Sonra ikna oluyoruz, istersek kaçabileceğimize…
.
Çatılar diyorduk…
Hani şu yağmurda su damlatan, güneşte ten kızartan..
En büyük düşmanımız kim diye soracak olursan,
Eminim artık; şu bildiğimiz çatılar.
Her şeyimiz ona ait, en sevdiğimiz onda.
En korktuğumuz, kâbuslarımız, nefretlerimiz yine onda.
Her çatı birkaç kişilik anı balonu
Gel oturalım şöyle, biraz da bundan bahsedelim.
Konuşamadıklarımızdan.
Bir şeyler anlatalım,
Bir şeyler öğrenelim bugün.
Ama sakın ondan bahsetmeyelim.
Havadan, günümüzden, gördüklerimizden bahsedelim
Tanımayalım birbirimizi
Gülelim, susalım ve iddiaya girelim
Bazı konular üzerinde…
Başka çatılar altında oturalım, başkaları hakkında konuşalım.
Kendi çatımızın altına sığınmayalım
Yoksa dökülür bütün sırlarımız açığa.
En çıplak halimizle kalırız baş başa
Sonra acırız birbirimize, örteriz üstümüzü eski battaniyemizle.
Bundan sonra hapsoluruz, birbirimize.
Kopamayız, çıkamayız küçük delikten.
Anlamıyorsun değil mi?
Biz ona aitiz.
Küçük delik sadece yağmur damlaları için.
Damlalar bize özgür olduğumuzu hissettir.
Çatılar bizi her zaman kandırır.
Biz özgür değiliz.
Gidemeyiz, kaçamayız; peşimizi kovalayan anılar var.
Yağmur, damlasıyla girebilir odamıza.
O kalıcı değildir, misafirdir birkaç saatliğine.
Ama görüyorsun, odamda alev var.
Birazdan buharlaşıp çıkacak su damlası gökyüzüne.
Bu yüzden gökyüzüne ait olmayı çok isterdim.
O küçük delikten buharlaşmak, sıyrılabilmek için şu çatıdan
Ama yapamam, kabullendim, buraya aitim ben.
Bir su damlası değilim, yağmur değilim, asit değilim
Kaskatı kesilmiş, diriyim.
Baksana; ritim bile havada kaldı.
Zorluyor hala tavan arasını.
Çıkamıyor, o da boşluğa ait.
Bu dünyaya havada süzülmek ve birilerine ilham olmak için gelmiş.
Belki de tek sorumsuzumuz o.
Gökyüzü sonsuz ama ait olduğun sürece o en büyük çatı.
Karar verdim, artık konuşabiliriz.
Ne yaşadığımızdan, kimden kopamadığımızdan, ne olmak istediğimizden…
Senin ne olmak istediğini biliyorum.
Hala ikna olmadın çünkü
Hala daha gözünü tavandan ışık sızdıran küçük deliğe dikiyorsun.
Buharlaşmak ve yağmura karışmak istiyorsun.
Sonra tekrardan yere yağıp, bir çatıdan içeriye sızmak istiyorsun.
Saygı duyarım.
Çünkü hala bir yerlere ait olmak istiyorsun.
Beni soracak olursan;
Birazdan parmaklarımla beraber serbest bırakacağım,
Belki çatıda asılı kalacağım ya da bir anda ortadan kaybolacağım,
Ama eminim ki birisinin düşlerini zorlayacağım.
Belki sonsuza kadar boşlukta süzüleceğim fakat
Ben yine de ritim olmak istiyorum.
Bir cevap yazın